Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Kasım 2012 Pazartesi

pazartesi salıya sarkarken

Bugün kütüphane günümdü... Sabah kahvaltısını yaptık ,şöyle bir derlenip toparlanıp evden çıktık. Kütüphanemiz tadilatta olduğu için Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesine taşındı demiştim daha önce. Bir zevksiz oldu..Aradığımı bulamıyorum, bi derbederlik var sanki...Sanırım bir yıl daha buradalarmış.

Kitap bulamadım, raflara bakmaktan beynim zıngırdadı en sonunda Naşide Gökbudak'ın ''Şelale'nin Bez Bebeği''ni aldım. Kütüphane çıkışı  balık pazarına uğradık. Gamse dün , küçük balık yemeyi özlediğini söylemişti... Palamuttu, lüferdi derken bizim kız hamsi, istavrit özlemiş. Laf aramızda ben de çıtır çıtır kızarmış küçük balıkları daha çok severim. Balıkçımıza uğradık, hamsi çok güzel dedi. Hamsimizi aldık , ve dağıldık:))  Herkes başka yöne gitti...

Eve gelir gelmez hamsi, yıkandı tuzlandı dolaba atıldı... Evden çıkarken  patlıcanları tuzlu suya koymuştum, ondan da hemen  bir tencere kebabı yaptım.  Tencerenin alt kısmına yağ, iri doğranmış soğan,  15-20 diş sarımsak,bir kaç da sivri biber koydum, daha doğrusu bunları kızgın yağa attım biraz karıştırdım,  üstüne patlıcanları koyup ağzını kapattım, bir kaç dakida bir, tencerenin iki yanından tutup, bir taraftan da kapağı tutup ama:)) tencereyi hızlı hızlı silkeleyip, alttakilerin üste gelmesini sağladım.  Böylece patlıcanlar toplu kızarıma uğradılar... En üste de daha önce pişirmiş olduğum kuşbaşı etleri ve  bir kaç tane doğranmış domatesi koydum, hiç su koymadan pişirdim. Tuz koymayı unutmayın:))baharat konusunu size  bıraktım...

Akşam da yaptık hamsi tavamızı, Gamse zaten  servisten aradı tavaya koy tavaya koy diye...  Damla sakızlı, cevizli tahin helva da almıştı gelirken ne diyeyim işte biz yumulduk, balık düşmanı Naziş odasına kaçtı:))

Bu gecenin televizyon programı ''O SES'' di... Onca dizi furyasının içinde iyi oluyor, biraz şarkı türkü çığırıyoruz... ayrıca jüri de çok hoş. Mustafa Sandal'ı kızların çocukluğundan beri yani ''Onun arabası var'' dan beri severiz,izleriz, takip ederiz...


Şimdi biraz  kitap biraz dergi karıştırayım sonra tumba yatak. yarın biraz arken yürüyüşe çıkmak istiyorum, öğleden sonra okey grubumla buluşup okey oynayacağım.

Haaydi gittim ben