Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Ekim 2008 Salı

antin kuntin

Aynen başlıkta olduğu gibi antin kuntin günler geçiriyorum.Dayım olsa abidik gubidik derdi. Bu şu demek, yani fasa fiso demek. Sonbabahar çarptı beni galiba hiç bir şey yapmıyorum.

En sonun da silkindim bu gün de, iki oyuna rezervasyon yaptırdım. Yıllardır sahnelenen oyunlar. Biri Anton Çehov'un Vişne Bahçesi diğeri de Orhan Asena dan Ya devlet başa ya Kuzgun Leşe. Sinemalarda ise bir çok film vizyona girdi, ''Devrim arabalarını'' çok merak ediyorum. Ne hazin bir hikayedir. İlk yerli arabamız Devrim'in hikayesi. Benzinin konulmasının unuttuğu için çalışmadığı hikayesi çok basit geliyor bana. Hep arkasında başka şeyler olduğunu düşünmüşümdür. Yani o tasarı hayata geçseydi belki yabancı otomotv sanayi bu kadar güçlü olmazdı Türkiyede.

Otomobil dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i Cumhuriyet bayramına götürerek hem tanıtımını hem ilk vazifesini gerçekleştirecek iken benzinin bitmesi nedeniyle sadece 100 metre gidebilmiştir. Cemal Gürsel tarafından "Garp kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk" mizahi tabirine de konu olmuştur.

İşin aslında, Eskişehir den Ankara 'ya tren ile taşınan devrim otomobillerine benzin konulmamıştır. Çünkü trende oluşabilecek bir tehlikede otomobillerin en az zararla kurtarılması düşünülmüş ve araçların ihtiyacı benzinin de Ankara'da konvoy yolunun üzerinde bulunan bir Mobil istasyonundan alınması, ve buraya kadar aracın ihtiyaç duyacağı benzinin mühendisler tarafından trene koyulması dahi mühendislerin en ince detayları dahi ne kadar düşündüğünü ve planladığını gösterir. Trenden indirilen arabalara çok daha sonradan Cumhurbaşkanı binmeden önce yapılan hazırlıklar sırasında neden benzin ikmali yapılmadığı bugün dahi bilinmez. Ancak konvoy Mobil istasyonuna uğrayıp vakit kaybetmek istemez ve böylelikle arabalar benzinsiz kalır. Gri olanda benzin vardır Cumhurbaşkanı gezisini bununla sürdürür. Anıtkabir'e ve tören alanına gider. Fakat gazeteler o zaman da ülke adına yapılan bu işin aleyhinde yayın yapar.

Gamsegamse'nin ilk staj günüydü bu gün. Çok hoş bir tesadüfle benim büyüdüğüm semtte yapıyor. Az kaldı okuduğum lisede yapacaktı ama sonradan değişti onun alt sokağındaki bir okulda yapıyor. Artık annesinin koştuğu yürüdüğü sokaklarda yürüyecek , okuduğu okulun önünden geçeçek. Hiç aklıma gelirmiydi o sokaklarda caddeler de yürüken bir gün kızım da oralardan benim yollarımdan geçecek. Bu gün hep bunları düşündüm.ha unuttum semt Fındıkzade, okulum da Davut Paşa Lisesi. Aynı zaman da Zuz 'unda lisesi. Resim de görülen eski binadır. Eski binanın içinden geçerek asıl okul bahçesine ve yeni binaya ulaşılır. Dışardan bakıldığında yeni bina pek görülmez.

fındıkzade tam buradaydı evimiz. Ben bu sokaklarda gezdim tozdum aşık oldum evlendim. Naziş burada doğdu. İlk banyosunu bu evde yaptı.

Fındıkzade - Kızılelma caddesi bizim anılarımızda çok önemli yer tutar. Evimiz oradaydı. Alt katımız da restoran. Anemle babam seyehate gidince bizim yemekler ordan gelirdi. Biz ozamanlar üç çocuk en büyüğümüz yani ben lisede , 15-20 gün evde kalır, okula gider gelir. Ne kadar arkadaş varsa eve doldurur eğlenirdik. Sınıflarımızı da takır takır geçer, hiç bir şeyden geri kalmazdık. Hiç bir şeyden korkmazdık. O zaman zırt diye annne babayı aramak için cep telefonu da yok. Şehirler arası telefon açmak için ptt ye yazdırıp sıra beklemek var . Hey yavrum hey. Cuma günleri de pazar kurulurdu ama ne pazar için de Amerikan pazarı denilen , kaçak malların satıldığı bir yer bile vardı. O zamanlar kotlar yurda sözde kaçak giriyor falan. Charlie diye bir parfüm var tüm kadınlar onun peşin de. Sahi hatırlayan var mı Charlie yi. Annemin gıcık olduğu bir şey de heheheh, cuma günü pazara çıkmak için tanıdıkların bize doluşması. Hem pazara git hem çayını iç ohhhhh kebap , Üle bu evin ahalisinin pazara gitme hakkı yok mu. Tabi o zaman bizim bunlara aldırdığımız falan yok. Benim beş kişilik bir çetem var. Okuduğumuz okulla aynı semtte de oturduğumuz için çoğu arkadaşlarla çok yakın oturuyoruz zati. Biz beş kız kolkola gir, pazarı ellik fellik et. Kakara kikiri. sonra aldıklarımızla gitt birimizin evine çay içmeye. Yaseminin annesi Naciye Teyze ne masalar hazırlardı bize. Çok süslü, hep saçları topuz dolaşırdı ev de bile. Çok süslü çok takıp takıştırdığı için Boncuklu Naciye imiş lakabı. Şen kahkahalar atarak anlatırdı bize. Yasemin'in babası Albaydı. Dilaver amca , nurlar içinde yatsın. tabi meslekleri dolayısıyle il il geziyorlar. Kars hizmetleri sırasında Naciye teyze diğer subay eşlerinden birinine misafirliğe gitmiş. yeni tayin olan bir subayın eşi de varmış orada. Naciye teyze'ye demiş ki,- Boncuklu Naciye gelince bana haber verirmisin. Tabii demiş geldi bile , karşında. Sonra Deniz'im vardı. Annesi sık sık Tarsus'a giderdi , evleride okulla aynı sokaktaydı. Cahide teyze Tarsus' sa gittiği zaman , biz okulu kırar Denizlere giderdik. O bize kısır yapardı. Hey gidi günler heyyy. Bu gün Gamsegamse staja gitti ben de bunları düşündüm


not:

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=630209 den alınmıştır.