Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Eylül 2011 Çarşamba

Adalara gidelim Modalara gidelim




Dün öğleden sonra , İstanbul'u birden bire misler gibi Leylak kokusu sardı...Leylak Dalıcım , İstanbul'a geldi... Bir saat kadar dinlendi dinlenmedi biz programımızı uygulamaya başladık...
Önce Koru yolları ...Bordo Köşkde, çay molası...sonra Paşa Limanı...Leylak , az uğraşmadı martılara poz verdirmek için:))

Akşam olunca , ilk akşam yemeğini,benim kabile ile birlikte yemek için eve döndük... Kızlar masayı hazırlarken, ben yemekleri ısıtırken Leylakcım da salatamızı yaptı , yedik içtik birlikte...Herkesler odasına çekildi, biz yayıldık, sohbet ettik, internette gezindik, resimlerimize baktık. Bir gün, daha hiç birbirimizi tanımadan önce bir yorumumda O'na... Bir gün , karşılıklı kanepelere uzanıp, bir taraftan da çay , kahve içip, filmlerden kitaplardan konuşmayı diledim ve dileğimi evrene saldım demiştim... Bu dileğin gerçekleşmesi için önce benim serçe parmağım kırıldı... Çünkü, geçen yıl , Leylak Dalı, İstanbul'a gelmişti ve tam buluşacağımız gün benim parmak kırılınca, bizim evde gerçekleştirmiştik ilk tanışmamızı...

(bu fincanlar benim...o kadar gözüm kalmıştı ki sonunda Leylak Dalıcımın peşine düşüp bizim eve geldiler)



Ertesi gün Ece ve Zero ile birlikte Burgaz Ada yollarına düşüp, Sait Faik'in izini sürdük... İlk molamızı iskelede bir çay molası için verdik. Garson çocuk ısrarla annesinin yaptığını söylediği ama düpedüz pastane imalatı olan bir tabak ekleri zorla sundu bize... Neyseki güzel ve tazeydi...Sonra bir faytona binip, Sait Faik'in oturup kitaplarını yazdığı Kalpazankaya'ya çıktık...
Burgaz'ın en manzarası güzel yeri bence... Orada bir tane yemek yiyebileceğiniz yer var zaten...Akşama kadar orada oturup yedik içtik...Manzara güzel, müzik falan yok, tek duyduğunuz ses kuş sesi...Mezelerde güzeldi... Sohbetimiz zaten hepsinden doyumsuzdu...Zero ile ilk kez tanışmamıza rağmen , sanki yıllar öncesinden tanışıyor gibiydik...

Dönüşde, aşağıya yürüyerek inmeyi tercih ettik... Manzara süperdi...



Bir çay molası da Öğretmenevinde verdik... Sonra pıttırı pıttırı , resim çeke çeke, poz vere vere yokuş aşağı indik...
Sait Faik'in dört yıldır tadilatta olan evine gittik... İskeleye indiğimiz de de bineceğimiz vapurun saat dokuza on kala kalkacağını öğrenince oooh süper demekki kaderde adada mehtap ziyafeti de varmış dedik ve deniz kıyısında bir yerde oturup akşam kayıntımızı da aldık... Hava o kadar serinledi ki, polar şallar getirdiler, sarındık sarmalandık... Mehtabın keyfini çıkarttık...
Eve geldiğimizde tabi saat artık gecenin on biri olmuştu... Çayımız içip, resimlerimize baktık.

yarına yine en süperinden bir programımız var...