Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Ocak 2010 Cumartesi

Lalenin Bahçesi Dört yaşında


Tam dört yıl önce bu gün başlamışım, blog yazmaya. Dört yıl her gün iyiki demişim iyi ki buradayım. Ya o akşam Naziş'le bilgisayarda gezinirken, birden bana blog açıp hadi çabuk isim bul kendine çabuk çabuk demeseydi, sizleri tanımasaydım...Blogcuda başlayan macera burada devam etmekte, umarım hep olur hayatımda blog.

Yaşadığım güzellikleri anlatmak mümkün değil. Reel hayatıma girenler var ...Annemim yaptığı yemeği uçakla gönderenler var, monitorüm bozulunca kapıma monitör getirenler... hasta olunca uzaklardan şifa çayları gönderenler var...Havaalanlarında laptoplarını açıp beni okuyan , yorum yazanlar var... Evimi misler gibi lavanta kokularıyla dolduranlar... kitaplarımın arasında ayraç olanlar var...Hollanda da Lale şeklindeki yelpazeyi görünce beni hatırlayanlar hemen bana postalayanlar var...Okuduğu kitabı beğenince hemen bana postalayanlar...hiç yüzümü görmeden , dün gece rüyamda seni gördüm diyenler var...
Yakama broş olup takılan , yazımdaki en ufak bir nüanstan duygumu anlayıp telefona sarılan var...Eniştemin hastalığında , yattığı hastaneyi arayıp sağlığı hakkında bilgi alıp beni bilgilendiren var... Ta yüreğinden Lale Ablacığım diyenler var...Daha sayılası,,, söylenesi çok şey var...

Hepinize ama hepinize çok ama çok teşekkür ederim...
******************************************************************************************
Şimdi yazamadığım günlerden kısa kısa Lale ne yaptı...

Dolaşılan güzegahlar Üsküdar- Eminönü- Taksim. Cihangir- Kadıköy- Bağdat Caddesi dolayları. En son Çiftehavuzlarda görüntülendi, bir gece konakladı hatta:))) . Bir ara görümceli bir okey partisine de katılmayı ihmal etmedi.

Elindeki kitap; Bin Muhteşem Güneş. Çok sevdi, Elinden bırakamadı, kocası tarafından kitabı zevk için okumadığı, kendini harap etmek aracı olarak kullandığı konusunda suçlandı.

Eve en son giriş yapan , sıraya giren kitaplar
America Latino-Che Guevara,

Mahir- Turhan Feyzioğlu
***********************************************************************************************

Şimdi uzun uzun:)))))))))

Yukarda da ana hatlarını verdiğim gibi geçti, yazmadığım günler. Evimmi özledim , yoruldum. Dün, görümcelerimle okey oynarken birden uyku bastırdı gibi oldum masada.Kendimde bir kırgınlık hissettim, koşa koşa eve geldim. İlacımı içip yatağa girdim.Akşamı tv izleyerek ve okuyarak geçirdim. .Yarın öğlene kadar uyuyalım dedim kızlara ama sabah saat sekizde Nazlı'nın Anneee- Babaaa diye çağırmasıyla uyandım. İkimize birlikte seslenmesinde bir iş var dedim ve salona gittiğimde salon perdesini kornişle birlikte yerde gördüm. Küp gibi uyumuşuz, evi götürseler duymayacağız. O toplantıya gitti, Gamse kapısını kapadı ses gelmesin diye:))). Biz karı,koca ortalığı toparladık. Turuncu pijamalarım ve ben salon penceresinden arzı endam eyledik sokağa karşı heheheheh, kocam da yeniden vidaladı kornişi ama akşam yeniden düştü ve tamirci getirip yeniden korniş takıldı.

Bu günlerin en güzel olayı , perşembe gecesi Zuz da kaldım. Kardeş kardeş oturduk, geç saatlere kadar sohbet ettik. O viskiledi ben çayladım sohbeti:))). Zuz da ne kadar kitabım varsa topladım heheheheh. hele biri ta 2005 den beri ondaymış:))) . Sabahta birlikte çıktık evden , O işe gitti, ben eve geldim

Beyoğlu seferim de eğlenceli geçti, hala yılbaşı havasında. Kuyruklu yıldız altında yürüme fırsatını henüz kaçırmadınız yani. Zaten o akşam direk Zuz'a geçtim. Dayımlarla birlikte yemek yedik. Bu Kızın bir huyu var, yaptığı yemekler ille o gece bitecek, bitmezse yanınıza verir, hatta ekmekleri bile. O yüzden ondan dönerken yanımda mutlaka ya ekmek, ya kalan yemekler olur. Cips açsa da o bile kalsa onu bile verir, cins...

Kızlar iyiler , büyüklerin ellerinden , küçüklerin gözlerinden öper, yaşıtlarına selam ederler. Dört gözle tatili beklemekteler. Hatta gözlerini göğe diktiler kar bekliyorlar. Çok yoruldular. Biraz önce Naziş dışardan geldi, sulu kar yağıyormuş, kar tatili umuyor :)))

Bu akşam Tarihin Arka Odasını izleyeceğim o yüzden önce biraz kitabımı okuyacağım...

not: 2010 Kültür Başkenti etkinlikleri bu akşam yedi tepede aynı anda başladı. Kültür Başkenti sıfatının daha çok yakıştığı başka bir kent yok bence. Ama ne kadar hoyrat davranıyoruz , ne kadar hırpalıyoruz çok üzüyoruz O'nu çok...