Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Temmuz 2009 Perşembe

Ordu Olay Gazetesinde Lale'nin Bahçesi

Ordu seyahatim sırasında blogcu dan tanıştığımız , Ordulu hemşehrim S. Aysun Furtun ile tanıştığımı yazmıştım. Aysun Hanım Ordu'da diş hekimliği yapıyor. Bize verdiği kahvaltı daveti sırasında çok tesadüfü bir şekilde bir röportaj gerçekleşti. Röportajı Ordu Olay Gazetesinden Nuran Çöl Hanım yaptı. Tanıştıktan bir süre sonra foto muhabiri arkadaşını çağırdı ve kayıt cihazını önüme koydu. Röportaj sırasında buradan size anlattığım şeyleri konuştuk. Eğer okursanız zaten ne kadar doğru söylediğimi anlayacaksınız:)). Nuran Çöl ve foto muhabiri arkadaşına buradan bir kez daha teşekkürler.

Bu resimde neyi tarif ettiğimi valla ben de bilmiyorum:))))


Resimde, en başta oturan teyzem Şaziye, yanında Nuran Çöl ve Gamze. Tam karşıda oturan, Aysun Hanımîn Kızı Gül ve benim yanımda sarı bluzlu hanım da Aysun Furtun.



Dedem Ahmet Sipahioğlu

İşte röportaj.





ORDULULARIN BULUŞTUĞU ...ORDULULARIN BULUŞTUĞU ADRES: LALENİN BAHÇESİ
Bir yazar değil, çalakalem yazdığını söylüyor.. Ordu’nun köklü bir ailesinin ikinci kuşağı desem, eh sayılır.. Ordu’nun yakın tarihinin sosyal tanığı desem, evet evet diyebilirim. Haliyle benden epeyce büyük Lale CELEPOĞLU.Tesadüfi bir tanışma oldu Lale Hanımla. Bir blog siteden tanışmış ve ilk kez bir araya gelen Ordulu bir grup kadın Moda Kafe’de öyle iştahlı konuşuyorlar ki.. İçlerinde gazetemizde Ordu’nun eski ailelerine ilişkin arşiv yazıları ile tanıdığınız diş hekimi Aysun Furtun var. Davete icabet ettim, masanın bir kenarına oturdum. Efendim, masadakiler kim mi, hemen sayayım; Aysun Furtun’un kızı Gül, Ordu’nun ilk fındık tüccarlarından Ahmet Sipahioğlu(1915-2005)’nun torunu Lale Celepoğlu, onun kızı Gamze ve teyzesi Şaziye Sipahioğlu. Çözmeliydim bu buluşmanın nedeni, Lale Celepoğlu’nu diğerlerinden farklı kılan neydi ki ilgi odağı olmuştu.

Soruyorum; LALE CELEPOĞLU, KİMDİR? Aslen Orduluyum, İstanbul’da yaşamımı sürdürüyorum. • Ahmet Sipahioğlu’nun torunuyum. Dedem Karadeniz’in ilk fındık ithalat ve ihracatçılarından, aynı zamanda ilk maden fabrikasını kuran kişidir. • Uzun yıllar yaşadım burada. İsmetpaşa ilköğretim ve Fatih ortaokulunda okudum. Ordu Lisesi’nde yarım dönem okudum. Faal bir öğrenciydim, basketbol oynadım. Fatih ortaokulundayken bir şampiyonluk yaşadık. Çok eskiler bilir, İsmetpaşa İlköğretim okulunun çok büyük bir bahçesi vardı. Onun bahçesi sonradan Fatih Ortaokulu yapıldı.
ORDU KÜLTÜRÜ İLE BÜYÜDÜM
1974 yılında Ordu’dan ayrıldım İstanbul’a gittik. Babam Tokatlı. Annem Ordulu Artıklı köyünden. Kültürden anneden çocuklara daha çok geçer. O yüzden ben bir Ordulu olarak büyüdüm. Tokat ile çok fazla ilişiğimiz olmadı. Ordu kültürü ve yemekleri ile büyüdüm. Her yıl mutlaka geliyorum. Özellikle vefat eden annemin mezarını ziyaret etmek için. Evliyim. İki kızım var. Eşim emekli kimya mühendisi. Büyük kızım öğretmen, meslekte 5. yılını yaşıyor. Küçük kızım İstanbul Üniversitesini bitirdi, çift dal yaptı. Sınıf öğretmenliği ve üstün zekalılar öğretmenliğini aynı anda bitirdi.
AYAĞIM KIRILINCA MODELİSTLİĞİ BIRAKTIM
Eğitimini aldım, 10 yıl kadar modelistlik yaptım. Ayağım kırıldı ve mesleğe geri dönmedim. Bilgisayara yaklaştım bu süreçte, ilk başlarda korktum. Büyük kızım hatta ‘annem korkma bozulmaz bu’ şeklinde espriler yaptı. Önceleri bilgisayarda fal bakardım. Sonra kendime bir site kurdum ‘Lalenin Bahçesi’. (www.laleninbahcesi.blogspot.com) Orada yazmaya başladım. Burası bir nevi benim günlüğüm oldu. Günlük hayatımızın tanığı. Güzel şeyler yazıyorum, çünkü çocuklarıma güzel anılar kalmasını istiyorum. Sevdiklerim, kızdıklarım, gördüklerim, okuduklarım blogumun alt başlığı zaten...

KENDİ KENDİME YAZACAĞIMI DÜŞÜNMÜŞTÜM
Ben orada blog açtığımda kendi kendime yazacağımı düşünmüştüm. Orada günlüğüm olacak ama dünyanın her yerinden arkadaşlarım oldu. Japonya’dan misafirlerim geldi. Annemin 20 yıl önce bana yaptığı yemeği uçakla gönderen oldu. 2005 yılından bu yana çalakalem, içimden geldiği gibi yazdığım için yazılarımı henüz kitap aşamasına getirmeyi düşünmüyorum. Bu adres, hayatımın bir kısmını kapladı. Birçok arkadaşlarım oldu, reel hayata döktüklerim oldu. Diş hekimi Aysun Furtun da onlardan biri oldu.

ÜSKÜDAR’DAKİ PANCAR KOKUSU
Ordu’yu çok seviyorum. Ordu’nun usulca sokulan denizi çok güzel. Balkona çıktığımda ışıkların denize yansımasını, Ordu’nun doğasını, Boztepe’ye çıktığımda manzara muhteşem. İnternet sitemde de Ordu’nun resimlerini, yemeklerini, sözlerini ve kültürünü yansıtıyorum. Pancar çorbasını çok sık yapıyorum. Üsküdar’da bir köy pazarı var. Beykoz’un kıyısında yaşayan köylülerin pazara getirdiği melocan, kaldirik, pancar satıyorlar ve alıyorum. Eşim turşu kavurması dışındaki her şeyi seviyor, turşunun pişirilmesine hâlâ bir anlam veremiyor.

ADIMIN VERİLİŞİ TAMAMEN TİCARİ
Dedem Ahmet Sipahioğlu ile en güzel anım ismimi koyuş şeklidir. Benim doğduğum yıl Türkiye’den Hollanda’ya lale tohumu ihraç edilmiş. 1959 yılında ilk defa Türkiye’den Hollanda’ya lale tohumu ihraç edilmiş. Yani şu anda Hollanda’nın ekonomisini lale soğanı ilk defa ülkemizden gitmiş. Dedem de ilk ihracatçılardan olduğu için o gün onun anısına adımı lale vermiş. Adımın konuluş şekli tamamen ticari. Dedeme köyde İspoo Ahmet derlermiş, bana verdiği isim için çok mutluyum. Cumhurbaşkanlığı yazlık köşkü vardır İstanbul Tarabya’da Huber Köşkü dedem onun ilk sahiplerindendi. Benim çocukluğumun bir bölümü orada geçmiştir.
ŞARLO FİLMLERİ İLE BÜYÜDÜK
Dedem Amerika’dan film makinesi getirmişti. Onunla Şarlo filmlerini izlerdik. En büyük torun bendim. Dedem yurtdışından geldiğinde hediyeler getirirdi, önce ben seçer kalanı anneannem diğer torunlarına dağıtırdı.

DOKTOR DİKRAN’IN EVİNİN ÜSTÜNE ÇIKAN DİŞLERİMİZİ ATARDIK
O günkü Ordu ile bugünkü Ordu artık çok farklı. Her yıl geliyorum ama ilkokul, ortaokul arkadaşlarım vardı; bando ve basketbol takımından arkadaşlarım vardı. Bir tane bile tanıdığıma rastlamıyorum. Herkes gitmiş. İsmetpaşa İlköğretim Okulunun müdürü Mahmut İşbakan’dı. Aynı sokakta iki okul vardı: Cumhuriyet ve İsmetpaşa İlkokulu. İki okul öğrencileri kıyasıya rekabet halinde idi. Sınıfımızda bir çok Ermeni arkadaşım vardı. Onların Ermeni olduğunu başka bir dinden olduğunu bilmezdim. Onun ki Vilma’ydı benimki Lale idi. Çıkan dişlerimizi doktor Dikran’ın evinin üstüne atardık. Çıkan ilk dişi kimin evinin üstüne atarsın mesleği o olurmuş, denilirdi. Bizde mahallede bütün çocuklar dişlerimizi Dikran Amcanın evinin üstüne atardık. Eğer bu söz gerçek olsaydı hepimiz bugün doktorduk. Paskalya bayramında paskalya çöreği yaparlardı ve dağıtırlardı. Onlardan yerdik. Mahallede o kim, bu kim demezdik insandık sonuçta. Sadece isimlerimiz farklıydı.

ZAFERİ MİLLİ, KÜÇÜK BİR KÖY OLMUŞ
Değişim güzele giderse insan üzülmüyor ama Zaferi Milli artık o eski Zaferi Milli değil. Orayı satanlar köyden gelenlere satmışlar. İneği, tavuğu, danasıyla birlikte gelmişler. Oyun oynadığımız yerleri mısır tarlası yapmışlar. Küçük bir köy olmuş, orası.

MAHMUT İŞBAKAN, UNUTULMAZ BİR MÜDÜRDÜ
Mahmut İşbakan’dan bahsetmek istiyorum, çok değişik bir insandı. Kaleminizi güzel kullanın, defterlerinizi yırtmayın; bir Fransız çocuğu silgisini 6 ay kullanır, bir Alman çocuğu kalemini şu kadar kullanır diye tekrarlar dururdu. Disiplinli ve tutumlu olmayı öğretirdi. Her Çarşamba filmler kiralardı; okulun salonunda Ayşecik filmleri izletirdi. Okulumuzun bahçesinde tavuk, hindi, tavşan kümesi vardı. Her sınıfın bu kümeslere dair beslenme ile ilgili görevleri vardı. Bir hayvanın bakımını ve sorumluluk bilincini bize öğretmiş.

MEDENİ CESARETİMİ ORDU’DAN ALDIM
• Ordu’nun hayatıma kattığı çok şey var. Mesela medeni cesaretimi Ordu’dan aldığımı düşünüyorum. İlkokulda müzik, ortaokulda basketbol, bando takımında yer aldım. Bunlar benim sosyal çevreye katılımımı ve o çevrede yer almamı sağladı...
Yazı dün yayınlandı.