Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Ocak 2011 Çarşamba

İçimdeki İstanbul Fotoğrafları ve CANCANN

Bu gün CANCAN bizde...Azeri yardımcıları tam dört saat mutfağa kapanıp kestaneli kayısılı bir Azeri pilavı yapıp gitmiş:)) sanırım vedasını yapmış. Gitme nedeni Ayran...yani köpekleri...
Bizde o kadar özlemiştik ki, Kocamın gripal hali, Zuz'un hastalığı ameliyatı derken iki haftadır görüşemiyorduk. Ciciannee saçları kesilmiş, berber kesmiş dedi... Güzel mi? dedim cevap yok...Tarana çobası pişirelim dedi. Pişirdik , yedik ,Kule oyuncakları çıkardık,,,kuleler yaptık. O elektrik süpergesinin üzerine bindi, at yerine birlikte döktüğü bisküleri süpürmek bahanesiyle bende evi süpürdüm. At yoruldu dedi, gitti fişi çekti. Dışarı çıktık. En sevdiği etkinlik olan; bizim marketin yürüyen merdivenlerinden inip , kurabiyeler aldık.Kurabiye yiye yiye parka gittik.Orada Tim adlı bir Alman çocukla tanıştı oynadı...kurabiye ve haribo alışverişi yaptılar aralarında.Gelince uyuyalım dedi, doğru yatak odasına gitti.O uyurken ben çalıştım...Kuru fasulye , pilav yaptım... O'nun için sebzeli somon balığı pişirdim... Artık uyanınca bir faliyet düzenleriz.

Dün akşam bir sızmışım, hiç uyanmadan sabah oldu...Ay neydi O , Öyle Bir Geçer Zaman ki de ki rezillik. Bi Osman'ın denize düşmesi eksikti... Denize de Osman'ı atacaklar değiller ya atmışlar koca adamı , ben de Osman denizden büyümüş çıkacak zaar dedim:))E bize diziyi bu Osman anlattığına göre ölmeyecek tabiki diye düşünüyorum bir beyin cimnastiği yapıyorum:))

Hastaneye giderken yanıma Mario Levi'nin İçimdeki İstanbul Fotoğrafları'nı almıştım.. Kendiyle söyleşiyor, İstanbulda Mario Levi adıyla doğmak nasıl bir şey onu anlatıyor. Bu kitabı almak istediğimi söylediğimde Leylak Dalıcım- alma dedi, ben sana gönderirim sana tanıdık yerleri anlatıyor sen hoşlanırsın dedi , ve öyle de oldu. Öyle insanı alsın ardı sıra götürsün ya da ne bilim su gibi aksın gitsin, o tarz bir kitap değil... Ama benim için şöyle bir şeyi oldu. Mario Levi'nin kendi içindeki fotoğrafların olduğu yerlerde benimde içimde fotoğraflar var... O Galata'yı anlatırken ben karşı cafede oturuyorum misal ya da Tüneli anlatırken ben o zamanlar oradaki Haşet ve Sander kitapevlerine uğruyorum bir, Çukurcuma'da mavi çinko çaydanlıklara bakıyorum, İstiklal'de Anneme elbise bakıyoruz.Asmalı Mescit Sokağında Naziş'in var olduğunu bildiği ama kapandığını bilmediği bir cafeyi ben yeniden aradım, öle işte...

Bu akşam ki dizim...Muhteşem Yüzyıl... Sonrası kitap okumaca...Yarın kuzenler Zuz'dayız...Geçmiş olsun partisi var.

Hadi gittim ben, CANCAN uyanır birazdan...

BU GÜNÜN ŞARKISI CANCAN'DAN...valla 500 kere dinledik, zıpladık, dans ettik burada