Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

25 Şubat 2008 Pazartesi

HAFTA SONUNDAN, HAFTA BAŞINDAN

Bitirdik bir haftasonunu daha. Dışarda çok güzel bir hava var galiba. Galiba diyorum henüz daha perdeleri bile açmadım. Kafam kazan gibi. Yazı yazacak maodda da değildim ama, zeyanın yazısını görünce birden şevke geldim. Kafamın kazan gibi olmasının nedeni, gece uyku tutmayınca, Jane Eyre izledim. Kitabını okuduğumda ortaokulda falandım galiba. Zaten tüm klasikleri o dönemde okudum. Ama şimdi yeniden okumak gerek desem. Nasıl yetişicem bu kadar çıkan , basılan kitaba.

Cumartesi Zeya, ebrucuk , Zuz ve ben buluştuk, Kadıköyde. Artık bizimki blogcu buluşması değil. Bu sanırım beşinci buluşmamız , her seferinde daha çok eğlenip daha çok şey paylaşıyoruz. Bir de Ebrunun İstanbula yerleşmesini sağlayabilsek çok güzel olacak. Bizi Kdıköy sokaklarında görmeliydiniz. Nerede abuksubuk yer var oraya girdik. Hele bir yerde undergraund kıyafetler satılıyordu. Melek kanatları , vampir elbiseleri, cadı kostümleri. Zeya melek kanatlarına takıldı. Ama ne satıcılar, ne müşteriler bize benzemiyordu:)). Zeya , -şuraya bakın bize benzeyen kimse yok burada deyince, - zaten bizle de o yüzden ilgilenmiyorlar dedim.
Pazar gününü ev de geçirdik. Evde geçirmek demek , sürekli yiyip içmek demek tabii.Kitabıma devam ediyorum. Biraz yavaş giden bir kitap. Tanrının doğum günü. Hayli de ilginç bir kitap. Öyle haldır haldır okunmuyor. İsminden biraz esprili bir kitap sanmıştım ama değil.
Geldik bu güne. Bu gün pazarımız var, Gamze ile Üsküdar da buluşacağız işimiz var. Bu gün ayrıca İspanyolca kursuna kayıt oluyorum. Gamze kayıt için Kadıköye gitti. Tek dezavantajı pazar günü sabah dokuzda oluşu.Bakalım bakalım ne olacak.