Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Mart 2010 Pazar

pazar mırıltısı

- Baba, hadi doktora gidelim, dedi bir ses. Gözümü açtım Gamsegamse... Gece yatarken gözü kanlanmıştı ve göz kapağının üstü kızarıktı. Siyah çay banyosu yaptırdık, uyudu... Sabah gözünü açtığında , sanki gözümün içinde bir jel tabakası var dedi... Hemen kalkıp hastaneye gittiler... göz doktoru nöbetçi olmadığı için bakamamışlar, bir tek Numune de var demişler. O sırada daha iyi hissetmiş , daha kötü olursa gideriz demiş Babasına, kahvaltıya börek ve pazar gazetelerini alıp geldiler. Böylece pazar gününe başlamış olduk.

Pırıl pırıl bir güneş var ama hiiiç dışarı çıkma modunda değilim... Açık pencereden sürekli ağlayan bir çocuğun sesi geliyor. Hani ısrarla bir şeyi yaptırmak isterde ağlar ya çocuklar, işte öyle bir ağlama şekli. Çünkü arada söyleniyor. Hem ağlıyor, hem söyleniyor:)))

Saatleri ileri aldık, bir süre bunun uyumsuzluğunu yaşarım ben...

Erikler çiçek açtı... Gelin ağaçları diyorum ben onlara... tuza banıp banıp erik yeme vakti geldi
ama hiç bir erik Ordu'da ki Memet Amcanın( Mehmet değil Memet Amca) bahçesindeki erikler gibi lezzetli olamaz. Bizim garaja yaslanırdı erik ağacı, biz de garajın üstüne çıkıp en tepedeki erikleri bile yerdik. Memet Amca'nın iş dönüş saatlerinide göz önünde bulundurarakÇekirdekleri bile daha yumuşacıkken ağaçta erik bırakmazdık.. Hele o bahçedeki frenk üzümleri hiç bir zaman kurtulamadılar elimden. Avuç avuç yerdim hem de...Aynı bu resimde gördüğünüz gibilerdi. Böyle kıpkırmızı...Aynı o frenk üzümü gibi kıpkırmızı olana kadar aşağılara sarkasım var, tıpkı onun gibi olduğum yerde olgunlaşıp düşene kadar olduğum yerde kalasım var bu gün...

Dün mahalle içi, sokak arası bir markerte girdik, karidesli ramen bile vardı. Harika içli köfteleri, arnavut ciğerleri , kadınbudu köfteleri vardı. Anadolu yakasının her tarafına servis verdiklerini söylediler. Adınıda ilk kez duydum. Harman Marketler zinciriymiş...

Akşam Gamse benim okuduğum kitabı merak ettiğini ona okumak istediğini söyledi. Amak-ı Hayali yani. Çaresiz verdim. Yeni bir kitaba da başlamak istemediğimden, 1001 Hayat Masallarından bir hikaye okudum. Yazarı Falih Mahdi. Paris'te yaşayan bir Bağdat'lı...

Batı kültürüyle Arap şiirselliğini birleştiren bir yazı dili kullanan Falih Mahdi'nin kahramanları, şiddetin gündelik yaşamın gözeneklerine sindiği, yoğun devlet terörü altında neredeyse ruhunu yitirmiş bir ülkeyi saran deliliğin örnekleri olarak karşımıza çıkıyorlar. İnsanın kendi köklerinden kopuşunu irdeleyen bu trajik roman, Iraklı bir entelektüelin Bağdat'tan Bombay'a, oradan Paris'e uzanan yolculuğunu, içerdiği tüm acı ve hüzne karşın, ateş başında yapılan bir sohbet tadında anlatıyor.
Kendi memleketinde sürgünü, sürgün gittiği Batı'da ise dışlanmayı ve yabancılaşmayı yaşayan Anlatıcı'nın peşine takılıp dolaşırken, Binbir Gece Masalları'nın kenti Bağdat'tan geriye bugün ne kaldığını acı acı düşünmeden edemiyor insan...'(arka kapak)


Bizim pazarımız işte böyle usuldan usuldan geçiyor, ya sizin ki??

fonda Esmeray , Unutama Beni diyor