Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

2 Mayıs 2010 Pazar

dolu dolu hafta sonu

Cuma gününden başlayalım anlatmaya.Cuma günü eski iş arkadaşlarımla bir buluşma gerçekleştirdik. Önce Yurdanur'la buluştuk...Yurdanur'la yıllarca yan yana masalarda çalıştık... O kadar şey paylaştık ki, ramazanda serviste yol boyunca birbirimize yaptığımız yemek tarifleri denerdik... iş de saatlerce birlikte olduğumuz yetmez gibi hafta sonu inanılmaz planlar yapar, gece mesailerinde ortalığı birbirine katardık... Semra ve Sümeyra ise ikizler ve ikiz kocaları var... Onları da kocalarınıda ailece çok severiz. Onlar bizim binada başka firmanın modelistleriydiler ama yemekhanelerimiz ortaktı ve bir çok işi de bağlantılı çalışırdık... Tanıdıktan tam bir ay sonra onları birbirinden ayırmaya başlamıştım...Cuma günü Sümeyra'da toplandık. Nasıl özlemişiz birbirimizi anlatamam...İki kızkardeşin bize kurduğu masa ise muhteşemdi ve hepsinin tarfini yazdım. Hepsi denenecek ve sizlere iletilecek. Sadece yumurtanın akının konduğu bir beyaz poğaça vardı ki breh breh...

Ben daha orada otururken görümcelerim aradı okeye çağırdılar... ben Çamlıca eteklerindeyim dedim:))) sonra Naziş aradı ve Cumartesi için programımız olduğunu kimseye söz vermememi tembih etti.






Cumartesi günü anneleri ve kızları pikniği yaptık. Çamlıca Üçpınarlar piknik alanında... Nazlı'nın Anadolu Lisesinden itibaren ayrılmaz ikili olduğu( Bir tek Üniversite de Neslihan Ortadoğu Teknik Üniv. e Ankara'ya , Naziş Ege Niv için İzmir'e gittiğinde ayrıldılar) Neslihan, kızkardeşi Candan, Annesi ; Nurten Hanım ve yeni tanıştığımız ama çook sevdiğimiz Fatoş Hanım ve Kızı Seher ile pirlikte hiç dinmeyen poyraza rağmen şahane bir piknik yaptık. Oymak başımız Fatoş Hanım'dı. Mangalı yaktı , kömürün birazını bakır semavere aldı çayı demledi, sucukdur, köftedir, kanattır sırayla pişirdi bizi yedirdi içirdi yemeğin sonunda da şahane tatlılarını ikram etti. Biz sadece yedik içtik. Nurten Hanım'da bir gün önceden alış- verişi yapmış, köfteleri hazırlamıştı. Akşam üzeri Fatoş Hanım bir semaver sefası daha yaptırdı bize, değmeyin keyfimize oldu, piknik keyfinin en üst cilası oldu...Biz bu kez yoğurtçuyduk... Bilirmiziniz yoğurtçunun anlamını Ordu^'da işte bizim gibi yapanlara yoğurtçu derler. Valla başka bir açıklamasını bilmiyorum... Seher ve Candan'ın olduğu resimler elime ulaşmadığı için resimlerde onlar yoklar. Ama bu grupla biz daha çook iş yaparız. Oracıkta bir Altınoluk tatil planı bile yapıverdik... Ama o poyraz yok mu ? o poyraz göz açtırmadı bize... resimeler bakmayın siz , gün boyu Benazir Butto gibi gezdim...Nazlı'nın sarındığı masa örtüsünü de gördünüz sanırım:)))Günün sakarlığınıda yapıp bir çukura basıp ayağımı incitip eve topallaya topalaya geldim. Eve geldiğimiz de Zuz da ve Gamse ile buluşup bize gelmişti. Gece geç saatlere kadar birlikte Zeya'nın Annesi Timsal Karabekir'in konuk olduğu Tarihin Arka Odasını izledik. Pelin Batu yine bardak çanak kırdı çamlar devirdi ama Timsal Hanım tüm nezaketiyle onu hizaya soktu...Gece üç büçük gibi falan biz sızıp kalmışız. Ama bu gün Adile Sultan Kasrında Timsal Hanım'a rastladık ve biraz sohbet ettik, program beş buçuğa kadar devam etmiş...

Gelelim Pazar gününe,kahvaltıdan sonra Naziş teyzesine hadi Adile Sultan Kasrına gidelim Teyzeler Günü kutlaması yapalım dedi. Gamse ve Kocamîn başka programı vardı biz gittik.
Gazetelerimizi okuduk, buz gibi biralarımızı içtik akşam üzeri de Capitol'e geçtik. İçtiğim soğuk bira dokundu galiba tekleyen ayağım yetmez gibi bir de ağrıyan mide ile eve gelince Kocam kızlara diyor ki benim yanımda- Anneniz bana söz verdi , bu hafta hiç bir yere gitmeyecek sadece dinlenecek... ne zaman dediysem :))))