Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

İstanbul'dan devam

İki gündür İstanbul'dayım...Karadenizin serin sularına cup cup daldıktan, arabadan iner inmez hırkamı giydiğim serin dağlardan yaylalardan sonra biraz sıcak geldi... Neyseki bizim ev uçuş uçuş, arka tarafımızın açık ve yeşil alan olması, Azcık Çamlıca'dan azcık Boğaz^dan nasiplenmemizi, sıcakta olsa hafif bir rüzgar olması bizim evi rahatlatıyor. Olmadı B Planı ... yani klima... Öyle böyle geçecek yaz. Yarından itibaren biraz serinleyecekmişiz zaten.

Gelir gelmez makineler dolusu çamaşır yıkandı , kurudu kaldırıldı benim kadar da Cunda'dan dönen Gamse'nin çamaşırı oldu. Gamse sıcaktan bunaldı kaçtı ama Naziş hala Cunda'da... Biz de Eylül ayına erteledik sanırım, sanırım diyorum şimdilik öyle konuşuyoruz. Bu kış aylarından beri tansiyon ilacı alan kocamı düşünerek bu kararı aldık şimdilik. Küçük bir kaçamak yaparız belki daha yakın bir yerlere...
10 gündür temizlik görmemiş evimiz dip köşe temizlendi, bu arada mevsim sebzelerinden dondurucuya koyma işlemleri yapıldı. Bugün, kışın komposto yapmak için üç kg kadar vişne ve, kışın bulunmayan İtalyan cinsi sivri tarla domateslerinden ve yengemin bahçesinden topladığı taze fasulyelerden koydum.Domatesler, kışın sos için süper oluyor, hatta şipşak menemen için...

Dün akşam yemeğini Görümcemgillerde:) yedik. Yine süper bir sofraydı... İzlediği yemek programından aldığı bir tarifle yaptığı tavuk gönülleri fethetti. Kabaklı, havuçlu, yeşil, sarı, kırmızı biberli renkli bir yemekti... Karışık , asma yapraklı ve karalahanalı dolma da öyle... Bu arada diyetimi merak edenler var. Evet Ordu'da biraz çuvalladık ama hehe aynen kaldığım yerden devam. Yemekten sonra okey masası kurduk. Biz , yani Meral , ben ve Gamse çan çan konuşurken; Görümcem , bizi dörtle çarptı, sekize böldü ve de ikiye katladı:)

10 gündür kitap okuma konusunda sıfırım, gündüzleri ayağı yanık kedi gibi dolaşmaktan, geceleri sızdım kaldım.

İstanbul'a geleli dün sabah bir film izledim. Çoktandır bekliyordu zaten. Geçen yılın Altın Portakallı filmi; Güzel Günler Göreceğiz.

Hasan Tolga Pulat'ın yönettiği paralel hikayeler draması Güzel Günler Göreceğiz, bir gün içinde ve İstanbul’da geçiyor. Hikaye, beş farklı karakterin - Cumali, Ali, Figen, İzzet ve Anna- kesişen yollarını anlatıyor ama hiç kimse bir diğerinin farkında değil, dolayısıyla da birbirlerinin hayatlarına müdahaleleri yok. Günün sonunda ise aslında insanların müdahale ettiği hayat ortaya çıkıyor. Filmin oyuncu kadrosunda Uğur Polat, Buğra Gülsoy, Nesrin Cevadzade, Feride Çetin ve Barış Atay Mengüllü isimleri öne çıkıyor...
48. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yarışan yapım En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerine layık görülmüştü.

İzlerseniz pişman olmazsınız kategorisine koydum.

Bu akşam yemeğine yengemin köydeki bahçeden topladığı taptaze, çıpçıtır fasulyelerden fasulye diblesi yaptım. Anlayacağınız bugün yine çok çalıştım ama merak etmeyin az aşındım:))İşte böle böle