Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

22 Temmuz 2012 Pazar

Pazar pazar

Sahura kadar oturuyoru(z)m...Sonrasında yatmak yine nereden baksanız bir saati buluyor. Ama bu gözler yine erkenden açılıyor.Biraz debeleniyorum yatakta, nasılsa kalkıp yeşil çayını , kahveni neyin içemeyeceksin yat zıbar diyoruum içimden ama 5 dk sonra kalkıyorum.
Hayatın bu sabahından size sunacaklarım; uçuşan tüller ki en sevdiğim kısım...Bu yaz İstanbul sıcak olsa da rüzgarını esirgemedi bizden neyseki...
Sabah önce 46 dk lık ''Charlie Brown- Mutluluk Sıcacık Bir Battaniye''diri izledim. Bir çizgi filmden çıkarıcak milyon tane ders mi? olur kardeşim...Hepimizin nasıl bir güven arayışında olduğumuzun ve olmadık şeylerle kendimizi güvende hissettiğimizin dersini verdi bugün bana bu cızık film. Dün de bir animasyon filmi izlemiştim... Lorax... Hayatta en çok istediği şey; gerçek bir ağaç görmek olan bir kız ve O'na aşık olan bir gencin hikayesi... gittikçe plastikleşen dünyayayı farketmemizi daha iyi sağlayan, hatta gözümüze sokan bir film olmuş. Seslendirmesini ünlü isimler yapmış mesela Deny Devito diyeyim anlayın.
Bir başka sözünü edeceğim film yine çok keyifli... Farkındaysanız size eğlencelikler sunuyorum:)) tam pazar gününe yakışır filmler. Dün akşam Amca çocukları-Hadiye-İhsan ve Kadir geldiler ziyaretimize. Çok hoş saatler geçirdik. Kolay değil biz onlarla altı yıl komşuluk ettik aynı zamanda da ama şöyle de birşey var ki,anlatması çoook uzun süren nedenlerden dolayı da birbirimizi tanıdığımızda ben Naziş'e hamileydim:))Hadiye hep anlatır- ben birgün yolda gidiyormuşum; Hadiye'ye- bak, amcanın kızı demişler. Ama biz o mesafeleri takla ata ata aldık. Bunların bir de Aliye Ablaları vardır ki asıl kankamdır.Bu sekiz yılda yaşadığımız maceraları andık, gülmekten öldük. Birbirimizin ağzından kapa kapa anlattık. Amcamın büyük oğlu Ali bir kızla anlaşmış kaçmışlar. Gece saat 12 falan, bizim kapı çaldı... Amcam kaçakları ve dahi geri kalan bütün ev halkını toplayıp bize getirmiş.Sanırsın ya oğlan benim ya kız...Amcamın gece balkona attığı dondurma paketleri, bizi kahvaltıya çağırıp sabahın köründe mangal yakması, yengemin bir tarftan sulu köfte pişirmesi... kocamın şaşkınlıktan gözlerinin förtlemesi... O zamanlar çok küçük olan Gamse'nin; İhsan'ı İnsan Abi diye çağırması... Suyu ile çok ünlü bir yerdi , hala da öyledir ya o zamanlar oturduğumuz yer. Amca, misafirlerim gelecek İstanbul'dan dedim diye sen tut, kasalar dolusu suyu kale gibi yığdır evin önüne:)) Ben evde de yoktum, eve bir gelmiştim ki evin önünde, pet şişesi, cam şişesi her boyuttan kasa kasa sular üst üste duruyor. Amca yazım şurada

Bugünlük de bu kadar olsun mu?