Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

14 Mart 2011 Pazartesi

Kuzguncuk havası



İstanbul'a bahar geldi galiba... yine de temkinli konuşayım...Anneannem - kork abrulun beşinden öküzü ayırır eşinden derdi:)) bu abrul nisan oluyor...April yani ...inşalah bundan yola çıkarak ananemi bir ingiliz leydisi filan sanmazsınız...hakaret telakki ederdi.
Neyse konumuza dönelim bu gün kahvaltıdan sonra karıkoca karıkoca koru yolundan aşağı pıt pıt Kuzguncuğa indik. Özlemişim nasılll...Bu arada Kuzguncuklular şahane bir protesto eylemi içindeler...protestonun yapılışıda şahane, konusu da .Kuzguncukluların çoluk çocuk, el emeği, göz nuru ile yaptıkları kırk korkuluk semtin caddelerini süslüyor.Semtlerini betonlaşmaya karşı koruyorlar...
Kuzguncuklular bostan korkulukları değillerdir, semtlerini beton yapılaşmaya karşı korurlar mesajı veriyorlar...Caddenin iki yanı boyunca sıralanan ağaçlarda bu korkuluklar var.
Resimlerini çeke çeke , güzelim havanın tadını çıkara çıkara deniz kıyısına indik. İsmet Baba'nın yanındaki çınar ağaçlarının altına oturduk. Çayımızı söyledik...hemen portatif sehpalarımız önümüze kondu çaylarımızı denize baka baka içtik...


O sırada görümcem aradı öğleden sonra çaya çağırdı...Yine yürüye yürüye ama bu kez sahil boyunca üsküdar'a gittik. Koca ile orada ayrıldık.Ben eve uğradım , eve ilk gelen tavuğu haşlanmaya koysun diye not yazdım...Bizim bu eve ilk gelen şunu yapsın mesajlarımız meşhurdur hatta sülalede meşhurdur. Benim kuzen İstanbul'da mimarlık okumaya gelmişti. Lale Abla ev dedi. Ben de O'nu en büyük görümceme kiracı ettim. Bizim mahallede...O sıra biz de iki üç sokak ötede aile apt de oturuyoruz zaten...Kuzen de anne tarafından kendi kuzenlerini ev arkadaşı aldı. Onlar da çok sevdiğimiz çocuklardı zaten ... Bunların evlerinin anahtarı hepimizde vardı...onlar okuldayken biri uğrar yemek bırakır, gerekli bir şey varsa yapar , tamirci götürür mesela. Bu üç oğlana hepimiz vasi olduk neredeyse.Ama onlarda at gibi koştular ne desek.Büyük görümcem bir gün yemek bırakmak için kapılarını açmış, mutfağa girmiş ki bir not; ilk gelen pilav tenceresini yıkasın...Pilavı yakmışlar tencereyide ıslatıp bırakmışlar. Görümcem ne yapayım demişti; eve ilk gelen yıkasın yazıyodu,,, eve de ilk ben girdim :))
Bu hikayeyi de araya sokuşturduktan sonra asıl konuya dönelim. Ben de notumu yazdım evden çıktım. Baktım bizim okey grubu konuşlanmış beni beklemekteler. Görümcem de bi döktürmüş dolmaları neyin yedik içtik okeyin başına çöndük. Akşam eve geldiğimde Babam gelmiş meğer:))) tavuğu ocağa koymuş... ben de suyuna çorba suyuna pilav... tavuğu da yanına servis ettim bir de akdeniz salatası yaptım ... tulum peynirli falan breh breh ...




Çok eksikliği varmış gibi bu akşam bir dizi daha edindim:)) ATV de başladı... Her Şeye Rağmen...bir dönem dizisi... 1946 yılından başladık... Oynayanların çoğu Hatırla Sevgiliden tanıdık.

Evde yüzlerce kitap var, Gamse okumak için seçe seçe benim okuduğum kitabı seçti. Her akşam önce ben okuyayım, uykum gelince sana vereyim teranesindeyiz...

Yeter artık gece gece bu kadar gittim ben artık...