Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

17 Kasım 2007 Cumartesi

CUMARTESİ CUMARTESİ

Aslında hafta sonları yazı yazmam ama bu gün çok sıkıcı bir gündü. Dün o kadar ıslandım ki, iliklerime , kemiklerime kadar . Sanırım onun da etkisiyle kızların sesi müzik gibi kulağıma gele gele uyudum geç saatlere kadar. Kocamın gittiğinin farkında bile olamadım
O ne yağmurdu . Bi kez de 1979 yılında ıslanmıştım böyle. O zaman da kirpiklerimden sızmıştı yağmur. Yok öle yağmuru severim deyip pencereden izlemek. Benim gibi yapacaksın. Taksimin göbeğinde birden şar diye boşalınca yağmur. Beni bir gülme aldı. O sırada yanımdan da , hani Bizimkiler dizisi vardı. Hakimim, hakimim diye dizideki hakimin arkasında gezen adam rolünü oynayan sanatçı geçiyordu yanımdan , tanımazdım, belki ama, öle tuhaf baktıki yüzümdeki ona anlamsız gelen gülüşe. Birden herkesin elinde aynı model yanından etiketler sarkan şemsiyeler belirdi. Şeffaf maviler pembeler morlar. Tam metro girişinde baktım ki şemsiye tezgahı kurulmuş. Metrodan çıkan ilk iş şemsiye alıyor. 3ytl olan şemsiyeler birden 5 ytl oldu. Gözünü sevdiğimin İstanbulu her durumun sektörü var. Bir de tam İstiklal caddesine girişte , O yağmurun altında öpüşen çift çok romantikti. İnşallah bu gün romantik romantik öksürmüyorlardır. Akşam haberlerde yağmurun asıl Silivriyi vurduğunu öğrendik. Görüntüler içler acısıydı.
Neyse sonunda kendimi motora attım. Tabiii yağmur başlayınca millet beni aramaya başlamış. Tabii finükülerde çekmedi telefon. tam motora bindim .Başladı zır zır çalmaya . Yanımdakilerden utandım. İki kez kocam. Bir yerde bekle diyor yağmurun geçmesini, sanki onun niyeti var da geçmeye. Sonra Nazlı aradı . İki kez daha Gamze aradı. O da Eminönünden binmiş motora. Aynı zaman diliminde Üsküdarda olduk. Buluşup birlikte geldik. İki kez Zuz aradı. Akşam size geliyorum dedi. Sonra ne yemek var diye aradı. Sonra köftenin yanına sarımsaklı domates sosu yap diye ardı. Ben eve gidebileyim inşallah da dedim. Eve geldiğimde üstümdeki yağmur geçirmez sandığım paltom bir tona ulaşmıştı.
Biraz dinledik, kızlar masayı hazırladı, ben yemekleri ısıttım. Köfteleri kızarttım. Sosu yaptım. Zuz geldi. Kocamda geldi. Toplaştık yani , yemeğimizi yedik benden paso dedim kenara çekildim.
Bu günde evde , son derece uyuşuk bir gün geçirdim. Naziş dışarı çıktı , gece teyzesinde yani Zuz da kalacak. Gamze vizeler başladı harıl harıl çalışıyor.
Akşama doğru kocam aradı maç var dedi. Bu demektir ki akşama hiç bir program yapmayın, en azından benimle yapmayın, büyük TV benim. Yani kısaca bunları demek ister. Neyse güzel bir maç oldu. Biz Gamze ile dışarı çıkmıştık. 1-0 Norveç öndeydi. Alış veriş yaparken bir baktım Milli Takım iki gol atmış. Fatih Terim de milletin dilinden kurtuldu. Maç sonrası pek havalıydı. Ama yakışırrr dimi. Ah bi de Hakanım Şükürüm de oynayaydı da bir gol de o ataydı . Hadi darısı Bosnaya. Gol gol gol Milli takım gol.