Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bir film bir kitap


Artık bu sayfanın klasiği olan bir film bir kitap yazısı daha...

Önce film... dumanı üstünde henüz...izleyeli bir 10 dk falan oldu... Filmi genel anlamda çok beğendim.Zaten ''Latin Filmleri Festivali''n de ödül üstüne ödül almış.
Filmin hayli uzunca bir adı var. Estomago: A Gastronomic Story... Biberiye: Hayatın Mutfağı

Filmde birbirine paralel giden iki hikaye var. Bu kısmı aynı Murakami kitapları gibi. Siz hikaye bir yerde birleşecek de nerede acep diyorsunuz. Brezilya-İtalya ortak yapımı bir film...
Aşcılık yeteneği olan saf birinin şehre geldiğinde başına gelenler gibi bakabilirsiniz konusuna. Bu saftriğin zaman içinde kurnazlaştığını göreceksiniz tabi...Filmin bir gündelik yaşam bir hapishane bölümü var ki benim en çok hapishane bölümü ilgimi çekti.Film boyunca iştah kabartan yemek manzaraları kadar, iğrenç bölümleri de var:) Ama Brezilya mutfağının Türk mutfağına benzer yönlerini görüp şaşıracaksınız. Mesela bir pişi yapma sahnesi var. Hamurun hazırlanması, kıymanın soğanla kavrulması ama hamura içki kattılar biraz o başka:) Kısaca filmi izleyin derim. Ben izlenilesi filmler kategorisine koydum.

Kitap; Ebru'nun yani Yıldızlı Fırça'nın hediyesi bana... Leylak Dalıcım'a da benden gitti... Knedime de alacağım derken iki gün sonra şıp bana da hediye edildi. Eş zamanlı okuduk. Bakalım , ikimizin kitap hakkında ki fikirleri nasıl olacak. Ben ilk 70 ya da 80 sayfa noluyoruz la, dedim açıkçası... Hani diziler ilk başladıklarında , bir karmaşa olur. Karakterleri tanıtma çabasında olur ya bu ilk 70-80 sayfada ben bu duyguyla okudum. Acaba çeviri ile ilgili mi? dedim . Evet ya çevirinden derken sanki çevirmen değişti, bu sayfalar sonunda karakterler de oturdu demek ki, kitap akmaya başladı. Hatta umduğumdan çok daha başka bir mecraya kaydı... Eğlencelik diye başladığım şey bir trajediye dönüştü. Kitapta sanki Salinger'in ''Çavdar Tarlasında Çocuklar'' havası var. Yanlış bir şey demiş de olmak istemem çünkü; o kitabı okuyalı da bi yüz yıl kadar olmuştur. Öyle bir hava, koku hissettim diyelim. Bazı bölümler beni yerden yere vurdu, bazı yerler gülümsetti. Evet hiç kimse böyle bir ailesi olsun istemez. Ama hiç kimsenin ait olmayı istemeyeceği bir aileyi bile kaybedince ne hale geliniyor bilinmez ...
Ve kitaptan bir cümle '' acı veren şey, zihninden atamadığın resimlerdir''

*******************************************************************************
Müşfik Kenter sonsuzluğa yürüdü dün... Ben Onu ''Bir Garip Orhan Veli'' ile Alf ile, Uğurlugiller ile hep yaşamaya devam edeceğim zaten... Bazı insanlar hiç ölmezler sadece cismen giderler ... Müşfik Kenter de öyle biriydi.Ruhu Şad olsun.