Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Ekim 2009 Pazartesi

pazartesi yazılan ama pazarı anlatan yazı:))

Dün sabah , saate baktım 11 olmuş. Ama ben kendimi hala yeni yatmış gibi hissediyorum. Nasılsa pazar bu gün , akşamlara kadar yatıcam valla dediiiim Gamse odaya girip yatağa atladı. Hadi Kadıköy'e gidelim, alış- veriş yapalım dedi. Ayyy çok yorgunum , daha kahvaltı faslı var, ev toparlanacak dedimse de , yok anlamadı. Nazlı da hadi ben de geliyorm, akşam çıkıcam dışarıya diye seslenince , kader utansın dedim kalktım. Ne çok dedim dedi geçti bu yazı da yav. Neyse işte birer tost ve çayla kahvaltı kısmını geçiştirdik , çıktık evden.

Hava da hafiften yağmur vardı ama ne gam:)). Kadıköyde girip çıkmadığımız dükkan kalmadı. Kızlar bir şeyler aldılar, giydiler çıkardılar. Benim derdimse bir an önce bir yere oturup kahve içmek. Giyim kısmını halledince bir de ayakkabı mağazasına girdik. E benim elimde armut toplamıyo bu arada. Hazır uykumda iyice açılmışken bir ayakkabı bir çizme de ben aldım. Yanlarından püsküllü müsküllü bir apaçi çizmesi. Kızlara gösterdim gösterdim, yok tarzları değilmiş, sevsinler tarzlarını , ben aldım o zaman :)))). Çıkışta bir de baktım ki, ayakkabımı bi kızım, çizmemin ödemesini bi kızım yapmış. Ooooh ne güzelmiş yahu , böyle alış-veriş. Gamse çıkar çıkmaz bizi ekti , arkadaşımla buluşucam hadi bana eyvallah dedi. Biz Naziş'le , Reks sinemasının aşağı kısımlarında otantik ya da marjinal eşyalar satan dükkanlar vardır. Eğer cadı konseptli , kuru kafalı mafalı :)) bir şeyler ararsanız oralara gidin. Zeya'nın oralarda bir çift melek kanadına takılıp ben bunu istiyorum diye tutturmuşluğu vardır. Naziş de bayılır o dükkanlara. Biraz da oralardan bir şeyler aldı , kendimizi Alkım Kitabevinin içindeki Kahve Dünyasına attık sonunda. Kahvemizi içtik, pastamızı yedik bi sürü de kitap aldık. Ben Ilgın Olut'un Neva'yı aldım. Hiç okumadığı bir yazar, bu kitabı 17.baskıyı yapmış. Başka kitaplarda almıştım ama bir baktım Naziş karşımdan bir kucak kitapla geliyor. Heee dedim, ben burda geri adım atayım, ev de okunacaklar var, gelecek sipariş iki kitap da var. Bir tek Neva'yı aldım. Nazlı, Stefan King'den ''O'' ve Jean Christophe Grange'in son kitabı Grange Koloni bir de Erdal Öz'ün Gülünün Solduğu Akşamı almıştı.

Eve geldik, akşam yemeği, çayı biraz tv , gazete, alınan kitaplara göz gezdiriş tumba yatak. Şimdi herkes gitti bu her yeri her yerde ev bana kaldı. Biraz toparlanayım, yemek işini halledeyim, pazara çıkacağım. Tüm program bu.

Yarın 6 Ekim. İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle okullar tatil. Kızlar ev de yarın, Cancan'ı da davet ettik. Yani yarın bizim ev de harp var:)))

İyi bir hafta olsun ama dikkat yağmurlu bir hafta bekliyor bizi

not-Dün Kadıköy' de burnunu, takı dükkanının camına yapıştırıp, vitrindeki takıların resmini çeken hanımlar sizi esefle kınadım:))). Ama pek de şekerdiniz yav, komşu bahçeden erik çalan yaramaz çocuklara benziyordunuz. Ama yaptığınızın sonuç da bir adı var dimi heheheh. Yoksa tezgahta beş liraya satılan kitaba, ben dün niye 27 tl verdim, yanii .