Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Eylül 2011 Cuma

bu günün akşamından



Hafta sonu için hiç bir plan yapmadım. Planın sadece ve sadece ev ev ev... Pazartesiye kadar böyle olmasını umuyorum...diliyorum...istiyorum. Pazartesi akşamı ağır bir programım var:)
Fena Halde Leman'ı okuyorum... Gittim geldim ona yumuldum...Murathan Mungan romanı okurken de aynı duyguya kapılırım... Betimlemeler hep şiirimsi olur... İnsan beyninin bu gücüne hayranlıkla karışık şaşırırm...Kitabın henüz cinsellik boyutu yeni başlıyor ki , kitap en çok bu yönüyle tarışılmış. Ben şimdilik, kitapta geçen fransızca cümleler niye dipnotla verilmemiş boyutundayım. Ara ara translate olayına baş vuruyorum ki bu da konsantrasyon kaybı oluyor.

Dün yine ipin ucunu kaçırıp fazla yemek yapmışım... Bir tanesini sırf kendim için yaptım ama bayıldılar... Geçenlerde kabak dolması yaparken kabaklar fazla gelince, bıraksam kullanmaz , çürütürüm diye doğrayıp dondurucuya atmıştım... Tencereye soğan doprayıp, sıvı yağda öldürdüm(mbu öldürme lafı çok komiğime gider).Sonra kabakları attım içine, bir havuç, iki üç tane biber doğradım, iki de domates, yarım fincan da bulgur koydum. Kendi sularında yavaştan usuldan piştiler. Piştikten sonra bolca dereotu doğrayp altını kapattım... yerken yoğurt koyduk üstüne breh breh...Valla benim tar,fim , konmasın kimse üstüne:)Bi ad bulayım şimdi buna...Kabaklama nasıl...Var mı bu isimde bir yemek... hem otatntik bir isim gibi e durdu..

Bir de şu İstanbul'un silüetini bozma olayı var ki nasıl gıcığım bu işe anlatamam...İstanbul'un içine .... ......bunları birileri durdurmalı...