Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Mart 2011 Çarşamba

Bir film Bir kitap

Siz baharın geldiğini nereden anlarsınız ben bizm karşı apt. de oturan Komşunun torunu Mert'den anlarım. Çünkü O' bahar gelince günde on posta ananeeee diye bağırır. ben de ah bahar geldi derim. Bu sabah yağmur uyandırdı beni yık tık cama vura vura...kim o dedim ...Koca anlamsız anlamsız baktı kafayı kaldırıp.Ben gözünü açınca uyanan insanlardanım. Bu sabahta aynısı oldu. Biraz oraya buraya saldırdım ev de gezeledim falan. Sonra bigisayarı açtım spamları sildim. Bir spam kovucu olsa... Mailleri okudum cevap yazacaklarıma sabahın böğründen kopmuş cevaplarımı gönderdim. Gazetelerimi okudum. Ruhum dünyaya tam adapte olunca yeşil çayımı alıp filmimi seçtim. Çoktandır elimin altında duran Mary&Max'i izledim. Film bir animasyon filmi. İlle de ille de izleyin diyeceğim filmler kategorisinden.
Adam elliot'un yeni stop motion animasyon filmi , çekimleri 13 ay sürmüş. hafta başına 2,5 dakikalık stop motion bölüm çekmişler. iki mektup arkadaşının hikayesini anlatıyor film, bir komedi filmi gibi ama , intihar, yalnızlık, alkolizm gibi konuları işlemiş. Yapım süresi beş yılı bulmuş.Adam Elliot'un tedirgin ruhlara armağanı, bipolar animasyon film..(Bipolar iki uçlu duygu bozuklu imiş. Yani sabah pür neşe iken akşama intiharaın eşiğine gelmek gibi). Filmde aynı zamanda çok merak ettiğim asperger hastalarının durumunuda gözlemlemiş oldum. Çünkü Max bir asperger.Film ayrıca teknik bakımından da ilginç.Stop notion teknikle çekilmiş,
stop notion;objelere ufak hareketler vererek kare kare fotograflamarak yapılan bir teknikmiş.Yani herbir hareketin tek tek resmi çekiliyor. Yani her akıllının yapacağı bir iş değil.Türkiyede ilk kez Akbank reklam filmi çekilirken kullanılmış.Tam 23 bin kare resim çekilmiş bu reklam filmi için. Varın siz düşünün bir sinema filmi yapmak için kaç bin resim çekilmesi ve bunların birleştirilmesi gerektiğini...
Bu gün Zuz'a bu filmi baştan sona anlattım. Hatta çekim tekniği, ve asperger hakkında da bilgilendirdim. Kızdı ama bu gün ablasından üç yeni şey öğrendi... stop notion..biopolar ve asperger. Bi de kızıyo anlatıyosun seyretmemem gerek kalmadı ,çok güzel seyret diyosun üstelik. Bakın şu kadir kıymet bilmeze:)

Zuz'la biz nerede mi? görüştük bu gün...Dün akşam Cancan aradı -Cicianne gel dedi. gerçi ilk önce Zeki Dede nerede dedi , daha açar açamaz ama olsun. Beni davet etti. İrem gelecekmiş onlara. İrem Berfu ve Zuz'un çok eski iş arkadaşları. Çok severiz kendini uzun yıllar yurt dışında yaşadığı için görüşememiştik. Bu gün Cancan ve Uras vesilesiyle görüştük. Cancan çağırır da ben gitmezmiyim. Aslında dün akşam kzılara yarın akşam kapıyı size ben açacağım demiştim. Onlar da inanalım mı? demişlerdi ama çağrı Cancan'dan gelince mecburen gittim.Gittiğimde dedesiyle gezmeye gitmişti.Geldiğinde uysuzluktan ayakta sallanıyordu. Bir 15dk görüşebildik, uyudu. Nöbeti Uras devir aldı.Evdeki yardımcılarına o kadar alışmış ki , annesi Can'ı uyuturken ben kucağıma aldım vız vızladı. Ama Sophie'nin kucağında sakinleşti o O'na birşeyler mırıldandıUras Beyde mır mırladı uyudu.Çocuk milleti uyuyunca biz Berfu'nun meşhur böreklerine dalış yaptık. Zuz , Berfu'ya börekçi açmak konusunda ısrarlı:))

Biraz da kitap konuşalım bu ara gez toz kitap işini salladık. Ben zinhar devam okumaya da yazma fırsatı olmadı.Can Kırıklarını okudum en son.Can Kırıkları , can acıtıcı bir kitap. Hani bir yerinize cam batarda yeri ince ince sızlar, bazen küçücük bir zerreciği kalır içerde de üstüne eliniz falan değdikçe bi hoplatır insanı ya işte öyle bir şey. Karin Karakaşlı başkasının derdine tercüman olabilen biri...
Bu akşamın dizisi Muhteşem Yüzyıl...Sonrası kitap okuma...

Süper bir yazı yazdım, bir film tavsiye ettim. Filmi teknik bilgilerle destekledim. Kitap ve yazarı hakkında da az buçuk bilgi verdim. E daha ne olsun.