Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

12 Kasım 2008 Çarşamba

içten içten mırıl mırıl

Keyifli başlamadı sabahımız. Uyandığımda çok erken bir saatti ve kendimi hiç iyi hissetmedim. Naziş zaten dünden sevk alıp gelmişti okuldan. Şimdi doktora gitti. O da kendini iyi hissetmiyor, çocuklardan her gün taze taze alıyor mikroplarını )). ne kadar kendini korusa da bir yere kadar tabi.

Olan Kocama oldu ,heheheh, bu gün evde izin yapıyor. hastabakıcılık yapacak. Yapacak da ooo hala uyuyor. Biz acıktık bile. Öyle karşıdan bakılmıyor hastaya dimi. Çaylar çorbalar sıcak sıcak taze taze olacak. İlaçlar tam saatinde olacak ve tv kumandası her daim hastanın elinde olcak. gak dedi mi guk dedi mi çorba filan koşturulacak. Gazeteleri önce o okuyacak.Gamse de okuldan gelir bir kaç saat sonra , bu gün dersleri erken bitiyor. O da kesin çok yorgun gelir:)) hizmet bekler, zili çalar çok yorgunum çok açım der. Dün akşam aynen böyle dedi. hadi hemen otur çocuğum yemek hazır, kimseyi bekleme dedim. Mönü hayallerimi yıktı dedi ama tabağında da hiç bişe bırakmamıştı. Süper bir ezo gelin ve ondan da süper kırmızı ve yeşil biberleri soteleyip pişirdiğim bulgur pilavı , taze fasulye ve ayva kompostosu vardı. Final de de meyveli irmikli tatlı. Yemekler güzelmiş de , beklediği bu değilmişşş.

Biz üç kardeş aynı ilkokula giderdik. Aynı saatte gidip aynı saatte de gelirdik. Okul sabahtan akşama kadar olduğu için , öğlede eve gelir , yemeğimi yer tekrar okula giderdik.Zuz a mutlaka patetes kızartılacaktı . Okuldan çıkar çıkmaz başlardı oooh mis gibi pataes kızarması kokuyor demeye. Okul zaten mahalle de. Okul yokuşun başında biz yokuşun dibinde , kar yağınca ters çevir çantayı, otur üstüne iki dakika da ışınlan eve)). Annem çok faal bir kadındı. genel de evde olmazdı. Benim fanilamın askısında evin anahtarı bağlı olurdu. Kapıyı açar içeri girerdik. Bunu çok kez anlattım zati. İki büyük bakır tenceremiz vardı. Birinin içi kurabiye dolu. Üstünde mutlaka bir fındık olan. Diğerinde ise kıymalı poğaça. Hemen üstümüzü değiştirir, onlardan yer. Kanepenin altındaki meyve sepetinden de portakal mandalina elma ne istersek elimize alır, sokağa fırlardık. Tabi anneanne en üstkattaki evinin camından sürekli bizi takip eder. Ağaçlara çıkardım dalın sallanmasından bile benim olduğumu anlar -Laleeee , Çabuk in ordan diye bağırırdı.

Anneannem mahallenin patronuydu. Biz hariç herkesin ödü patlardı ondan. Büyük küçük hem de. Mahalle de sertliğinden ve sinirliliğinden dolayı Deli Memet dedğimiz biri vardı. Adam deli meli değil , vergi dairesinde müdürdü hatta. O bile korkardı anneannemden. Tamam Döndü Teyze derdi ne dese.Sokaktaki bu tantana , ta ki annem ve gelip, yemek masasını hazırlayıp babam da geldikten sonra bizi çağırana kadar sürerdi. . O zamanlar bu yarış atı gibi sınavlara hazırlanmak falan da yok. yemekten sonra ders çalış. hehehehehe tv de yok zaten .Radyo tiyatrosu ya da istek programları var BBC nin türkçe yayınları var. TVnin evlere girişi benim ortaokul yıllarıma denk gelir.
Bir de bir okul anım geldi aklıma, annemle de ilgili aynı zamanda. Annem ev içinde de dışında da her ortam da çok şık bir kadındı. Bir gün okula gittim , ev de bir şeyimi unutmuşum, arkadaşımla hemen tenefüzs arası eve koştum. Daha sabahın ilk saatleri, annem sabahlıkla ve makyajını yapmış bir şekilde açtı kapıyı. Arkadaşım -aaa annen balodan yeni gelmiş dedi. Biz masal çocuklarıydık. Balolar , külkedileri , pamuk prensesler , en kötüler masallardaki cadılar veya hain kurttu. Şimdi üzülüyorum çocuklara valla

Eskiyi hatırlamak iyi geldi, kocanında kalkacağı yok, Naziş de şimdi dr dan gelir. Ben iyisimi usuldan usuldan çayı koymakla başlayayaım işe...

ANNE KURABİYESİ
Bir paket eritilmiş margarin ya da aynı ölçüde tereyağ. Bir buçuk su bardağı şeker, bir kase yoğurt. Üç yumurta , portakal kabuğu rendesi,vanilya, bir çay kaşığı karbonat ve alabildiğince un.

Bir yumurtanın beyazını ayırın, kalan malzeme ile , kulak memesi kıvamında hamur yapın. Bu hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın , elinizle yuvarlayın.Yumurta akına batıra batıra tepsiye dizin. Üstlerine hafif bastırın birer de fındık kondurun üstüne. Pembeleşinceye kadar pişirin hatta biraz beyaz kalsın. O yüzden de biraz düşük ısıda pişirin ki hem beyaz kalsın hem de içi pişsin. Hadi afiyetler olsunnn