Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Temmuz 2010 Pazartesi

İstanbul'da bir Leylak

Ayağımın aynı yerini -serçe parmağımı-yüz kere vura vura en sonunda çatlatmışım... Amasra tatilin ertesi günü Göztepe Camiinden bir dostu uğurladık...onun şaşkınlığı , acısı ve telaşıyla bindirevermişim yeniden sehpanın bacağına... bu kez çatlamış. Vurmanın etkisine bağladım, duyduğum acıyı ... Ertesi gün Cancan'la koşturduk , O'nu yolcu edince Gamse'yle hadi bi Beyoğlu yapalım dedik ...dönüşte bu sefer ayağımı sürüdüm neredeyse... hadi artık doktora gitnme zamanı değimde artık barnak çatlamış çıtlamıştı... Önce alçı bunu sabitlemek lazım diyen doktorum sonunda atele razı oldu ve lütfen mobilize olmayın dedi:)) anladımki doktorda bizdendi:)) ama adım kaldı mobilize.Neyse çoğu gitti azı kaldı çarşamba günü bandaj açılıyor, özgürlüğüme kavuşuyorum:))) Ama olan Leylak Dalıcım ile yaptığım programa oldu..

Leylak Dalı bir kaç günlüğüne İstanbul'u şenlendirdi ve bu gün Ankara'sına döndü:))) Program yapmıştım Koruda yemek... Alkım'da kitap seçmece oynama ... Kahve Dünyasında kahve sonrada Hümeyra^da akşam çayı ama olmadı... Programı eve kaydırdık . Ben de evime ilk gelen misafirime doğru uzattım ayağımı oturdum:))) Gamsegamse ağırladı bizi... Şu yönden iyi oldu.. Doyaaaa doyaaa sohbet ettik.

Leylak Dalıcım olanca zarifliğiyle benim çok istediğim Katalin Sokağı^nı getirmişti bana ... yanına da bu mor renkli cam uğur kuşu eşlik etmişti... Yazılarındaki Leylak Dalıydı şen şakrak... dolu dopdolu... doyumsuz sohbetli ... umarım burada kalmaz arkası hep gelir...

Günleri mecburen evde geçiriyorum... yürüdüğümü ayağıma takılan atelin tıkırtısından anlıyorlar tık tık... hemen bağırıyorlar mobilize olmaaaa diye:))

Halide'den biraz izin isteyip Katalin Sokağına başladım dün akşam. Hemen sardı beni... Önce o kadar ismi görünce hah bir Marquez tipi romancı daha dedim ama bu isimler çok çabuk toplandılar bir yerde:))) Beni biliyosunuz bir kitabı okuyunca sevdim okuyun derim... ya da tarzım değil falan derim çok çok... öyle cümle çözümlemesi yapar gibi öznesine yüklemine ayırmam... karakter tahlilleri sunmam... böyle yapabilene de bi sözüm yok ayrı konu... İlk yüz sayfa sonunda diyebilirim ki Katalin Sokağı benim tarzım bir roman ... okuyun:)))

Bu gün evcek evdeydik... Berna Laçin izleye izleye kahvaltı yaptık... ben sevdim yav bu Bodrum'dan yaptığı programı. Tam yazlık program işte püfür püfür... Yani entel dantel nereye kadar... biz de sadece belgesel izlerim, klasik müzik dinlerim , takımından değiliz hani... Mesela bu akşam Surviour izleyeceğiz sanırım böyle yazılıyordu iki saat bakamam şimdi :)) ... favorimiz de Çılgın Seda... İnternette İhsan'ın kazandığı haberi dolaşıyor ama güya yalanlandı. Ay bana ne , sanki kazandıklarını bana verecekler:))

Bu akşam bizde şenlik var Ordu'dan en küçük kuzen geldi... Gamse'den bir yaş büyük... Ama huyu suyu bana en çok benzeyenlerden biri... Huyca suca bana benzeyen iki tane daha var da o yüzden biri diyorum diğerler . Ebru ve Oya.

Bu yazı burada bitsin artık. Amasra bitti diye sevinmeyin ha:))) daha Samancıoğlu Konağı var...