Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Temmuz 2010 Cuma

gecenin bi yarısından

Dün itibariyle sahalara dönmüş bulunuyorum... Dün bizzat kendim ve kızlarımla görümce'ye çay seromonisine gittik.Seromoni dememin nedeni ; görümcemin bu işi gerçekten de seromoni gibi yapmasıdır... hem göze hem gönle hem de damaklara hitab eder...

Ben çaydan sonra bir saat sonra falan kalktım... kızlar devam ettiler güne... Benim koştur koştur eve gelme nedenim taaaa Amasra tatili sırasında yapılmış olan şahane bir plandı... Biz yani Zeya, Ebrucuk, Nalan ve Zuz bu kez Etiler yollarına düştük ve Nalan'ın annesinin şahane mantılarını lüp lüp götürdük... yine acaip planlar yapa yapa yakası açılmadık bir konu bırakmaya bırakmaya gece yarısı ettik ... Zeya beni evden aldı fazla mobilize olma Lale Abla dedi... Ama dönüşde eve artık İstanbul yollarının bile fatihi olan Ebrucuk getirdi... Ben boşa mı İstanbul İstanbul diye tuuturdum sanıyosun Ebruuuu:)))

Cancan artık tatile gidiyor biz de şöle eni konu bir temizlenelim deyip büyük bir temizlik harekatı başlattım bu gün ama Cancan tam temizliğin orta yerinde çıka geldi... Annesi ve Zuz Bursa'ya gitmişti o da halasıylaydı ama saat dört gibi soluğu biz de aldı:)) Eh O da yardım konusunda elinden geleni esirgemedi kapatılan süpürgeyi çalıştırdı, tam süpürülürken gelip arkadan kapattı:)))

Halide'yi yarım bırakıp ; Katalin Sokağına başlamıştım... az önce bitirdim.Her şey için geç kaldığını düşünen insanlar var bu kitapta... savaşın adı geçmiyor ama tüm acımasızlığıyla savaş var... insanların hayatına damgasını vuran Katalin Sokağı romanın baş kişisi... Hepimizin böyle bir sokağı vardır aslında... mesela benimkinin adı Zafer sokak.. Zafer sokak 4 numaralı ev...Sonra Kızılelma caddesi var mesela...

Halide'ye geri dönmeyeceğim onu kış kitabı ilan ettim... İstanbul Hatırasına başlayacağım... Bir de aklımda bir kitap ismi var, henüz almadım..elime aldım bıraktım... İsmi çok ilgimi çekmişti... yazarını şimdi hatırlayamadım ama adı; Kızarmış Palamut Kokusu idi... bana , sokak da oynadığımız günlerde , pencerelerden dışarı taşan yemek kokularını... Behice Teyze'nin vişne peltesini...Annemin mangala sürdüğü kahve cezvesini, anımsattı ... sanki okusam bu kokuları duyacağım... bu tadı alacağım... peki okurda almazsam ne olacak?

Ramazan için Koca ile planlarımız var. Yok yok gezme tozma değil... Geçen yıl yaptık o işi... aç karnına gezmenin hiç bir cazibesi yok... şöle kahve molası vermeden... hadi şurda soluklanalım bir çay molası verelim demeden... keşfedilmiş yeni yemek mekanlarında yeni tatlar denemeden gezmenin hiç mi hiç tadı yok... Bu seneki plan... Sabaha kadar oturma ... öğlene kadar yatma ... öğleden sonra ufak bir tur atma ve yemek tarifleri araştırma ve deneme o kadar nokta. Tabi yine sevdikleri iftarda ağırlama ve iftar davetlerine icab etme var... Kızlar zaten 15 Ağustos gibi seminer önemine başlıyorlar... Yani uzun yaz tatili sona eriyor.

Mail kutum her gün refaranduma Hayır de Yok Evet de tavsiyeleriyle dolup taşıyor... Facebook mesaj kutum ona keza... Arkadaşlar yorulmayın, üzülmeyin benim için; ben ne oy vereceğimi biliyorum... milyon kişi gelse oyum belli , DEĞİŞMEZ...Çabalarınızı takdir ediyor ve teşekkür ediyorum...

Gecenin bi yarısından yaptığımız yayın burada sona ermiştir... İyi bir gece ve iyi bir haftasonu diliyorumm.