Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Mart 2012 Pazartesi

foto-pazar eki

Pazar gününün programsızlığı aniden şahane bir güne dönüştü.Naziş arkadaşlarıyla Kuzguncuk' da kahvaltı yapmak için, biz de karı koca -hadi bari koruda birer kahve içelim diye çıkmak üzereyken Gamse aradı.Arkadaşlarla program yapmıyoruz, Beylerbeyi'nde buluşalım dedi. Biz kapıdan çıkmak üzereydik O' daha Şaşkınbakkal'daydı. Eş zamanlı buluşabilmek hem de yürüyüş yapmış olmak için Kuzguncuk'a yürüdük.Oradan minübüse atlayıp Beylerbeyi'ne geçtik

.Beş dakika geçti, geçmedi Gamsegamse çıka geldi.Açım dedi baktık saat zaten bir olmuştu. Arkadaşlarımla gittiğim balıkçıya götürücem sizi dedi ve kıyıda ki, Tarihi Beylerbeyi Balıkçısına gittik.

Benim şok diyetimin son günüydü, öğle yemeğinde beyaz veya kırmızı et ve salata var, ama ekmek yok.O yüzden en büyük balığı sipariş ettim:)Onların karides güveçinin sadece çatal ucuyla tadına baktım.Balıklarımız, manzaramız süperdi. Bizim sohbete, arka masadaki grubun, önce Maldiv anıları sonra gidecekleri Brezilya turu heycanı karıştı. Yaş ortalamaları kocamın deyimiyle ununu elemiş ,eleklerini artık duvara asmış civarlardaydı. Valla kendilerini içimizden tebrik ettik ve grubun en konuşkan hanımının tiyatro anılarına geldiğinde kalktık.



Bir yerlerde oturalım çay kahve içelim , gazetelerimizi okuyalım dedik. Öneri yine pazar gününün organizatörü Gamse'den geldi. Hadi Beylerbeyi Sarayının bahçesinde okuyalım, çayımızı neyin içelim dedi. Valla , kızları da analarına çekmiş dedim, program yapmakta üstlerine yok. Saraya gittik. Bahçesi yine efil efildi. Burası zaten Abdülaziz'in yazlık sarayıymış, ısıtma sistemi yok. Yazın en sıcak aylarında bile içerisi çok serin.Beylerbeyi Sarayına gidince , öyle kendi başınıza gezmek yok. Diğer müzeler gibi:)) Grup grup içeri alınıyorsunuz ve rehber gezdiriyor.Müze kart saraylarda geçmiyor haberiniz olsun.Pazartesi ve perşembe günleri hariç hergün açık. Giriş 20 lira biliyordum ama 15 lira aldılar . Gamse zaten ücretsiz giriyor. O yüzden demek ki zırtada pırtta da Beylerbeyi Sarayına geliyorlar:)) İçeri girdik, önce baktık rehberli turun başlamasına 15 dk. var daha, bahçede gezindik , resimler çektik. Sonra zil çaldı içeri girdik. Bizim grupta İranlı bir çift vardı. Çok sevimlilerdi. Rehber Şah Rıza Pehlevi'nin Cumhuriyet döneminde misafir olarak, sarayda kaldığını söyleyince; Has Şah , has şah dedi. Bizim grupta bir de öpüşgen çift vardı:)) öpüşe öpüşe sarayı gezdiler:))Saray, Dolmabahçe Sarayı tarzında. Özellikle tavan süslemeleri beni çarpar buranın. Abdülaziz denizciliğe çok meraklıymış o yüzden tavanlarda, Yelkenlilerin bolca olduğu
denizli tablolar var.Bu taraflara yolunuz düşerse ve de burayı gezmesseniz, hayatınıdan bir rengi esirgemiş olursunuz.



Bu salonda ki masanın üstünde gördüğünüz saat; tersanede yapılmış, saat başlarında mehter marşı çalıyormuş.



























Saray gezisi bitince, arka bahçesindeki kafeterya bölümüne geçip, çaylarımızı içip gazete okuduk. Hava ve ortam o kadar güzeldi ki akşam olunca zor ayrıldık oradan.Hemen , Sarayın önünden de taksiye atlayıp eve geldik.

Akşam hep birlikte Survivor izledik. Gece kitap okumadım, gözüme çay banyosu yaptık. Çay poşetlerini gözümün üstüne koyup 20 dk yattım. Biraz iyi geldi. Gözüm ağrımıyor ama hani bir yerinizi çarparsınız da günlerce orası sızlar ya öyle bir duygu vardı. Bu sabah kalktığımda da artık hiç bir şey yoktu.

Bu sabah kızlar gittikten sonra, şok diyetimin bitişini simitçi fırınından alınmış çıtır çıtır simitve peynirle kutladım...Ve de bir film izledim. Bu ara yerli filmlere ağırlık verdim farkındaysanız. Çok seviniyorum artık iyi oyunculukları izledikçe, film platolarının doğal platolar oluşunu gördükçe.
Bu günkü filmim BENİ UNUTMA''adlı filmdi. Aşkın kavuşamama hali değildi bu kez, kavuştuktuktan sonra ki haliydi. Birinin yanında ne zamana kadar durabilirsiniz haliydi.Unutulmanın bazen ölümden bile korkutucu olma haliydi. Biraz da çok sevdiğim unutma beni çiçeğinin hikayesiydi. Benim bildiğim hikayeden çok farklı bir hikayeydi ama bu da güzeldi. Olabilirdi, o hikaye de bu çiçeğin isim hikayesi olabilirdi.

Bu gün zinhar evdeyim, genel temizlik günü, evi haftaya hazırlama günü...