Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Mart 2008 Cumartesi

eski yazıda da yeni yazıda da Beyoğluna giderkene

Bu sabah kalktım ki , Gamze giyinik bir halde başımda duruyor, hayrola dedim. - Arkadaşlarıyla kahvaltıya gidiyormuş. Nazlı zaten dün akşamdan kirişi kırdı ve Zuz a konuşlandı. My koca işte zaten. yahu bu evi ben mi bekleyeceğim dedim ve programımı yaptım.

Bir Beyoğlu yaptım yine. Aman ne kalabalıktı anlatamam. Bir ara İstiklal caddesine Taksim girişinden baktım sanki havada yüzen kafalar ordusu vardı. İnanılmaz bir şeydi. Yani yanındakine değmeden yürümenin imkanı yok. Ama olsun yaw.Yine aynı ekiple toplandık anladığınız gibi. Gülden yine beni gülme komasına soktu. İnsan annesinin evine hırsız girmesini böyle komik mi anlatır. En komik yanı , hırsızın dolapta asılı duran , kuzen Halilin ceketini alıp , yerine kendininkini asmasıydı. Dahada komiği enişteminde bunu farketmeden alıp giymesiydi. bu Güldenin anlatımıyla bizde gülme krizi yarattı.istanbul turist akımına uğramış arkadaşlar. Vapur, yollar, finüküler, Taksim doluydu. Biz azınlıktık desem inanın valla. Tam vapurdan indim bir karı koca yaklaştı yanıma exusme dedi. Haydaaaa yine beni buldular dedim. telefriği soruyor. Hah dedim bunlar , Pier Loti ye gideceklerdi, Haliç vapuru yerine , Kabataş motoruna bindiler. Sonra o güzelim Türkcilizcemle , finüküleri sorduklarını anladım. Düşün peşime dedim. Fakat aşağıdaki eski yazımı okursanız aynı tarihlerde Bir Japon turistle aynı macerayı yaşadığıma tanık olcak ve tarih tekkerrürden ibaretir , sözünün gerçekliğini anlayacaksınız. Ben sözü fazla uzatmayayım. Gittm geldim , dönüşte yer bulamadığım için motorda üstte oturup , şifayı kaptım.

umarım kalabalığı abartmadığımı bu resimle daha iyi anlarsınız. Burası Çin dedil :)), sadece İstiklal caddesi. Bu halini seviyormusun derseniz , hayııır derim. Ama İstanbul dışına çıkınca da bu halini özlerim.
**********************************************************************************
17/3/2007 - BEYOĞLUNA GİDERKENE
Dün nasıl pırıl pırıl bir hava vardı.Gerçi bu gün de öyle ama.Ben baktım ki pırıl pırıl bir hava var dışarda.Gündüz gözüyle bir Beyoğlu Taksim yapayım dedim.desertwind in deyimiyle şöyle kabasını bir alayım,tozlanmıştır,tozlarını alayım,haftasonu na hazırlayayım dedim.Bakayım çiçekçiler yerinde mi.Çinliler köşeleri tutmuşmu.Üle bizim satıcıları köşe bucak kovalayan zabıta bunlara bi şey demezmi.Valla çinliler bizim sokağa kadar geldiler.Boşa mı yapmış Hunlar bu Çin Seddine akınları.Attilanın kemikleri sızlayacak.Uzun lafın kısası,ben evdeki ahali evden çıkınca evi şöyle bir düzelttim.Bir gün önceden tüm ihtiyaç tedbirleri alınmıştı.Hemen attım kendimi dışarı.Güneş gerçekten parlıyordu.Hatta ve hatta güneş gözlüklerimi takmak zorunda kaldım

Artık yeni güzergahım Kabataş üzeri gitmek.Hiç trafik yaşamıyorum.Motorla Kabataş,finükülerle de 165 sn de Taksim.Üsküdar da ki Marmaray Tüp Geçit çalışması nedeniyle en aşina olduğumuz yüzler Japonlar.Motorda da bir Japon hanım dikkatimi çekti.Ufacık ama ne sevimli.Elinde bir harita inceleyip durdu.Ben motordan indim hemen finüküler girişinden daldım.Yürüyen merdivenler tamirdeydi.İnmek mesele değilde ,Allaaaah inşallah ,taksim çıkışı böyle değildir dedim.Ben bu arada bunları düşünürken,baktım benim motordaki ,Japon Hanım bir inip bir biniyor.Sağa sola bakınıyor.Elindeki haritayı inceliyor.Sonra geldi bir kaç sıra öteme oturdu.İnerkende bana yanaştı.Taksime nasıl gideceğini sordu.bende zaten Taksimdeyiz dedim.Elindeki haritayı açtı bana bir yer gösteriyor ama ,benim yakın görme problemim öyle ilerlemişki,göremiyorum.Tüneldeyiz hala o anda. Ben biraz ışığa falan tutuyorunm ama nafile.Kadıncağız haritayı elime verdi,çantasını açtı ve bir gözlük çıkardı.,bana uzattı.Birden ikimiz birden katılırcasına güldük.Taktım ve gördüm ki,Taksimde ki Atatürk heykelini arıyor.Aynı yöne gidiyoruz dedim.Tabi bunları benim henüz 17 ,17 paramparçaaaaaaaa ,ingilizcemle yapıyoruz.Teoman bu şarkıyı benim ingilizceme mi? yazmıştı ola.Henüz 17 yaşında; olduğu yerde terkettiğim paramparçaaaaa ingilizceme yani.Neyse Taksime çıkınca karşımıza gelen Atatürk heykelini gösterdim.Bir daha gülüştük o Japonca ben Türkçe güldüm bu kez.Türkmüsünüz dedi.Bende de aha bu şahane ingilizcesiyle sana yol gösteren,anlı şanlı bir Türk kadınıdır dedim.Karşılıklı reveranslar yaptık,Arigato Anjin san falan dedik .Ayrıldık.Dudağımın kenarında hoş bir gülümseme ,kuzenlerle buluştuk.Güllünün gazına gelip ,bi sürü lüzumsuz şey aldım.Beyoğluna gelince iyi idi hoş idi.Her şey yerli yerinde,çiçekçiler köşelerinde,akordioncu amca yine orada.Hatta dilenciler bile aynı yerlerinde oturuyorlar.Bir kaç tiyatrocuya rastladık,aralarında ya televizyonu,ya Devlet tiyatrosunu bırakmaları hakkında yayınlanan genelgeyi konuşuyorlardı.

Akşam en favori dizimiz Hatırla sevgiliyi izledik karı koca.dönem dizilerini çok severim,bu dizide de her şeyi mekan seçimlerini,kıyafetlerini çok başarılı buluyorum,
Çoktandır yeni tatlardan bahsetmiyorum size.Yeni eğlencelik tatlarımız Magmum çikolata.Bu Nazişin favorisi bir de kuru incir ve ceviz. var. Ama bunu öyle bir kuru incir,bir ceviz yemeyeceksiniz. Açacaksınız incirin içini,içine yerleştireceksiniz cevizleri,afiyetle yiyeceksinz.Üstüne de çay için ama insanı çok susatıyor.
Hafta sonu planım yok. Şimdi gidip kıymalı poğaça yapacağım.İçini akşamdan hazırladım,ve yatarken tembih ettim evdekilere sakın yemeyin diye.Yoksa ekmek arası yapar yerler valla.Gözünün yaşına bakmadan

İyi bir hafta sonu olsun size de...