Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Şubat 2011 Pazar

pazar anlatısı


Bu gün pazar günü münasebetiyle yatak keyfi yapalım dedik...Zil çalınca anah dedim Naziş geldi biz hala yatıyoruz... Neslihanlarda korku filmi gecesi yapmışlardı... Dün akşam kaç film izlediler bilmiyorum ama rekorları Testerelerin dördünü de arka arkaya izlemeleri... Kahvaltı yapmadan gelmişti... E ayıp değilmi dedim kaldığın yerden böyle çıkıp gelmek- Babam , kahvaltıda evde ol , ben kahvaltı hazırlayacağım dedi, dedi... Ama bunu diyen adam henüz yatakda... Ve kahvaltıyı da ben hazırladım üstelik... kahvaltımsı öğle yemeğimsi bir şey oldu.
Kahvaltı sonrası Naziş, hadi Kadıköy'e gidelim, Alkım'a falan uğramak istiyorum dedi. Gamse ben rapor yazıcam dedi, koca ben çıkmam dedi. Biz iki cesur çıktık. Hava çok soğuktu, alnımın çatı dondu( bu söz Anneannemindir ve çok severim). Önce Alkım' a gittik... Bir saat kadar belki birbirimizi görmedik. Sonra telefonla zor buldum Naziş'i...Mitolojilerin oraya gel dedi:)) Sonra yukarı kattaki Balzac Cafe'ye yayıldık...Aşağı kattaki Kahve Dünyası daha zengin mönülü ama masalar çok sıkışık ve çay yok... Balzac Cafe'de demleme çay var ince belli bardakta ve oturma düzeni daha rahat koltuklu kanepeli ev gibi yayıl yayılabildiğin kadar.Düşünsenize her yanınız kitaplarla çevrili penceren caddede koşturanları izleyerek çayınızı yudumlamak, kitaplarınızı karıştırmak...istediklerinizi rahatça oturduğunuz yerden incelemek, hatta bir kaç sayfa okuyabilmek. ..İşte benim mekanım diyebileceğim yerlerden biri burası.
Kitapçıdan çıkınca acıkmıştık. Nazlı gel, İskender İskenderoğlunda yiyelim dedi. Bursada ki tarihi İskendercinin şubesi. Duvarlarda gelen ünlülerin yazıları var , gazetelerdeki haklarında çıkan yazılar var... Biri dikaktimi çekti. Üstelik çerçevelemişler. Tam da benim yanımdaki duvarda...yazı şöyle- Bursa İskender Kebapçısı ; İstanbula geldi havalandı. Beş dakikada verdikleri hizmete dünyanın parasını alıyorlar ...aynen yazı böyleydi. Güldük, bi de bunu buraya asmışlar mı dedik. . Hesabı istediğimizde doğru olduğunu gördük. İkimiz için ödediğimiz hesaba biz, bizim maallenin kebapçısı ki bakmayın onun da bi sürü yerde şubesi vardır, orada beş kişi hem iskenderimizi yerdik en şahanesinden, kebaplarımız gelene kadar salatamız, fındık lahmacunlarımız, güveçte erimiş peynirimiz gelirdi... Kebaplarımızı yedikten sonra üstüne tatlı ve de çay ikram ederlerdi ve de sadece kebabın parasını alırlardı. Zuz'u ilk götürdüğümüzde şaka herhalde demişti. Et fiyatları fırlayınca birazcık zam yaptılar ama hizmet aynı...Yalnız haklarını yemeyelim , garson koştu ısrarla paltomu tuttu... et lezzetliydi ve tereyağı servisi ayrıca yapıldı üstüne...Annem derdi ki, ekmeği fırıncıdan al bir ekmek noksan al....e biz de öyle yaptık) ama bir daha yaparmıyız bilinmez...Üstelik Naziş beğenmedi de:)

Eveet yemek işini de hallettikten sonra Natiliusa geçtik. Bizim bütün tanıdıklar oradaydı:)) adım başı bir tanıdığa rastladık. Biraz alışveriş yapıp evimize nail olduk.

Piekurabiyecim bizi affet güzelim eserlerini bu gece yedik... Gamse meleği kaptı, Naziş gelinlik ve ayakkabısını:) Çok lezzetliydiler... güzele bakmak sevapsa güzeli yemenin sevabı on kat daha fazla olmalı...

Yeni kitabım Yusuf Atılgan'ın kült kitabı''Aylak Adam''. Bir tembelliğe övgü kitabı, aşık olmak yeterince ciddi ve zor bir iş diyen , bir anti kahramanın romanı...Benim doğduğum yıl yazılmış...Anayurt Otelini okumuştum ama bu kitabı okumamıştım...Enis Batur O her yerin yabancısıydı, hiç acelesi yoktu yazmış...Ömründe neden iki roman yazmakla yetinenlere benim asıl eserim günlük yaşamımdır diye cevap vermiş.Kitabı okuyayım hakkında konuşuruz yine...

Artık kitabıma döneyim...