Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Mayıs 2008 Salı

işte geldim burdayım

İlk önce şunu belirteyim ki sağlık ve afiyetteyim kısaca bomba gibiyim yani süpperimmm. Yalnız biraz , fazla gezdim ha şimdi yazayım dedim bu kez de monitör gitti.

Ama Zeya , ebrucuk ve Nalan da teeeeeee Dubaideen artık ses ver diye telefonla uyarınca anladım ki gerçekten de uzun zaman olmuş yazmayalı.

Ne yaptım ben bu günlerde tabiki çok gezme, bir iki Beyoğlu seferi, bolca yemek pişirme .

Evdeki faaliyetler aynı okul iş durumları yani. A bu arada gamsegamsenin dooom gününü eda ettik ailece.Kızımız 20 yaşını bitirdiğini ben 20 yaşına girdiğini söylüyorum. Kocaman bir 31 Nisan Teyzeler günü geçti. O da şaka maka 14 yılllık oldu. Bunun hikayesini daha önce anlatmıştım.

Ayyyy bi de İlmiyem taşındı. Artık eşofmanımla gidemeyecegim, ona. Ama evimin önündeen arabaya binip , onun evinin önünde ineebileceğim bir mesafede. Cumartesi daha ben uyurken aradı. Üsküdara geliyorum sen de alıcam dedi. Geldi , biraz Üsküdar da alış-veriş yapıp cici evine gittik. Dünm de yine ben uyurken aradı sana geliyorum dedi. Geldi yedik içtik pazar dolaştık. Hıdırellez yaptık parkta.
Neyse arkadaşlar geçtiğimiz günleri bir bir yazsam uzun sürecek. Ama şimdi bir mesaj geldi Zeya dan . Gülmekten öldüm. Dünyanın dört bir yanından mesajlar yağıyor, Lale abla bloguna dönsün diye yazmış.Bu gün de daha önceki bloguma gelen bir mesaj beni çok memnun etti. Gurbet konulu bir şiir etkinliği vardı. Ben de Hasan Kutsi Kaya nın gurbet şiirini almıştım sayfama. Kendimin bile unuttuğu yıllar önce yazdığım , edebiyat antolojisinde yer alan bir şiirimdi , teşekkür ederim yazmış. Üstelik te ortak bir noktamız var Ordu. Seviyorum yaw bu blog işini. Bir çok arkadaşım yazmayınca bıktın mı yoksa demiş , valla ,sevdiğime bir kez daha inandım bu yazamadığım günlerde.

Bu günü anlatmak istiyorum size. Bu gün kocam kafadan izin yaptı. Sabah kalkınca bir de baktım ki bir kafa izni de Gamsegamse yapmış. Hadi sen kahvaltıyı hazırlarken ben muhtara gidip nüfus kağıdı değişimi için evrak alayım dedi kocam. Çünkü herkesin canı bağrı yandı benden. Hala kimlik numaram yok nüfus kağıdımda. Her gerektiğinde de birini arayıp bu genel de Zuz olur baksana internetten diyorum. O da bööööööööööööööööö diye bir bağırıyor. Hala yeniletmedin mi, yazsana şunu bi yere. Neyse kocam muhtara giiti. Ben kahvaltı hazırlamaya başladım. Zırt telefon- lale gel imzan gerekiyor. Haydaaaa Attila Mayda. Giyinip çıktım. Neyseki hava misler gibi, biraz rüzgarlı ama olsun. Muhtarın sokağı da yasemin kokulu bir sokak. Bütün evlerin bahçelerin de yasemin var. Yol boyu da kaldırım da Japon Fulleri. Ta nişanlıyken gözüm kalırdı bu sokakta ama kısmet olmadı. Sahipleri o sokağı hiç terkedip yer açmıyor ki bize. Olsun benim evimde defne ağaçlı bir sokağa açılıyor:)). Hem defneyi de çok severim. eve gelirken bir kaç yaprak alırım elime ortadan kırarım yaprağı tüm kokusunu salar. Laf yine karıştı hah, muhtara gittim ki benim koca baş köşeye kurulmuş çay içiyor. İşimizi bitirdik. Yürüken baktık evlerden birinin önünde çiçek tarhı kurulu sanki. Çiçek satılıyor. Satıcı da çok hoş bir bayan . -Oğlumun işi bozuldu bizde evin önüne getirdik dedi. Renk renk petunyalar ve özel karışımlı bir toprak aldım, açlıktan öle öle eve geldik. Kahvaltıdan sonra da doğru Üsküdar nüfus dairesi. Şimdi gıpgıcır bir nüfus kağıdım var.

Yarın yine yokum şimdiden söyliyeyim. Perşembe günü de zeya ve ebrucukla Zuz dayız yine. Ebru İzmire dönüyor. Onu uğurlama toplantısı olacak bir anlam da da.
Hadi şimdi gittim ben . Bir kaç gün daha idare edin beni sonra yine kaldığımız yerden tam gaz devam....