Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

23 Ekim 2008 Perşembe

İşte öylesine

Çok güzel bir sabah var İstanbul da. Hafif rüzgarlı, ve güneşli. Daha ne kaç kez görebiliriz böyle havaları bilmem. Kışa gittikçe yaklaşıyoruz. Uyarmıştım sizi dimi, bu yıl İstanbul çok yağışlı geçecekmiş diye.

Herbikesler gitti evden. İşine gücüne , okuluna. Naziş zaten kaç gündür yine bayram tatilindeydi, bu seferkinin adını unuttum valla. Gamsegamse bana çok özendiğini söyledi. Sabah çıkarken içinden ohh annem yatar şimdi demiş. Ben zaten onlar için, ya yatıyorum , ya geziyorum ya da bilgisayer başındayım. Evde ki işleri Selena yapıyor:)). Selena demişken , öğrencileri pek sevmiş onu, hediyeler vermişler, öğretmenim çok güzelsiniz aynı Seleneya benziyorsunuz demişler . Çok güldük bu tanıma.

Dün akşam Avrupa yakasını izledik. Ay o hala bana çok itici geliyor ya. Bi de tamam anladık abartı bir dizi ama dün akşam da abartı doruklardaydı. Avrupa Yakasından , Anadolu Yakasına geçmek için , sanırım Gülse Birsel uzayda falan yaşıyo. Ay polemik açtım hehehehehe. Bi gün onu gezdirim ben İstanbul da. Bi çok kişi vaz geçmiştir herhalde İstanbul'a . Zaten İstanbul da artık İstanbulludan çok Japon, Çinli ve Arap var. Hadi Japonlar , teknolojik amaçlı, marmaray yüzünden, Çinliler ticari, ya Araplara ne demeli, gümüş dizisindeki mekanları görmeye geliyorlarmış. Bir geçin Kabataşa , Beşiktaşa Arap kafilelerden yürünmüyor.

Bu gün kısa kesiyoruz anacım, çok yoğun bir gün beni bekliyor. Hayydi giitim ben sağ kalın esen kalın