Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

12 Mart 2009 Perşembe

perşembe gecesi sayıklaması

Hani ben her gün burada , kızlarımdan , pişirdiğimden , taşırdığımdani gezdiğimden tozduğumdan söz ediyorum ya. Tarzım bu , istediğim bu , yazmak istediğim bu. Eğer bura bir gün toptan çökmezse oluşturduğum yazılı bir kayıt. Olura ilerde hiç bir şeyi hatırlamayacak duruma gelirsem ya da bir çok şeyi yeniden hatırlamak istersem diye.

Zaten açarken de aklıma gelmemişti işlerin buralara kadar geleceği bu kadar arkadaş sahibi olacağım .Çünkü Türkiye de blog bu kadar yaygınlaşmamıştı daha.Şimdi bunları niyemi yazdım hani okuyup da - bıktık artık senin şunundan bunundan bize ne diyen varsa ...

Bir kaç zamandır bunu düşünmekteyim. Yorum yazdıklarımız kadar sessiz takip ettiklerimiz de var. Aynen bana da olduğu gibi. Sağolsunlar bazen kısa notlar bırakıyorlar ya da bir süre yazmayınca ama nerdesiniz diyorlar.

Ya da diyorum arada var mı caba , ayıp olmasın diye üüüf yorum yazmalıyım diyen. Ne kötü bir his değil mi?. Bu işte görev duygusu haline geldi mi acaba.

Hadi bakalım ben bu konuyu tartışmaya açtım. Yorum yazmak görev duygusu haline geldimi. Yoksa , yazıyı okudum , benim de bu konuda şöyle bir sözüm var diyenlerdenmisiniz.