Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Ekim 2012 Perşembe

Gün ortasından

Bugün , öğleden sonramı kendime ayırdım ve Woody Allen'in çoktandır, beklediğim filmi; ''Roma'ya Sevgilerle''yi izlemek için sinemaya gittim.Yalnız gittim. Seansa yarım saat erken gitmişim, biletimi aldım, bekleme salonuna geçtim, çayımı aldım ve açtım kitabımı okudum. Salona girince de gördüm ki  benim gibi yalnız izlemeye gelen kadınlar salonun yarısını doldurmuş. Hafta içi ve gün ortası olduğu için bu kadar bile seyirci beklemiyordum aslında...Film çok eğlenceliydi , Woody adamım  yine güzel bir film çıkarmıştı ortaya... Geçen yıl yaptığı ''Paris in Midnight'' da bize sanatsal bir yolculuk yaptırmıştı bu kez Roma'nın sokaklarında gezdirdi. Okyanuslar  ötesinden Amerikalılığa da ince bir eleştiri göndermişti... Şimdi  o ince mizahı burada anlatmaya kalksam izleyecek olanlara haksızlık olur. Film müzikleri yine şahaneydi. Ben görsel anlamda da , eğlence anlamında da tatmin oldum.İlk önce cep fotoromanlardan  tanıdığımız Ornealla Muti ise filmin sürpriziydi...


Sinemada biraz üşüdüm , çıkışta beni karşılayan ılık  hava çok hoşuma gitti ve eve kadar yürüdüm.

Günümü ikinci güzelleştiren olay, kapımızı çalan postacıydı.Mavianne, yine yapmış güzelliğini ve Bahri Gördebak'ın yeni çıkan kitabını imzalı olarak göndermiş. Hep onu hatırlayacağım masmavi   kelebekli bir kalem eşliğinde...Blogcuda başlayan altı yıllık bir hikaye bizimki, artık bu jestler beni şaşırtmıyor ama çok duygulandırıyor ve inanılmaz memnun ediyor.

 


Perşembe akşamlarının dizisi Veda... Ayşe Kulin'in dörtleme kitaplarının ilki...Şimdilik  neredeyse satır satır kitapla birlikte gidiyor. Hatta Gamse, kitabı açıp gelecek hafta ne olacakmış diye baktı:))

Bu akşam Nazlı Eray'ın '' Beyoğlu'nda Gezersin''inini bitiriyorum. Kitabın kurgusunu  ''Venüs'ün Son Gecesi''ne çok benzettim. Başka okuyan varsa bana yanıldığımı veya yanılmadığımı , ya da bu konuda ki fikrini yazssın lütfen...


Baltalar elimizde

Güne savaş baltaları elimizde uyandık...Bu savaş çığırtkanları, Halep oradaysa Türkiye burada diye başlık atanlar, sanırım bomba patlatmayı, mısır patlatmakla karıştırıyorlar herhalde...
30 yıldır, ne evlatlar şehit oldu , ne anaların yüreği yandı. Bunlar sabrın taşmasına neden olmadı ama dün gece yarım saatte taşıverdi o sabır.

Ben bunu Nasrettin Hoca ve Timur'un filleri hikayesine benzetiyorum. Fillerden canı yanan halk, hadi hoca arkandayız, Timur'a gidelim de bu filleri alsın başımızdan demişler. Hoca önde bunlar arkada düşmüşler yola...Timur'un huzuruna çıktıklarında; Hoca bir de bakmış ki, arkasında hiç kimse yok...

Aha bu fıkra arkandayız arkandayız diyen ''NATO'' ya gelsin benden...Biz bu resim için Kurtuluş savaşımızda poz verdik... Yine veririz  ama bizim olmayan bir savaşta değil...