Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

12 Ocak 2009 Pazartesi

bizim evin hallerinden devammmm

Dışarda pırıl pırıl bir güneş var. Ama ben üşüyerek uyandım. Noluyoruz yahu dedim, çünkü evin sıcaklığı belli bir derecenin altına indiğinde termostat kombiyi devreye sokuyor hihiiii bunu senin için yazdım zeya , çünkü termostatla başı dertte de)). Sonra aklıma o Ankara'daki olaydan sonra yatarken gazı kestiğimiz aklıma geldi. Ülkece zaten var olan paranoyalarımıza bir yenisini daha ekledik şükürler olsun. Küçükken tek tembih edilen bize kim o demeden kapıyı açmayın dı. O da İstanbul çocuklarınaydı zahir. Çünkü Ordu bölümünde öyle bir şey hatırlamıyorum. İstanbul dedim de , geçen gün İstiklal de yürürken konuşuyoruz, baktık ki karşımızdan gelen kadınların çoğu ya çantalarını bağırlarına basmış, ya da sıkıca sarılmışlar sevgiliye , çocuğuna sarılır gibi. Dedim ki nereye gidersem gideyim bir İstanbullu kadını çanta tutuş şeklinden tanırım.

Acaip bi giriş oldu ama ne yapalım. Dönelim düne. Önceki yazımda da yazdığım gini Cancan'ın davetlisiydik. Naziş Zuz da olduğu için onlar birlikte geleceklerdi, biz Gamsegamse ile çıktık evden. Önce bizim buralardaki, sonra Kadıköydeki tüm açık market, kırtasiye falan filan, Migros Tansaş nere varsa girdik çıktık . Niye sorun, çünkü Cancanın odasının kalorifer peteğine suluk aradık. Bir gün önce bizim sokaktaki markette gördüğüm, hem de çocuk odaları için çok şık dizayn edilmiş suluktan eser kalmamıştı. Burada kalmadığı gibi Kadıköyde hiç bir yerde de yoktu. Evdekini götürmediğime bin pişman oldum. Sonra Alkım Kitapevine girip yine Cancan a kitap baktık. Çok arandığımızı gören bölüm sorumlusu kadın yanımıza yardım etmek için geldi, çocuk kaç yaşında dedi ehem şey altı aylık ama çok ilgi duyuyor dedik:)). Neyse bir yaş çocuklarına göre olan bir kitap bulduk. Hayvanları tanıtamn bir hayvanlar ansiklopedisi. Ama pencereli falan, pencerelerinden hayvanlar çıkıyor. Gerekirse yapboz da oluyor. Orman hayvanları, deniz hayvanları, çiftlik hayvanları ve ev de beslenen hayvanları ayrı ayrı çok neşeli bir biçimde anlatmış ve resimlemiş. Cancan bayıldı heyecanlandı resimlere daha çok da yemeyi tercih etti.)). Gitiğimizde uyuordu ama zile öyle bir bastık ki uyandırdık ve onu yaladık yuttuk. Uyku saatlerinde de çayımızı içtik.

Akşam Naziş de bizimle eve döndü tabii. Ama Kadıköyde ekti bizi eve gitti. Biz Gamseile biraz daha dolaştık yağmur çamur demeden ve şu birmilyoncu mağazalar var ya orada aradığımız suluğu bulduk. Ben bir de gelen evrakları atmak için kapı arkasına asılan sepetlerden aldım. Ne kadar e-faturaya geçmiş olsak da hergün bir sürü ıvırzıvır geliyor.

Saat dokuz gibi evde olduk. Kocam da yememiş bizi beklemişti, karnımız toktu ama onunla birer tabak çorba içip , yeşil çaylarımızı da alıp koşa koşa yatak odasına gittim. Pazar akşamları asla tv izlemiyorum, sadece okuyorum.

Bu pazarki kitabım Irvın Yalom'dan Annem ve Hayatın Anlamı.Bu yazarın daha önce de Nietzsche Ağladığında adlı kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabında da yine Nietzsche'den izler var. Kitapta ölüm üzerine insanın, daha anlamlı yaşamak için verdiği kişisel çabaları ve bununla ilgili gözlemleri anlatıyor.
Hadi bakalım iyi bir gün olsun , iyi bir hafta olsun