Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Şubat 2010 Pazar

Hafta sonu biterken....

Türkiye de ne çok rapçi ne çok hip hop cu varmış meğer. Bu son yarışmada anladım. Bir taraftan aman böyle şeylerle uğraşsınlar, şarkı söylesinler , dans etsinler diyorum, bir taraftanda elimle ağızlarını kapamak istiyorum:)). Sanırım bir kaç yıla kalmaz televizyona çıkmayan kimse kalmaz ,Türkiye de. Valla kendi adıma konuşmak gerekirse biz dördümüz de boy gösterdik hehehehe. Ben bir sokak röportajına yakalanmıştım. O gün Milli Güvenlik Kurulu toplantısı vardı. Önemli bir gündem konuşulacaktı hatta yabancı tv ler bile yayın yapıyordu. Benim yakalandığımda, bir Alman Tv siydi zaten. Beşiktaşta büfeden su alırken, tepeme çökmüşlerdi. İşin gırgır tarafı onlar bana soru sorarken büfeci sürekli tık tık omzuma vurup yan durunda büfe de çıksın diyordu:))) Bunu daha önce yazmıştım zaten...Kocam da iş yerinde çekim yapılınca , hatır için Türkan Şoray' la accık bi görünmüştü ama Naziş anlı şanlı bir çocuk programı yapmıştı , sabahları yayınlanıyordu ve tüm sülale teyakkuza geçmiş, sabahın köründe Nazlı uğruna kuklalı muklalı bir çocuk programı izliyordu , Gamsegamse ise koroda çıktı ama ufak tefek olması neden,iyle en önde arzı endanm eyledi. Yani biz sıramızı ailece savdık :)))

Ben geçtiğimiz bu günlerde okey partisi yaptım, bİr gün Cancanla sokkalarda oynadık, alış-verişti efenim parktı...Alış - veriş sırasında nasıl bir beyefendi görseniz, hoşuna giden bir şey olunca ; baba baba diyor. Yani baba alır. Öyle öğrenmiş .
Dün Annesinin şantiyeye uğraması gerekiyormuş ,O da bize geldi. Kahvaltıyı birlikte yaptık. Ablalar henüz uyuyordu , hemen odalarına koştu, kafalarına top attı uyandırdı onları. Öğleden sonra da Annesi gelince birlikte Özgürlük Parkına gittik. Hava çok güzeldi, yürüdük , Cancan top oynadı kaydı. Sonra Özgürlük Parkı içindeki Restoran-Cafe de yemek molası verdik. Tavsiye ederim gitmediyseniz. Hem açık hem kapalı yeri var. Servis, ortam, yemeklerin lezzeti süper. Mesela körili tavuk tabağını tavsiye ederim. Biz açık havada oturduk. Cancan yemeğini kedilere atttı, onlar yiyince de ağladı geri istedi mamama mamaaa diye ağladı bağırdı, sonra yine attı, yine bağırdı. Kedilerle resmen kavga etti, bizi de gülmekten öldürdü.

Bu gün yaşamdan dakikaları izledim yatakta , bir dilim kek ve çay eşliğinde. Keki dün akşam yaptım. İçine ne bulduysan koy keki oldu yine. Muzlu frappe bile koydum valla.Vanilyalı puding, pirinç unu ve hatırlayamadığım bir sürü şey. Üstüne de çikolatalı sos döktüm servis yaparken. Tabi sabah sabah böyle soslu moslu yemedim:))) Yaşamdan Dakikaların reklam aralarında da , dün Kocamla , Nazlı Erhan Afyoncu'nun imza gününe gitmişlerdi. Bana da kitap imzalatmışlar , onu inceledim. Erhan Afyoncu Osmanlı Tarihi konusunda çok yetkin bir isim çok da beğeniriz ailecek. Tarihin Arka Odasını Murat Bardakçı ile birlikte yapıyorlar.

Gelelim bu güne, Naziş erkenden gitti. Tiyatro oyunları vardı. Daha önceki yazımda da demiştim. E her zaman öğrenciler mi hazırlanıp, gösteri yapacaklar. Bu kez öğretmenler hazırlandı , oyun oynadılar ve veliler , öğrenciler ve değişik izleyici grupları izledi. Tam beş kez oynadılar oyunu.
Bu da kraliçe Nazlı hazretleri, tahtında :)))

Bu günün içine bir de Gamse ile Capitol sığdırdık ve hafta sonunu noktaladık. Birazdan bir çay faslı yapıp yatakta kitap okuma faslına geçeceğim. Muz Seslerini okuyorum. Orta Doğu'nun romanı. Bir zamanlar Altın Şehir Beyrut denilen Beyrut'un hikayesi. Bence bu kitapta baş kişi Beyrut.