Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

25 Haziran 2012 Pazartesi

Burgaz Ada

yazmadığım günlerde keyifli günler keyifsizliklere, keyifsizlikler keyiflere karıştı...
Babamla iki kez ambulansla hastaneye gitmek zorunda kaldık.Epey korktuk , hırpalandık. Yine tomografiler, emarlar, tahliller, serumlar falanlar filanlar. Neyseki sonuçda asıl hastalığı ile ilgili olmadığını öğrenmek bizi sevindirdi. İlaçlarını kullanırken mide koruyucu kullanmaması ve yediklerinin dokunması sonucunda rahatsızlanmış. Uzun uzadıya yazmak istemiyorum. O anları, unutulsun istiyorum.

Hafta sonumuzu ,çok önceden yapılmış bir rezervasyon nedeniyle Burgaz Ada'da geçirdik. Bu iyi geldi bana ... Naziş, okul müdürleri Selma Hanım, yeğeni Derin ve de Ben:)
Cuma akşamından Naziş ve ben, Kadıköy'den , onlar Bostancı'dan Burgaz Ada'ya geçtik. Naziş ile ben bir saat kadar önce vardık. İlk olarak, sahilde çayımızı içtik. Sonra faytonla Öğretmen Evine çıktık. Burgaz Ada Öğretmen Evi çok güzel. Manzarası, servisi, yemekleri çok güzel. Odaları da temiz, klimalı, mini barlı, tv li banyolu... Üstelik tek kullanımlık terlikleri bile hazır.
Biz odamıza yerleştik ve Selma Hanım ve Derin gelene kadar da bahçede ki en güzel masayı kapıp , yeme içme faslına başladık. Garson bana, şiddetle istavrit tava önerdi ki gerçekten de çıtır çıtır ve çok tazeydi.Mezeler de , özellikle zeytinyağlı yaprak sarma enfesti... Eğer yolunuz düşerse artık buranın herkese açık olduğunu hatırlatayım. Konaklama açısından emin değilim ama kahvaltı ve yemek servisi herkese açıkmış. Selma Hanımlarda gelince geç saatlere kadar , sohbet muhabbet yedik içtik. Giderken yanımızda kitap götürmüştük ama ben bir filme takıldım, yarısında da uyumuşum zaten.





Sabah kahvaltısını yine bahçede yaptık birlikte ve kahvemizi içmek için Kalpazankaya'ya çıktık. Burası tamamen denize hakim, hatta Marmara'nın bize deniz olduğunu hatırlatan yer:)) Bunu konuştuk zaten aramızda... Boğaz, Adalar derken denizi sınırlı görüyoruz sanki, ama buradan, bu kadar yüksekten uçsuz bucaksız bir deniz manzarası karşışıyor insanı. Geçtiğimiz eylül ayında; Leylak Dalı, Ece ve Zero ile burada keyifli saatler geçirmiştik. Kalpazankaya, Sait Faik'in yazılarını yadığı yerdir aynı zamanda... Zaten benim için Burgaz Ada demek Sait Faik demektir de biraz da...Kalpazankaya dönüşü yolumuzun üstündeki manastıra uğradık.

Buranın alt kısmında ayazması da var. Önce kilise kısmını gezdik sonra ayazmada elimizi yüzümüzü yıkadık. Ayazmalar, şifalı olduğu söylenen sulardır.
Daha sonra öğle yemeği ve eşyalarımızı almak için öğretmen evine uğradık. Yemekten sonra da Faytonla tekrar iskele ve vapura biniş. Vapur neyse ki çok kalabalık değildi. Adalara giden sevgililer, sere serpe kanepelere yatmışlardı... Bu İstanbul'un keyfini ergenler çıkarıyo dedim. Yetişkin sevgililer gibi, evlendik evlenmedik derdi yok, harcayacakları ceplerinde ki harçlıklar kadar, iyiler böyle çok iyiler.
Vapurdan inince İstanbul'un sıcağı, basık havası yüzümüze çarptı ve hoş geldiniz dedi.

Pazar sabahı , çoluğuma çocuğuma şöle güzel bir kahvaltı hazırlayayım, bir kaç gündür, dedelerinin rahatsızlığıyla gerildiler zaten dedim. Konsepti mavi yaptım, Kocam bi koşu simitlerimizi ve kıymalı rulo böreklerimizi aldı.Masayı kırmızı salonumuza hazırladım. Ece kuşumun hediyesi, Amerikan servislerimizi neyin çıkardım. Pek hoşlandılar. Tam kahvaltı yaparken, Naziş; Halamları ,çağıralım okey oynayalım dedi. Ona da he dedim. Masadan kalkmadan davetimizi yaptık. Onlar da davete icabet ettiler. Öğleden sonra da okeydir, çaydır , sohbettir geçti gitti, akşam oldu. Akşam Gamse beni Capitol'e sürükledi. Bir şeyler bakındık, hiç birşey almadık da, boşa yorduk kendimizi.

Film ve kitap açısından fukara bir haftaydı... O konuda yazacak çok birşey yok.


not:
Yine her zaman ki gibi yanımdaydın Ataletim canım benim... Desteği tam yerinden verdin, yine...