Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Lağımlaranası ya da Beyoğlu

Başlık  14 Temmuz 1995'te yitirdiğimiz Bilge Karasu'nun, ölümünden sonra yayımlanabileceğini düşündüğü Füsun Akatlı'ya teslim etmiş olduğu metinlerden oluşan kitabın adı....  Okunacak, taranacak, ayıklanacak, bazen yeniden düzenlenecek bir bavul dolusu kağıdı; Füsün Akatlı  tam iki buçuk yıl çalıştıktan sonra böyle bir anlatı olarak yayınlatmış...





Beni en çok etkileyen yeri,teyzesi vefat ettiğinde,evindeki konsolu  kendi evine götürmek istemesi,birlikte baktıkları aynaya ,bakmaya devam etmek istemesi...Hasta bir insanı yaşatmak istiyorsanız,ona anılarını anlatın demesi...Yaşamın   bir anılar bütünü olduğunu söylemesi...Koruda,ağaçların altında,çayımı ,kahvemi içerken okuduğum  bu satırlar şimdi sadece bir anı oldu artık. O güzel hava,saçlarımı uçuran rüzgar, ayağımın altından geçen kedi desadece bir anı artık...Emek Sinemasının sadece bir anı olması gibi...Tommy,Avcı,Rocky,Affedilmeyenler,Otobüs,Zafere Kaçış,Şampiyon  o sinemada izlenen filmlerin isimleri sadece artık...Bilge Karasu'nun bu  anlatısını okurken ben de kendi anlatımı anlattım ona sanki...


(arasıra da bu manzaraya baktım))

Koruda saat ikiye kadar  kah kitap okudum,kah karı koca sohbet ettik,kahvaltımızı da orada yaptık,saat iki gibi de artık  kalabalıklaşmaya başlayınca kalktık.Tam dönüşe geçtiğimizde görümcem aradı,okey oynayacağız gel dedi.Ben de doğruca oraya gittim. Valla günümdeydik çaktım da çaktım okeyi:))


Akşam  eve geldim. Henüz yarım saat olmmaıştı ki,kızlar aradı,biz arkadaşlarla yemeğe Beylerbeyi'ne geçiyoruz,sen de gel dediler. Taksiyi çağırdığım gibi soluğu Beylerbeyi'nde aldım.Mekanımız; daha önceleri de sözünü ettiğim Yakamoz Balık... Buranın,servisinden,yemeklerinden,mezelerinden çok memnunuz .Her türlü balık,balık ürünü çok lezzetli..



.Geç saatlere kadar kaldık,sohbet ettik. Artık üşümeye başlayınca eve döndük.




Böle işte








27 Mayıs 2013 Pazartesi

Günlerin Köpüğü

Başlık ,son okuduğum kitabın adı... Boris Vian'ın iki günde yazdığı söylenilen başyapıtı... Üç kez sinemaya aktarılmış...Üçüncüsü de bu hafta vizyona girdi... Bu kitabı bir yıldır okumak istiyordum ama basımda yoktu üstelik soruşturduğum tüm sahaflarda da yok cevabını alıyordum. Ama en son uzun uzun sohbet ettiğimiz sahaf, ama gerçek bir sahaftı...Yeniden basılır ''o ''dedi...Aynı fikirde olduğumu çünkü  mayıs ayında  filminin vizyona gireceğini söyledim...Bu konuşma sanırım iki ya da üç ay önce falandı...Cumartesi günü Capitol D&R a gittim.Yine bir kitap peşindeyim,yine basımdan kalkmış bir kitap ve Can Yayınlarının internet sitesinde yeniden basıldığını okudum. Tabikitleri de henüz gelmemişti...10 gün sonra falan dediler... Neyse geziniyorum,yeni çıkanlara bakıyorum, ortalığı karıştırıyorum derken bişi raftan bana göz kırpıyor,olmadı gözümün içine bakıyor cöm cöm...Günlerin Köpüğü ınınınnnnnn karşımda...niye peki...çünküüüü  film dün vizyona girdi... Yaaaa bişi biliyoz da söylüyoz di mi?)) Aldım hemen bağrıma bastım, bi oturayım ''Kitchnette'' de bir zencefilli limonata söyleyeyim,en azından sunuş yazısını okuyayım dedim ama sonra baktım her yer fıkır fıkır kalabalık. Seni ev paklar dedim,eve döndüm.

Kitaba dönersek yine alt metinden bir müzik sesi geliyor...Ama bu kez caz...Bize bol bol Duke Ellington dinlemek düşüyor...Çılgın icatlar yapan ve hayatı boyunca çalışmadan yaşayabilecek bir servete sahip bir adam,aşcısı,avukatı,dansçısı bir başka bir adam, Jean Paul Sartre hayranı bir başka adam daha ve ciğerinde zehirli bir nilüfer büyüten bir genç kadın...Fantastik,romantik,dramatik bir hikaye...Günlerin köpüğü gider geriye acısı kalır gibi bir çıkarımı var...Yalnız kitabı okuyanların az biraz caz seviyo, az biraz Jean Paul Sartre biliyo olmasında fayda var:))



Dün akşam yeni bir kitaba başladım ve ikinci sayfada hiç hoşlanmadığımı anladım ve rafa kaldırdım. Artık bir kitaptan hoşlanmadıysam okumuyorum...Hayat kısa ve okunacak çok şey var...

Gelelim son günlerde ben ne yaptım...Biliyorsunuz benim dizim ile ilgili bitmeyen bir hikayem var, son gittiğim doktor kıkırdak nakli deyip beni çökertti ama Ataletim Canım Benim  ve Gamse bir operasyon düzenleyip beni  hastaneden kaçırdılar...Ama evlere şenlik bir operesyondu ben elimde iğneler ters tarafataki merdivenlerden kaçtım, Gamse'de acilen eve gitmemiz gerek, sonra geleceğiz deyip vınladı... Ataletimin çizdiği yol haritasında ilerleyeceğiz şimdi...Önce klasik tedavi dedi..O ne diyorsa odur:)

Evimiz yaz için hazırlandı, kışın biriken neyi varsa bir ekip tarafından temizlendi...Her şeyi indirdiler,kaldırdılar pir-ü pak yaptılar gittiler...Gerçi biz en kısa zamanda onu eski haline getiririz ama:)

Bu hafta biraz dinlendim ,pek dışarıya çıkmadım bol bol okudum,izledim...

Pazar günü  akşam çayı için bir şeyler yapma arayışı içindeyken,birden gözüm buzluktaki lavaş paketine takıldı,içinden bir iki tane kullanmışız  geri kalanını buzluğa atmışım.  Hemen çıkardım onları,çözüle dursunlar,biraz kıyma kavurdum,soğanlı,yeşil biberli,domatesli bir iç malzeme yaptım,yalnız biraz suluca bıraktım ki,lavaşları ıslatsın..Hatta azcık salça ile sulandırabilirsiniz... Karabiberini,tuzunu serptim. Yeşil biberlerimiz de biraz acıydı... Lavaşların büyüklüğünde bir tepsiye bir lavaş ,bir malzeme,bir lavaş bir malzeme sırasıyla dört kat yaptım beşinciyi üste kapattım. İki kaşık yoğurt,yarım fincan zeytinyağ ve bir yumurtadan oluşan sosu da en üste döktüm. Biraz çekemsini bekledim. Sonra önce dörde böldüm. Sonra her bir  parçayı tekrar ikiye böldüm ki,sos iyice işlesin ve servisi kolay olsun...Fırına attım üstü kızara kadar pişirdim... Breh breh valla bayıldılar,hatta daha sonra bir tane daha yaptım.
 Tabakta gördüğünüz yeşil yemek isefasulye diblesi...Muhteşem bir yaz yemeğidir.İster sıcak ister soğuk yeyin.İster meze olarak isterseniz çayın yanında...Sol üst köşedeki blog içi arama kutusuna fasulye diblesi yazarsanız onyüzbin kez verdiğim tarife ulaşabilirsiniz...



Hadi    biraz da tv konuşalım....
Survivor izleyen var mı?...Biz ailecek izliyoruz. Dün akşam Duygu,Irmak'a yenilince amma yaygara yaptı... Dağhan çok dedikoducu...Doğukan favorim ama son dörde bırakmazlar O'nu... Bi de arada sırada ezik ezik konuşuyo ya o zaman sinir oluyorum:))

Hürrem kaçtı biliyosunuz:)) ne zaman döner belli değil...Dayanamadı ,şartlara...Ne de olsa Avrupa kültürü almış kız... Önce can sağlığı dedi kaçtı...Her ödül töreninde çalışma şartlarını şikayet etti, en son konuşmasında; böyle bir ülke yok diziler 10 yıl sürüyo dedi...hey gidim 10 yıldan az sürene biz dizi demiyoruzz,bilmiyo:))

Şimdi de 90 lar başlıyor,umarım Seksenler kadar başarılı olur...

Hayde gittim ben...

23 Mayıs 2013 Perşembe

Karışık Kaset

Sıcaklar birden bastı,benim bünye henüz adapte olamadı...Ne de olsa genlerimiz serin havaya kodlanmış, istediğin kadar İstanbul'da doğdum ,büyüdüm de,  genlerin Karadeniz'in serinliğiyle, yağmuruyla, dalgalarıyla harmanlanmış... Bir  serin rüzgar yüzümü yalasın,bi sırtımı ürpertsin isterim. Bu sabah da,gökgürültüsünü duyunca fırladım yataktan yağmuuuur diye, o gürledi, bir iki kocaman damla attı camlara geçti gitti...

Üçüncü gündür evdeyim,cuma günkü büyük en büyük temizliğin ön hazırlıklarını yapıyorum,sadece kendim yapmam gereken yerleri ince ince işliyorum:))

Bu ara film izleyemiyorum farkındaysanız,öyle güzel filmlerim var ki stokta,ama niyeyse   izleyemedim...Ama kitapta tam gaz gidiyorum...Karışık Kaset/Uygar Şirin de bitmek üzere...Bu kitabın benim için şöyle,ayrı bir özelliği oldu. Uygar Şirin, kahramanı; Ulaş'ı hep bizim çevrede gezdiriyor. Kadıköy,Koşuyolu,Acıbadem...Bizim piknik yaptığımız yerlerde, birşeyler atıştırdığımız büfelerde, ve alışveriş yaptığımız pasajlarda... Bir de şarkılar var tabi ve hikayeleri...Gece yatakta okuduğum için notlar alamadım ama ben de ben de,biz de biz de diyerek  okudum. Size şu yaz günlerinde içinizi ılık ılık edecek,pır pır ettirecek bir kitap öneriyorum...



Kitap demişken, Can Yayınları D&R da kalasik  yaz kampanyasına başladı... Her kitap değil ama alabileceğiniz bir çok kitap var. Ben Marc Levy'leri topladım:)) Geçen yıl ''Gölge Hırsızı''nı kaçıranlar,bu yıl kaçırmasınlar...Her gittiğimde de karıştırıyorum şimdi Carlos Funtesl'ere diktim gözümü...


Dün akşam Muhteşem Yüzyıl bize madik attı ama işin aslı Hürrem kaçmış:)) şimdi Almanyadaymış ve ne zaman döneceği belli değilmiş. Doktorlar ''tükenmişlik sendromu' teşhisi koymuşlar. Kadıncağız,ödül töreninde boşuna kendini paralamadı,böyle bi ülke yok..diziler 10 yıl sürüyo,her hafta bir film çekiyoruz diye...

Hadi gideyim ben biraz daha çalışayım ''evim  evim güzel evim'' için:)

21 Mayıs 2013 Salı

Merak Eden Çocuk...BÜMED



Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği tarafından kurulan BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu ve İlkokulu, Arnavutköy'den sonra şimdi de Çekmeköy'de ikinci şubesini açıyor. Eğitim dünyasına farklı bir bakış açısı getirmek üzere yola çıkan Merak Eden Çocuk Okulu, 150 yıllık geçmişi olan Boğaziçi Üniversitesi'nden aldığı kültürel ve bilimsel mirası, uzman eğitimcilerinin dinamizmiyle birleştiriyor. Okul merak eden, hayata olumlu bakan, öğrenme sürecinden keyif alan, kendine güvenen, mutlu bireyler yetiştirmeyi hedefliyor. Çekmeköy'deki ilkokulun anasınıfları ve 1. sınıfları için kayıtlar halen devam ediyor.
http://www.merakedencocuk.com/index.html

Okul seçiminin daha da önem kazandığı şu günlerde sizlerle paylaşmak istedim. Hepinize iyi şanslar ve çocuklarımıza da zihin açıklığı diliyorum!

Bir sürü bişi... Kitaplar, Mayıs yedisi falan

Çoktandır,kitaplardan söz  edemedim. Okuma hızım yeniden eski seviyesine geldi bu hafta ve iki kitap bitrdim,üçüncüsünde ise 50.sayfadayım.Ayrıca okuduğum bir de ekitap var...

Hasan Ali Toptaş şırıl şırıl anlatımıyla, geç kalmışım çok yazık olmuş dedirtti bana... ''Heba'' ile heba olmuş hayatları okurken, o hayatlara  dalıp dalıp çıkarken'',uyku delinmesi'' diye bir kavram sızdı benim de hayatıma...Hani televizyon izlerken uykuya dalarsınız da, tv deki konuşmalar, rüyanıza sızar, karmakarışık,anlamsız şeyler görürsünüz, ya da odadaki konuşmalar bi biçimde rüyanızın içine girer. İşte!bu uyku delinmesiymiş. Uyku delinince o delikten içeri, dışardaki hayat sızarmış... Ziya ile bir Türkiye panoroması serildi gözlerimin önüne.. ''Heba'' yı okumazsanız heba olur size...



İkinci kitabım ise Kardeşimin Hikayesi/ Zülfü Livaneli...Güzeldi, bir ''Serenad ''değildi...Ama yine beni araştırmalara sevk etti, bu ne yav, açıp  bakayım, şu şarkıyı dinleyeyim moduna soktu... Ama olay örgüsünü kitabın başında .çözdüm biraz bilindik bir şey çıktı... Sonu çok sürpriz diyenler çok ama  katilin uşak olduğunu hemen anladım:)  Ama Zülfü Livaneli;-Edebiyat ,hayatın anlamanın tek yoludur dedi....Okuyan insan; dünyanın aklına yaslar sırtını dedi... Kimseyi ,dost olmaya zorlayamazsın dedi ve gönlümü fethetti...Üç başlı köpek  ''Kerberos'' u tanıttı... Bu kitap da su gibi akıp gitti. Ayıptır söylemesi sabah başladım, gece bitirdim.









Üçüncü kitap,henüz terü taze:) yeni başladım . Uygar Şirin'e ait Karışık Kaset... pek keyifli başladı...



Dördüncü  kitap; bir e-kitap... Artık sanal kitaplığımı da oluşturmaya başladım. Henüz altı adet ama, siparişlerim var..e-kitap tarihimin ilk sayfasında Gece Yarısı Çocukları/ Salman Rüşdi  var... Henüz elli sayfa okudum. Dışarıda okuduğum zamanlar okumayı tercih ediyorum. Bugün Kuzguncuk'da deniz kıyısında 30 sayfa kadar okudum.

Ha Kuzguncuk demişken. Bugün Karadeniz kıyılarında şenlikler vardı. Bugün Karadeniz'in Hıdırellezi, ''Mayıs Yedisi''ydi... Bugün kıyı boyunca,sahil şehirlerinde,kasabalarında ,köylerinde Hıdır ve İlyas Peygamberlern,deniz kıyısında buluşması kutlandı... Yedi dalgadan  geçildi, denize yedi çift bir tek  taş atıldı... Yedi  çift taş atılırken derdim,belam denize denildi...Tek taş atılırken de dilekler dilendi... Biz de  Karadenize'e atamadık ama Marmara'ya attık....Bu tür hoşluklarla dünya daha hoş, daha renkli oluyor...







Ayol ne sıcak bir gündü bugün... Gamse ile Kuzguncuk öncesi bir dr kontrolümüz vardı,dönüşte  eve yürüdük,aney ölüyorum sandım... Ben Kuzguncuk'a falan gitmem dedim. Neyse bir saat kadar falan sonra kendime geldim de öyle gittik. İyi ki gitmişiz.Meral,ben ve Gamse pek eğlendik, taşlarımızı denize attık, Çınaraltı Kahvenin enfes miss kokulu ağaçlarının altında oturup, çaylarımızı içtik,sandviçlerimizi yedik sonra Mehmet'de katıldı bize... Dönüşte de, ben yokuş çıkmam deyince yolu uzatıp Üsküdar'a yürüdük...

Hadi gideyim ben artık. Karışık Kaset/ Uygar Şirin dün gece  yatakta okumaya başladım çok hoşuma gitti....Kitabımı okuyayım...

19 Mayıs 2013 Pazar

Biz küçükken,en çok nereye gitmek istersin dediklerinde Anıt-kabir derdik. Anne babalar da görev bilirdi,çocuklarını ''Ata''nın huzuruna çıkartmayı...Öğretmenler kadar görev bilirlerdi Atatürk devrim ve inkılaplarını çocuklarına anlatmayı...Biz böyle geldik böyle gideriz,şüphesi olanlar,başka emelleri olanlar gitsinler kendilerine sahipsiz arazi bulsunlar...Bu ülkenin sahipleri var.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı hepimize kutlu olsun... Ağız tadıyla kutlayacağımız nice bayramlar olsun.

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Bizim evde bu sabah

Dışarıda hava misler gibi..Naziş çoktan Kanlıca'da ki kahvaltısına başlamıştır hatta karnı bile doymuştur ama kocam ve Gamse hala uyuyorlar. Ben Naziş giderken uyanınca,kalktım.Baktım onların kalkması uzun sürer,ben de çayımı demledim,tostumu yaptım biraz dizimax da dizi izledim, blogdur,facedir takıldım,gazeteleri okudum ama hala onlardan tıs yok...Birazdan gürültü yapmaya başlarım...

Bugün için tek programım evde olmayacağım...Ama nerede olacağımı vallahi de bilmiyorum.Dün bütün günümü  giyinme kabini önünde Gamse bekleyerek geçirdim, ''Natilius'' un muhtelif mağazalarında...Gerçi rüşvetimi de aldım ama yine de çok yoruldum. Gece bir yatmışım,gözümü açtığımda Naziş gidiyordu...

Bu aralar yoğunluktan filmdir,kitaptır yavaşım...Elimde hala ''Heba'' var. Aslında nasıl akıcı bir kitap. Hasan Ali Toptaş'ın yazım uslubuna bayıldım. Şırıl şırıl bir dil.Bir de ben Barış Bıçakçı'yı özledim yav...Var mıdır? acep yeni bir kitap hazırlığı...

Film ise dün akşam kocam ile ''Köprüdekiler''i izledik. Kocam bayıldı... Boğaz Köprüsü üzerinde görev yapan trafik polisleri, çiçek satan çocuklar gibilerin hayata karışması,hayatın karmaşası  gibi  bir konusu vardı. Trafik polisleri hariç düğerleri tamamiyle amatör oyuncular. Trafik polisleri de kanun gereği oynayamamışlar.Altın Koza Film Festivalinde ve Uluslararası İstanbul Film Festivalinde   en iyi film seçilmiş...



Bu arada hatırlatma, ''Umut Üzümleri '' dün vizyona girdi...

Valla ben bu ara yoğunum diye buraları fazla ihmal ettim,  eski günlere bir dönelim diyorum. Benim sessiz ama sayacımı tavan yaptıran  okuyucularım bugün burayı sallayın istiyorum:))

Hepinize iyi bir haftasonu diliyorum

17 Mayıs 2013 Cuma

Kız Kulesi Aşıkları

Bu sıralarda ki yoğunluktan çoktandır yürüyüşlerimi ihmal etmiştik.  Kız Kulesi yollarımı gözler,e kolay mı doğduğum günden bu yana meftunuz birbirimize,canım koru: sırf onun yüzünden bu  mahalleyi bırakamadık hiçbir zaman...Bir nefes İstanbul bizim için...İşte bu nedenlerden ötürü,kahvaltı sonrası önce Kız Kulesi^'ne doğru yürüdük...Üsküdar çarşıda biraz işimiz vardı onu hallettik...Artık karnımız acıkma sinyalleri vermeye başlayınca,hayde  koru dedik... Yürü babam yürü bir acıkmışız  Allah ne verdiyse yedik içtik...Hafta içi olduğu için bizim maalle vardı tabi:)) rahat rahat oturduk...

Kitabımı okudum,notlar aldım,arka masadaki yemek tariflerine kulak kabarttım...Çin Böreği tarifi verdi biri, bir diğeri makarna haşlama suyuna tavuk bulyon koyuyormuş.Çok lezzetli oluyor dedi...Diğerleri atladıhemen,ama  sağlıklı değiiiil dediler...O da,  sanki hergün tavuk bulyon yiyoruz,sanki yediğimiz herşey sağlıklı dedi:))






Koru iyi güzel de,geri dönüşte yokuş biraz,tıslaya tıslaya geldim...Bir dahakine alt kapıdan çıkıcam...


Eve gelirken kocam yolda beni ekti tabiki,anam benimkilerle oruç tutsan,bayram edemezsin:)) Ben  haliyle ,iyi bir ayile kadını olarak,akşam yemeği olayına girmek için,eve döndüm:)... İşin kolayına kaçtım hemen, bir bütün tavuğu yıkadım,üstüne çentikler açtım...o çentiklerin kimine  tane karabiber,kimine de sarımsak dişleri  sokuşturdum.tuzladım,baharatladım. Hiç su koymadan tencereye oturttum... Ocağı önce en yüksek  ayara aldım.Tencerenin kağaı ısınınca minumum sıcaklığa indirdim. Hiç kapağını açmadan  45 dk kadar pişirdim. Eğer tavuğu parçalayıp koyarsanız yarım saat kafi geliyor... Tencereyi açtığınızda,yarısına kadar enfes bir suyla dolmuş olduğunu göreceksiniz... Bu suyla pilav yapın,çorba yapın... İsterseniz, başlangıçta içine patets,havuç gibi sebzeler de koyabilirsiniz. O kadar su nereden geldi diye bana sormayın:)) He işte çorba,pilav,yanına tavuk... bi de cacık,oldu bu iş....

15 Mayıs 2013 Çarşamba

''İmza:Karın'' cılar imzaladı:))

Dün günlerden ''İmza: Karın'' dı... Biz; İmza: Kızın yazarları,ünlüsü,ünsüzü,bloggeri  Dedeman Otel  Roof da basına tanıtım gecesinde buluştuk,tanıştık,birbirimize imzalar verdik,imzalar aldık...Sohbetler ettik.
Hem sosyal bir projeye katkıda bulunmuş olmanın,hem bir kitapta buluşmuş olmanın keyfini yaşadık.






En çok ünlülülerin gelip bizden imza istemesi hoş oluyor...Barış Manço'nun eşi; Lale Manço ile birbirimize Lale'den  Lale'ye diye imzaladık kitaplarımızı ve çok hoş bir sohbet yaptık.


 







Biz Ece ile buluştuk gittik,şıkır şıkır,fıkır fıkır bir akşam geçirdik.Beni en çok etkileyen yazının sahibi ile tanışmak ayrı bir hoşluk oldu...


 Bir diğer hoşluk da,Gamsegamse^nin öğretmen arkadaşları Berfu ve Müge ile aynı kitapta buluşmaktı...hemen resim çektirip Gamse^ye yolladık:))



Mavianne,Hamdiye Filiz Ankara'dan gelip aramıza katıldılar... İyiki geldiler... Mavianne bizim gözümüz,kulağımız,foto muhabirimiz gibiydi  dün akşam...Bizim kaçırdığımız çok hoş anları kaydetmiş, gönderdiğinde ben bile şaşırdım...Öyle anlarımı yakalamış ki:))



 Daha önce İmza: Kızım vesilesiyle tanışmış,daha önce de bir kitapta buluşmuş olanlarla karşılaşınca,kırk yıllık dostlar gibi sarıldık birbirimize...

Bu vesileyle hayatımıza çok güzel bir not düştük...Hem çok güzel birşeye vesile olmuş olmanın sevinci, hem de bizden sonra gelen jenerasyonlara  bizden bir anı,bir yazılı belge bırakmış olduk.

Bu akşam anlat anlat bitmez...Szi en iyisi bu kitabı okuyun, her biri ayrı  hikaye olan 128 hayata dokunun...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Simonetta'nın Bademleri


Bu kitaptan,konusundan size bir kaç kez söz ettim ama son günlerde okuduğum en dişe dokunur kitap olduğu için öylece  es geçip gidemedim...İstedim ki,biraz daha yer vereyim. Bernardo Luini, Leonardo da Vinci'nin gölgesinde yeterince kalmış, onun yaptığı çok şey zaten ustası yaptı sanılmış,  Mimar Sinan'ın Selimiye  Camii, sütunlarından birine sakladığı ters lale gibi,Luini'nin de klisedeki fresklerde kullandığı Yahudi çocuğun saçlarını,onun başka bir dinden olduğunu vurgulamak için kırmızı yapar,Yoksa,bir hristiyan ibadethanesinde onun yüzünü kullanarak ona haksızlık yaptığını düşünecekti...Koca Sinan'da lale bahçesini,cami için vermekte aksilik çıkaran kadının aksiliğine böyle ters lale ile cevap vermişti...Bu benzer yaklaşım, bana çok ilginç geldi...






Ve o eşsiz Ameretto likörünün yapılış hikayesini nereden bilecektim,hem de o tat bulunurken geçirilen aşamaları,ve bir aşkın karşılığı olduğunu...Yediğimiz bir çok pastanın sosunda bu likör olduğunu...Mahalledeki pastanede değil tabi:))



Bu kitapta ayrıca Rönesans İtalyasında, Yahudilerin yaşamına da büyük yer verilmiş...Kitapta birbirinden bağımsız gelişen iki hikaye öyle sürpriz bir şekilde birbirine bağlanıyor ki,bu kitaba ayrı bir tat veriyor... Ama ben kaçın kurrasıyım,okuduğum tüm polisiyelerde katilin uşak olduğunu şıp diye anlarım. Bunda da nerede bağlayacağını tamam hemen kestiremedim ama en azından  bir şeyi şıp diye anladım:))

Dostluk,aşk,sevgi,ihanet, sadakat,sanat  herşey harman olmuş,bu kitapta önümüze gelmiş.


Bu kitabı tavsiye ettiğim kitaplar arasına rahatlıkla koyabilirsiniz...

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Yazmadık da peki bilmiyormuyuz... Seyrediyoruz tamam da seyrettiğimiz şeyden memnun değiliz... Yaralandık yine,yandık yine...Hiçbir şey olmamış gibi davranınca olmamış mı? oluyor gerçekten de...Aynı ''uykuya kaçış  sendromu'' gibi...Kral çıplak gördük artık...
 




12 Mayıs 2013 Pazar







Mavi farını ,pembe rujunu sürdün mü? yine saçların kızıl mı? Anne...Çoktan içmişsindir sabah kahveni...Mutfak penceresinden yola bakıyorsundur, yine apartmandaki herkesin çocuğu bizden önce gelmiştir. Ama komşunun damadının elindeki kırimızı gül sepetini görünce  Hatice Hanıma güller gidiyo diye hafif  bir sitem vardı sanki sesinde, o güller senin olsun, o koca sepet  senin salonuna konsun diye özendin de,kapı çalıp güllerin sana geldiğini anlayınca nasıl şaşırmıştın. İşte insanı öyle faka bastırırlar...Elimizde gelseydi o güller öyle sevinmezdin... Zuz'un oyunuydu anne valla...

Hadi şimdi gideyim ben,  kahve yapayım kendime bugün senin sevdiğin gibi orta içeyim....

9 Mayıs 2013 Perşembe

en sevdiğim konular,filmler,kitaplar ve yemek

Bugün sabahın köründe bir ayakkabı dolabı düzenleme kaosu yaşayınca tamam dedim, buraya kadar ve günün geri kalanını sadece kendime ayırdım.Ve evde tek başına takılmanın keyfinin dibine vurmaya karar verdim. Kahvemi yaptım geçtim tv karşısına Dizimax da beş diziyi üst üste çaktım:)) Bu dizilerin en fazla 20 dklık diziler olduğunu söyleyeyim de dizi zehirlenmesine kurban gittiğimi falan sanmayın...

Öğle yemeği saatim gelince de; kalktım kendime enginar salatası yaptım. Bu arada yavaş yavaış dondurucuya enginar atmaya başladım... Enginarcının tepesine dikilip, enginarları gözümün önünde soydurup,sadece limon sürdürüp,alıyorum. Eve gelince hemen yıkayıp,birazcık üstünden kendimde kazıyorum,çok hafif haşlıyorum,çok az suda hatta kendi  yıkama suyundan süzülen suyla bile diyebilirim,azıcık da limon sıkın, hatta üstünü biraz limonla ovsanız da olur. Kararırsa kararsın,öyle çok limonlu,enginarın kendi lezzetini bastıran ekşims tadı sevmiyorum.

Enginar salatama gelince, domates, salatalık,taze soğan,maydonoz ,dereotu,taze nane,çok az sızma yağ ve limon... Bildiğiniz salata yani,yanında da kızarmış tam buğday ekmeği..





Bugünün filmi... ''Dünya büyüktür ve kurtuluş köşenin ardında saklıdır''...Karizmatik  büyükbaba,hafızasını kaybeden genç...Tavladan çıkarılan hayat dersi...Çift kişilik bir bisikletle çıkılan Bulgaristan, Slovenya,İtalya ve Almanya  yolculuğu...Ben izleyin derim bu çok ödüllü Bulgaristan sineması örneğini...



Kitap konusuna gelirsek...Bugün^^ Hasan Ali Toptaş/Heba'' ya başladım... Bi okuyayım konuşuruz hakkında...



Ha İmza:Karın ikinci baskıya girdi bile ilk haftada 10.000 e ulaşmasına ne dersiniz...Süper di mi?

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Danacan,Tahtakale Hamamı falan işte

Dün,bütün İstanbullular,hep birlikte Tahtakale civarındaydık...Ne iyi oldu,hasbıhal ettik,birbirimizin ayağını ezdik, geçitlerde sıkıştırdık,vapurlarda birbirmizi denize atmaca oynadık.Neydi o ya...Güya hafta içi dedik,çok kalabalık olmaz dedik. Bir çay molası için, bir lokma yemek yemek için zor yer bulduk. Dışarıdan bizi gören- ooooh kebap, yemece,içmece bol bol alışveriş etmece der.Bilmiyo ki, gözüme kestirdiğim en manzaralı masayı; benden önce kapan Japon sevgililere,kafa atmak,üstlerine uçmak istiyorum:)Bıdı bıdı ettim durdum,kocam da - az bulaşık değilsin ,dedi:)))Vapurda karşımda oturan çiftten kız olanına içimden dana dedim ama,kocam duymuş tabiki:))Düşürdükleri kimliği-bilmem kim,kim diyerek  araştıran, bunların da aaaa biiiiz deyip,adamın elinden kapıp bir teşekkür bile etmedikleri için demiştim. Peki niye kıza dedim sadece  -dana-diye...Çünkü O' ayrıca ,adamın yüzüne sanki suçluymuş,o düşürmüş gibi bön bön baktığı için...Sonra kocam; adamın ünlü bi basketbolcu olduğunu söyledi...


Neyse Tahtakale'de dolaştık,  giysi muhafaza torbaları aldık..Şu askıya muhafalı asmak için olalardan...Tanesi 2 liraydı valla... hatta açık renk elbiseler için beyaz aldım.Öyle ıvır zıvır aldık.. Bi yerlerde oturduk,yemek yedik   evimize geldim...Geldim diyorum,çünkü bizim ahali ile birlikte yola çıkmaktan çok birlikte eve dönebilmek önemlidir:))Kocam dönüş yolunda beni ekti, arkadaşlarıyla buluşmaya gitti...

Ha bir de Tahtakale'de dolaşırken,daha önce hiç girmediğim  Tahtakale Hamamı Çarşısına girdik. O güzelim tarihi eseri, güya çarşı,ne çarşısı ayol,her taraf naylon çuvallar,koliler...aynen  hurda eşya toplayıcılarının deposu gibiydi...Aşağı kat biraz daha temiz tutulmuş. Sanırım orayı da orada ki deri mağazası ,düzenlemiştir. Ortadaki havuza balık falan koymuşlar. Onları da at ızagaraya ye...Öyle büyük:)) 5 bin 350 metrekarelik alana yayılan hamamın 17 metre çapındaki kubbesinin büyüklüğü, kentin çoğu tarihi camisinde yokmuş...

 Önceden yukarıdaki resimde ki gibi düzenli bir çarşıymış....


Şimdi ise bu halde,resmin üzerine tıklarsanız,kolileri,çuvalları görebilirsiniz...

Eve geldim, şaaane bi çilek reçeli yaptım, biraz taşırdım yine Gamse ile lafa daldım.

Bu arada, atladığım bir şey var.  Geçen hafta A.H ve eşiyle   çok maceralı bir kahvaltıda tanıştık. Ben kendilerine bayıldım. Türkiye seyehatlerinin; İstanbul ayağında beni atlamadıkları için çok memnun oldum. Çok hoş bir gün oldu... Blog arkadaşlığının, ne değişik bir şey olduğunu bir kez daha anladım. Biz burada yazarak, birbirimizin yazdıklarını okuyarak,bir kaç yıllık hatta onlarca yıllık mesefaleri atlıyoruz bir anda... İlk karşılaşmalarımız bu kat edilmiş mesefalerin üzerine olunca,sanki eski dostlar buluşmuş gibi oluyor,bir sürü ortak tanıdıktan söz ediyorsunuz...Yani tadından yenmiyor....

Hayde gittim ben, sözü edilecek filmler,kitaplar var ama başka yazıya...hem bakim siz ''İmza; Karın ''ı aldınız mı?...



6 Mayıs 2013 Pazartesi

''İmza:Karın''lı Hıdırellez şenliği

Hafta Sonu;İmza Karın coşkusu ve Hıdırellez şenliği ile geçti...Eline ,kitabı tutuşturunca ve de yazımı okuyunca kocakişisi  pek keyiflendi pek mütehassıs oldu:)) Kızlar keşke son bölümü eklemeseydin dediler,biraz  duygu seli yaşatan kısım o olmuş:)) Dün de  sülale boyu Hıdırellez şenliğinde baş konu kitap oldu,  okuyanlar yine duygulanınca Mehmet -Yenge şimdilik dört leşin var,dedi...Gülmekten öldüreyazdı bizi:)) İşte böyle,bizim için çok güzel bir anı oldu..İnşallah kitabın da şansı bol,bahtı açık olur  böylece asıl amacına da ulaşır...




Dün ,sülalele boyu kahvaltıyla başladık güne...Sonra ben ısrarlara dayanamayarak basket sahasına gidip  atışlar yaptım. İlk seferinde kale almamışlardı ama sonra  Hanyayı Konyayı görünce artık giderken -Yengeee hadiiii, diyorlar ve tek bayan olarak  ailenin kadınlarını temsil ediyorum. Heeey, ne doktorlar ne mühendisler dize getiriyorum üçlük atışlarımla bilemezsiniz:))






(ayıptır sölemesi,böle yatıp kitap bile okudum,güneş sırtımı ısıttı,rüzgar yanağımı okşadı,süper oldu süper)



Öğleye doğru,Cancanlar aradılar,birlikte program yapalım diye ve bizim programda sahne aldılar. Artık Uras'da ortada geziyor,gün boyu koşturdu...Akşam ,Hıdırellezimizi yaptık,gül ağaçlarının dibine dileklerimizi koyduk.Uras,eline bi kağıt almış, geldi O da koydu...Akşam yemeğimizi de orada yedik eve geldik. Artık ,piknikler öyle evden kuru köfte hazırlayayım,yumurta haşlayalım,zeytinyağlı dolmalar yapalım tarzı değil. Acıkınca  hadi yemek bölümüne geçelimli:)) Olsun,yine de piknik pikniktir. A bakın şimdi piknik deyince aklıma ne geldi... Kaç kişi izlemiştir ''Piknik'' filmini...Ay ne şaanedir ya...William Holden, Cliff Robertson, Kim Novak oynamış baş rollerinde...Ben bile doğmadan önce çekilmiş diyeyim de anlayın ne kadar eski olduğunu ama izleyinki sinema literatürünüz eksik gedik  kalmasın. Valla mağara kadar oyuk kalır ona göre:))




''Survivor''u izliyor musunuz?Duygu diye bi kız var. Abi ,onu izleyen annesine babasına acım acım acıyorum. İzlerken nasıl utanıyorlardır...Valla biri gurur duyuyorum dese ,yeminler etse inanmam...Özel iticilik dersi alıp öyle mi? gitmiş.Yoksa Acunûn raiting tuzağı falansa..yerim onun raitingini de ''Survivor''unu da...Benim favorim Doğukan...

Kitap ve filmlere gelince ,bugün bir filme başladım ama araya iş girdi...Kitapsa İmza: Karın okuyos tabikitleri de...128 kadın,128 ayrı öykü,kimi hüzünlü,k,m,gülümseyen,kimi de yaralayan öyküler...
 





5 Mayıs 2013 Pazar

İmza:Karın


Bugün itibariyle kitapçılarda...

4 Mayıs 2013 Cumartesi

İmza:Karın

Günlerdir çıkmasını heyecanla beklediğim İmza: Karın; bugün artık kitapçı raflarında yerini alıyor. Biliyorsunuz içinde benim de olduğum 128 Kadının ,kocalarına yazdığı mektuplardan oluşan bir kitap bu... Aynı İmza:Kızında olduğu gibi geliri yine hayırlı bir işe gidiyor. Ben arka kapak yazısını  okurken bile o kadar duygulandım ki,içindeki yazıları merak ediyorum valla kendi yazımı bile... Kocam böyle bir kitaptan haberdar ama ne yazdığımı bilmiyor tabi...Okurken ki yüz halini o kadar merak ediyorum ki, bana gelecek olan kitabı bekleyemeden bugün gidip alacağım.
Kitabı kitapçılarda bulabileceğiniz gibi D&R internet sitesinden sipariş de edebilirsiniz.
"İmza: Kızın"dan sonra ikinci proje "İmza: Karın"da hayata geçti. "İmza: Kızın"da olduğu gibi bu kitapda da ünlü-ünsüz 100'ü aşkın kadın , kadınların huzurlu, mutlu ve kendilerini ifade edebilen bireyler olması için faaliyet gösteren "Sınır Tanımayan Ebeveynler Topluluğu Derneği (STET)"e gidecek. Kitabı "İmza: Kızın" ekibinden Banu Özkan Tozluyurt yayına hazırladı ve bu hafta sonu tüm kitapçılarda satışa sunulacak. Ayrıca www.dr.com.tr den ön sipariş yapılabilir. 
"Keşke benim mektubum da kitapta yer alsaydı" diyorsanız şansınızı kaybetmediniz, sizin için de farklı bir imkan var, mektubunuzu imzakarin@gmail.com a göndererek www.imzakarin.com sitesinde yayınlanmasını sağlayabilirsiniz. Desteğiniz ve paylaşımlarınız için kitabı hazırlayan ekip adına teşekkür ederim...

3 Mayıs 2013 Cuma

Gamsegamse

Daha annesi doğarken,annesinin gülüşüne yerleşmiş,önce yanağındaki gamzesi, sonra da kız Gamze'si olmuş.:))Daha doğar doğmaz,giysilerini kendisiyle aynı saatte doğan,erken doğup ailesini faka bastıran bir muzip çocukla  canı gönülden paylaşmış:)) Annesiyle babası o dakkika anlamışlar ki; bu kız çok paylaşımcı olacak:))

Bugün, hepinizin tanıdığı, eğer evde olmazssa evin suyu çekilmiş değirmen kadar sessiz olduğu:) Bizim evin müdürü;Gamsegamse'nin doğum günü...

Bir anne olarak tabiki çocuğum sağlıkla, keyifle yaşasın,her istediğini elde etsin, en başarılı o olsun:)) isterim  ama en  büyük dileğim Allah, hep iyi insanlarla karşılaştırsın...Vefalı,hiç çekinmeden kapısını çalabileceği dostları olsun.  O'nun için şiirler yazabilen,gözünden hiç bir şey kaçmayan öğrencileriyle çok sevdiği mesleğinde,hedefinde olan herşeyi gerçekleştirebilsin.






Şimdi kişisel isteklerim.

Her zaman(  tv izlerken)yattığı koltuğu bana versin,orası evin en güzel köşesi nasıl da kaptı...Yemeğin benim sevdiğim taraflarını bana bıraksın. Ama bunun yanında ,bana hediyeler,kitaplar almaya ,sürprizler yapmaya devam etsin. Bir anne başka ne isteyebilir ki:))

GAMSE'mmmm iyi ki doğdun iyi ki benim kızımsın,başkalarının kızı olsaydın inana onları çok kıskanırdım. Mutlu ,sağlıklı  yaşların yılların olsun.

Not: Bu akşam pasta merasimi yok di mi? yapmayalım derken beni denememişsindir umarım:))

2 Mayıs 2013 Perşembe

yeni kitaplar,filmler,mekanlar

Size'' Simonetta'nın Bademleri''nden söz ettim mi? peki ''Salai'nin Yumurtası''ndan  peki peki  Olgun Şimşek'in başrolünü oynadığı,ödül üstüne ödül koymayan ''Gözetleme Kulesi''nden  ya da iki haftadır kendimize mekan edindiğimiz ''Beylerbeyi- Yakamoz  Balık Restaurant''dan... Sabahın erken saatlerinde koruda yapılan kahvaltılardan...Bu haftasonu'' İmza:Karın'' da kitapçı raflarında yerini alıyor ve de internet satışları başladı .Yazarlarından birinin de benim olduğum bu kitabı,umarım kitap listelerinize alırsınız. bile.ve yaşasın  bahar da geldi artık.






''Simonetta'nın Bademleri''  önce gelsin hadi...Simonetta güzeller güzeli bir kadın,çok da zengin ama kocasını savaşta kaybeder...Leonardo da Winci  en gözde çırağını Simonetta'nın şehrine kilise  fresklerini yapması için gönderir.  Kadının güzelliğinden etkilenen Bernardino, Simonettanın yüzünü Saronno kilisesinin fresklerinde Meryem Ananın yüzü olarak kullanır ve bu güzelliği ölümsüzleştirmeye karar verir. Geride kalan her günle birlikte freskler biraz daha şekillenirken, ressam ve modeli birbirlerine âşık olurlar. Simonetta, Luininin dehasına âşığı için bademlerin özünden yapılan bir içki yaratarak karşılık verir-ünlü Amaretto di Saronno.

Salai'nin Yumurtası...Kaderin cilvesi bana bir kez daha  yüzünü gösterdi ve bu kez karşıma Leonardo Da Winci'nin  çırağı ve de evlatlığı Salai'yi çıkardı. Bu birazcık polisiye havasında bir roman...Aslında gerçek mahkeme tutanakları.... Amerika yeni keşfedilmiştir. Leonardo Da Winci; yeni dünya haritasını çizmek için çünkü artık anlaşılmıştır ki,dünyada üç kıta vardır:)) Salai'yi  yararlanacağı bir evrağı bulması için görevlendirir. Salai tabi rahat durmaz ve başını derde sokar. Kitap mahkemede Salai'nin başından geçenleri anlattığı mahkeme tutanaklarını içeriyor. Biraz mizahi bir dili var. Olayların gerçekliği alt metinlerle desteklenmiş. Bu kitap; bana hep koruda eşlik etti...














Sıra filmimizde...Gözetleme Kulesi; çeşitli festivallerde ödül almış bir film. Oldukça dar bir kadro ile çekilmiş ama orman manzaraları mükemmel...Filmi çok beğendiğimi söylemeliyim. vereceğim tek ipucu, Olgun Şimşek ormanda tek  başına yaşayan bir orman gözetleme  görevlisi...Aşağıdaki ödülelri alan bu filmi izlememezlik etmeyin.



Adana Altın Koza Film Festivali / Türkiye (Türkiye Prömiyeri)
En İyi Yönetmen Ödülü
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü
En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü
Toronto Uluslararası Film Festivali / Kanada (Dünya Prömiyeri)
Resmi Seçki
Rotterdam Uluslararası Film Festivali / Hollanda (Avrupa Prömiyeri)
Resmi Seçki
Nürnberg Türkiye / Almanya Film Festivali / Almanya
En İyi Kadın Oyuncu Ödülü…

Baharın gelmesiyle kahvaltımızı koruda  yapar olduk. Hem ağaçlar arasında yürüyüş imkanı hem de Boğaz manzarasıyla size önerebileceğim bir seçenek. Üsküdar Fethi Paşa Korusundan söz ediyorum tabiki.İçinde bulunan köşklerde hem kafeterya hem de Restaurant  hizmeti veriyor. Yalnız kahvaltı için erken saatler tercih etmek gerekiyor. Çünkü hafta sonu oldukça kalabalık. Biz çok yakın olduğumuz için ,sorun yaşamıyoruz ama dönen,yer bulamayan çok oluyor bunu da not edin. Yoksa sana uyduk geldik,yer bulamadık ,aç kaldık demeyin:))

İki haftadır ,hafta sonu yemeklerinde Beylerbeyi Yakamoz Balık  mekanımız oldu...Sanırım uzun bir süre hatta bu kalitede devam ederse olmaya da devam eder. Daha önceleri Tarihi Byelerbeyi Balıkçısını önerirdim hep ama  sadece manzarayla bu işi götüremeyeceklerini umarım anlarlar. En ufak bir jest olamdığı gibi yaktıkları fırın helvayı öylece koyabiliyorlar insanın önüne. Neyseki bizim masa değildi:))şanslılarmış.

Yakamoz Balık, Beylerbeyi Camiinin hemen yan sokağında...Tüm balık çeşitleri ve balık ürünleri yanında, kırmızı et tercih edenler içinde çeşitli alternatifler var. Bunun yanında hemen dışarda közde kokoreç ocağı da var...İki haftadır burada yiyoruz ve kanki olduk bile. Yemek öncesi getirdikleri ikram tabağı  ve yemek sonunda yine ikramları olan çayları ve çikolata soslu irmik helvaları da enfes.Yazın burayı da tavsiye ettiklerim  arasına. Fiyatlarının da çok makul olduğunu söyleyebilirim.









arasına...
 





Şimdi ben artık gideyim,çünkü; yarın sabah erkenden çook uzaklardan gelen ama size çook tanıdık biriyle kahvaltı edeceğim.