Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Ocak 2012 Pazartesi

geceden notlar


Akşama doğruydu kar yağmaya başladı , birden pazardaki her şey bembeyaz oldu...Ben her kar yağdığında ki ritüelimi tekrarladım. perdeleri açtım ve Elhan-ı Şita okudum...Elhan-ı Şita ...Cenap Şahabettin'in doyamadığım kış musikisi...Geçen seneki yazı da burada

Pazarcılar nasıl toplanacaklarını şaşırdılar. On dakika içinde her yer bembeyaz oldu. Ve anında Gamse'nin notu düştü facebook'a yolda kaldık diye... teknoloji seviyorum seni, Gamse iletişimde kal dedim. Sonra karı koca gidip aldık O'nu. Bana da gün doğdu, dışarı çıkmak için fırsat kolluyordum. O yüzden akşam yemeği masasını erkenden hazırlamıştım.Caddeye bir çıktık ki, kayan arabalar , gıdım gıdı ilerleyenler, kaldırımlardaki yaya trafiği, araç trafiğinden de kötüydü.Bağlarbaşına kadar yürüdük ancak servise rastladık. Gamsegamse'yi servisten aldık. Kar topu oynaya oynaya eve geldik.

Sözünü edeceğim kitaplar var, Nazlı Eray ve Ayla Kutlu'nun birlikte yaptıkları Bir Masaldı Yaşamak adlı program var. Unutmayayım diye notlar aldım.Araya bir sürü şey girdi yazamadım.Dekoru dışında çok sevdim. Sanki evlerini oturma odasındaymışcasına çok samimi bir sohbet yaptılar. Ama dekor çok beyazdı ve Nazlı Eray ve Ayla Kutlu sanki kopyala yapıştır gibi duruyorlardı:))

Bu hafta bir sürü planım var. Geceli gündüzlü umarım hava şartları bana bize engel olmaz.

Geceden notlar bu kadar.

deeep not.Blog yıldönüm yazıma yaptığınız yorumlara çok teşekkür ederim.Sağ olun var olun...

Lale'nin Bahçesi 6 yaşında


Tam 6 yıl olmuş yazıyla altı...
Bir gün geriye dönüp baktığımda ; sanırım yaptığım iyi işlerden biri diyeceğim.Hayatımın gök kuşağının yedi renginden biri de blog oldu dolayısıyla sizler.

İlk başladığımda ki blogumu görmenizi çok isterdim. Zeya, Atalet,Ebru, Balkahve, Mavianne hatırlar hatta:)) allı pullu , yeni gelin blogu gibiydi. sayfanın bir kenarında durmadan yüzen dudağı rujlu, gözlüklü tombik balık...Gamse , Anne bu sensin derdi. Sayfanın tepesinde süpürgesiyle uçan bir cadı...Yanıp sönen bir Welcome yazısı...inanılmazdı.

O zamanlarda ki yazılarıma bakıyorum, cemazül evvelden başlamışım olaya... Okuyucuya soyumu sopumu dedemi, Anneannemi , eğri çatılı evi, bahçede ki şeftaliyi, bahçevan Mehmet Efendi'yi, Lucky'i ,İilkokulumu, kuzenleri, kızlarımı tek tek anlatmışım hem de.

Artık blog arkadaşlarımın yanında mail yoluyla bana ulaşan arkadaşlarım da oldu... Sevdikleri, ilgilerini çeken yazıları, resimleri, haberleri benimle paylaşanlar, bir şeyler soranlar ya da sırf beni okuduklarını belirtmek için yazanlar.Her aldığım mailde, yorum da katlanarak artıyor sevincim.Dünyam ne kadar genişledi, artık yedi kıtadan arkadaşlarım , izleyenlerim var.Ve hepsi de bana herkesten daha yakın bir tık uzaklıkta. Daha büyük bir zenginlik düşünemiyorum doğrusu.

Artık kitabımın arasına koyduğum ayraçda, evimin anahtarını taktığım anahtarlıkta, posta kutuma düşen bir kartda yakama taktığım broşda hep sizlerden izler var.Bir şeyi bulamadığımda bende var hemen göndereyim diyenler, bir yerimiz ağrısa derman olmak isteyenler ,sevinçleri paylaşırken;acımızda da hemen yanımızda bulduklarımız nasıl bir teşekküre sığdırayım düşündüm durdum ve bunun asla altından kalkamayacağım bir şey olduğunu anladım.

Sadece bana değil tüm aileme göstermiş olduğunuz sevgiye , ilgiye ne kadar teşekkür etsem az.
İyi ki yolum buradan geçmiş ve iyi ki yolum sizlerle kesişmiş.

Bin teşekkür hepinize...sağ olun var olun...