Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

başlarımızda gelin tacı denilen çiçeğin dallarından taçlar takılırdı, bembeyaz elbiseler giyerdik ve müsamereye çıkardık. Annem nedense hep geç kalırdı ama gelirdi... Bir ay öncesinden bugüne hazırlanırdık. Çayda çıra oynarken bir tek benim mumlarım düşerdi, ta o zamanlardan sakarmışım demek ki...İnci her seferinde şiir okurken ağlardı.Ağlayınca daha bi kıymete binerdi şiiri. Ülen bi de ben ağlayabilsem, bi hislenebilsem şiiri okurken derdim ama asla  İnci gibi yapamazdım. Bi keresinde her seferinde beyaz elbise diktirmekten bıkan annem, beyaz tül altına pembe saten koydurup diktirmişti elbisemi, üstelik de bir iki tanede inci diktirmişti aralara, öğretmen görünce şok olmuştu ama sıkıysa bi laf desin. Annem cevap bile vermezdi ki...
Bir defasında da kelebek olmuştum, öğretmenim üşüyorum diye, bir başka öğrencinin eski, kocaman bir kırmızı hırkasını giydirmişti elbisemin üstüne de annem elbiseyi öldürdünüz diye kızmıştı.Bir kız bir erkek olarak sahneye çıkmıştık. Erkekler kızların bellerinden tutuyorlardı... Kon kon kelebek bu kanatlar, İlkbaharın gülü yapraklar, bak ne güzel olmuşlar, bir çiçek üstüne konmuşlar deyip, çiçek kılığında yerde oturmakta olan arkadaşlarımızın başına tünüyorduk. Benim eşim okul müdürünün oğluydu. Yıllar sonra facebook aracılığıyla karşılaşınca ikimizin de aklına o müsamere geldi ve babasından korkusuna kelebek olmaya razı olduğunu anlattı...

Anneme gidip hediye aldığımı çok az hatırlıyorum. Bir veya iki... O zamanlar yoktu bu ticari anlamlandırma olayı...

Tamam işte yazdım anneler günü yazısını...