Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

3 Temmuz 2012 Salı

Hadi gidelim

Ben biraz şurada turlayıp geleyim...Geçen yıl, balkondan inşaatını izledim. Teyzem durmadan - Lale , bak yine ne yapıyorlar diye çağırdı beni içerilerden:) tam yola çıktığım gün açılışı oldu. Herkesin evinin yanında , karşısında otobüs durağı olur bizimki Teleferik:)) Madem öyle ben de sabah çayımı kahvemi Boztepe'de içerim.




Ellerin kiraz, dut, karpuz festivali olur bizim Woswos:)) madem öyle biz de yaylalarda, sahillerde Türkiyenin dört bir yanından gelen bu tosbağaların konvoylar halinde geçişlerini izleriz.






Bizi daha yakından tanımak isterseniz Tuna Kiremitçi'nin ''Aman Ordu'ya Gitmeyin '' başlıklı yazısını okuyun derim...


Sanırım gitmeden önceki son yazım olacaktır bu...
Yarın akşam Ordu yoluna düşüyorum kısmetse...Şimdilik Eyvallah, kendinize canınızın istediği gibi bakın...Keyifli bir yaz diliyorum herkese...

gece yarısı gevezesi












































Bu resimler pazar gününe ait... İş Bankası Müzesinden...Sirkeci'de bulunan tarihi İş Bankası Binasında... Müze ücretsiz geziliyor pazartesi hariç her gün açık. Çok keyifli bir müze... İş Bankasının ilk kuruluş yıllarından bugüne kadar olan tüm gelişmeleri evrakları, kullanılan makinaları, kumbaraları , kasa dairesini, Atatürk odasını ve daimi sergi salonunda bulunançeşitli sergileri gezebilirsiniz. Bizim gittiğimiz de CAM'ın öyküsü Şişe Cam ve Paşabahçe fabrikalarının çeşitli ürünlerinin sergileri vardı...İçerisi çok serindi, koridorlardaki banklar da soluklanmak için süperdi...Kasa dairesine inerken biraz tırstım yalan yok...Aşağı indiğimizde sürekli bir bozuk para ve para sayma makinesi sesi vardı. İlginç bir koridordan sürekli ışıklı rakamlar akıyordu...İlginç bir deneyim oldu netekim:)En ilginç olan, bir amanlar hemen herkesin evinde olan bahar dalı tabakların, çanakların Paşabahçe'nin ilk markalı ve doğadan esinlenerek yapılan ilk ürünü olduğunu öğrendik. Artık yapılmıyormuş. Amanın kolleksiyon değerinde , iyi koruyun bahar dallarınızı:))

Müzeden öncesi var yalnız pazar gününün, ilk önce Nazlı'nın arkadaşı Ebru ve eşi bizi evden aldılar ve Ayın Biri Kilisesine gittik. Burayı defalarca anlattım ama yine söyleyeyim, ayda bir kez, ayın ilk günü açılıyor bu kilise ve içinde bir de ayazması var.Nazlı Ebru gitmek istiyor, onları götüreceğim sen de gel deyince, kalkıp gittim ben de... Yine çok kalabalıktı, ama neyseki bahçe çok serindi, rüzgar da vardı. Bahçedeki banka oturdum, gelene gidene cevap yetiştirdim. Anam ne de sorulacak soruları varmış. Ben de potansiyel gördüler demek ki, gelen giden eksik olmadı tepemden:)Kiliseden çıkınca, bizi Eminönüne bıraktılar, Naziş ile önceden programlamıştık. Önce karnımız doyurduk. Sonra dolaştık, falan filan işte... Vapura binerken yukarı yukarı dedim Naziş'e , rüzgarlana rüzgarlana geldik.

Bugün akşama kadar yemek yaptım desem inanın, mutfaktan çıktığımda resmen sallanıyordum. Ordu'ya gidiş tarihim artık çok yaklaştı, dondurucuyu yemek doldurdum. Ama yinede bana soracaklarmış, şimdi ne yiyelim diye... Mesela bu yemeği yiyoruz ama yanına ne çıkaralım:)) gibi...

Kitabım Kelebeği Kurtarmak , Amerikalı bir genç kızın, din arayışını, müslüman oluşunu ve Mısıra gelişini anlatıyor. Şimdilik Mısır'a geldi ve çok mesut , sonrasını çok merak ediyorum.

Bu saatte vapur düdükleri ötüyor, sis yok bişi yok niye merak ettim şimdi...Bu arada saat 01.13

Haydi gittim ben... yarın Dolunay unutmayın, hayatınızdan çıkarmak istediklerinizi sayın dökün:)

Resimleri böyle yerleştirmemiştim ama kayıtı gönderince baktım böyle valla değiştiremem...