Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Kadınları pazarı ve Zeyrek de zaman

Bu gün yine , yeni yerler keşfetme peşindeydim. Valla iyisiniz, ben keşfedeyim siz gidin:))
İlk önce Üsküdar'a inip, Eminönü motoruna binip Eminönüne geçtik... İstikametimiz benim İstanbul Eats de okuyup merak ettiğim Kocamın da haberlerde görüp merak ettiği , Fatih Bozdoğan Kemeri altındaki Kadınlar Pazarıydı. Burası çok önceleri, sağlıksız koşullarda satış yapıldığı için baya bir basına malzeme olmuştu. Sonradan belediye burayı kaldırıp, dükkanlara dönüştürmüş, trafiğe de kapatmış. Ben önceki halini hiç bilmiyorum... Şimdiki hali; trafiğe kapalı bir meydan etrafında sıra sıra Büryan kebabpçıları ve yöresel yiyecekler satan dükkanlar var... Ben bana ilginç gelen yiyeceklerin resmini çekerken, dükkan sahibi; Daha ilginç bir şey çekmek istermisin abla dedi ve bir örtüyü kaldırdı... Tuzlanıp, kurutulmuş balıkları görünce hemencecik anladım, Van Gölünde yaşan inci kefalleri olduğunu.Bununla ilgili bir belgesel izlemiştim) Bunları avlamak yasaktı dedim... hala da yasak dedi:) Daha aşağılarda da kasaplar var .İşletmecilerin tatamımına yakına Siirtli... O yüzden daha çok Siirte özel yemekler var...

yabani sarımsak ve çiriş otu)




Bizim yemek yediğimiz yer ; İstanbul Eats'in tavsiye ettiği '' Siirt Şeref Büryan Kebap Salonu''...Üç katlı kocaman bir yer. Tüm duvarlarında , basında kendileri hakkında çıkan yazılar var. Burası hemen Bozdoğan Kemerinin altında... yediğim en güzel Büryan'dı ama poriyon çok ufaktı ama perde pilav isterseniz iki kişi ortaya alın. Garsonumuzun tavsiye ettiği içli köfte iyiydi fakat daha önce yediğim hiç bir içli köfteye benzemiyordu.Mumbar dolması da güzeldi.Bol köpüklü ayranlar bakır taslarda içinde minik kepçelerle servis ediliyor. yemekten sonra hemen Seylan çayı ikram ediliyor.

Yemekten sonra , ben ne zamandır Zeyrek Zeyrek diyordum... Zeyrek' e yürüdük. Tüm sokkalarına girdik çıktık. Eski evleri restorasyon çalışması burada da var...Zeyrek çok filme , diziye doğal plato olmuş bir semt. resim çeke çeke dolaşırken , Koca kişisi hadi buradan Haliç'e inelim dedi. Sora sora Bağdat bulunur hesabı Haliç'e indik. İner inmez ben ilk Cafe'ye çöndüm.Közde Türk kahvesi içtik. Kahvenin yanında ikram edilen naneli lokum pek anlamsızdı, kahvenin tadını aldı götürdü...

Sonra hadi buralara kadar geldik bir de Eyüp Sultan ziyareti yapalım dedik. Neyse çok kalabalık değildi. Bir aya kalmaz orası sünnet çocuklarıyla dolar.Ziyaretimizi yaptık , dualarımızı da ettik ve Haliç vapruna binip , o iskele senin bu iskele senin zik zak çize çize Üsküdar'a geldik.

Evim..evim ...güzel evim
Saat 0.7.34...Kızlar çoktan gittiler...yeşil çayımı elime aldım, Türkmax de Garvin'le Mutfağın Ritmini izliyorum. O kocaman siyah adamın mutfakda oradan oraya koşturmasına bayılıyorum... Biraz önce cam bir kabın dibine tereyağ sürdü,Elma , armut, şeftali, hatta yer elması ve tatlı patates dilimlerini hafif birbirlerinin üstüne gelecek gibi yanyana dizdi, üzerine yarım kase kadar kuru üzüm serpti.. Sonra bir kapta portakal suyu ve balı ısıtıp üzerine gezdirip, fırında biraz pişirdi , üstüne pudra şekeri serpip yanına krema ile servis etti . Biz kaymak kullanabiliriz diye düşündüm... Hatta öyle de yenilebilir.

Dün sabah havayı çok güzel görünce karı koca Kuzguncuk'a kahvaltıya gittik.Çengelköy börekçisinden incecik kıymalı pideler aldık.. Her zamanki yerimize gittik. Garson çocuk hemen sehpamızı önümüze yerleştirdi, kahvaltı eksiklerimizi tamamladı, yeni demlenmiş çayımızı getirdi. Bizim derdimiz deniz kokusunu içimize çeke çeke kahvaltı etmek, sonra kahvelerimizi içerken gazetelerimizi okumak . Ama ne mümkün. Rüzgar bizi resmen dövdü, boynumdaki fuları kafama bağladım hatta. Gazete okuyalım dedik kafamıza geçirdi gazeteleri.Sonunda kalktık.Öyle sinir oldum ki anlatamam. Kuzguncuk'a indiğimizde , dönüş de, Paşalimanı sahilinden yürüyerek eve dönmeyi çok severim. Onu bile yapmadım sinirimden , hemen bir arabaya atlayıp eve döndük.Daha doğrusu ben döndüm, koca kendi işine gitti.

Eve gelince bir süre yattım, başımın ağrısından... Sonra kalkıp, bir tepsi kıymalı börek, bir tepsi de havuçlu, dereotlu, ve peynirli börek yaptım. Bu versiyon tamamiyle uydurma. Yufka aertınca uydurdum bu harcı ama kızlar çok beğendi, kocam yenilebilir dedi:)

Bu ara kitap okuma işinde yavaşladım, hemen bir uyku bastırıyor.. aylardır aradığım, peşinde gezdiğim filmin dvd si sehpanın üstünde gözüme bakıyor, iki gündür izlemedim hala. O filmi çok aradım çok bekledim , o yüzden rahat rahat izlemek istiyorum, iki arada bi derede izlemek istemedim. Wyone Ryder'in Amerikan Yorganı adlı filmi...Ah daha Ankara'dan gelecek filmlerim var... Hele bir tanesi çocukluğumun filmi...

Dün akşam Sadece dizi izledim ve uyudum...

Apt girişine yazı asmış AYEDAŞ.. Bizim sokakla birlikte bir kaç sokakta çalışma olacakmış. Saat dokuz ile üç arasında elektriklerimiz kesilecekmiş. Biz de değişik , hiç yapmadığımız bir şey yapalım dedik. Kocam tv de haberlerinde görmüş ben de aynı anda İstanbul Eats'de okuyordum. Bu tesadüf bize bir şey işaret ediyor dedik... Ve bu gün oraya gitmeye karar verdik. Sonrası nasıl gelecek bilmiyoruz ama ilk durak orası....Çoktandır yapmayı ihmal ettiğimiz şeyi yapmak istiyoruz aslında , İstanbul'un bilmediğimiz sokaklarına dalmak...Asla yolumuzun düşmeyeceği, gitmezsek göremeyeceğimiz yerlerine gitmek istiyorum...Bakalım gün ne getirecek...