Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Şubat 2013 Pazartesi

Anlat İstanbul uzun uzuuun anlat

Dün İstanbul bahar gibi bir gün yaşarken biz yollara düştük. Sabah kahvaltımızı görümcem'in oğlu Ercü ve ailesi ile yapacaktık. Gecenin bir buçuğunda planlamıştık:)) Kahvaltı yerimiz planlıydı ama ondan sonrası  için kocam ne gele ne gele dedi,her zamanki gibi...




Sabah saat:10 da evden çıktık,Koruda güzel bir yürüyüş yaparak korunun en aşağısında bulunan  Beyaz Köşk'e gittik...Burası yaz için de kış içinde kahvaltı ve yemek için çok güzel bir mekan. Tek kötülüğü rezarvasyon almaması... Gittiğinizde boş yer yoksa,telefon numarası bırakıyorsunuz,siz koruda biraz yürüyüş yaparken,sağa sola bakarken telefonunuza mesaj atıyorlar...Sayın  misafirimiz, yeriniz  hazır diyorlar:)) Biz sekiz kişi olduğumuz halde 10 dk falan bekledik... Ercüler geldi, sarılıştık,öpüştük ne haber,nasılsınız falan derken,telefonuma mesaj geldi bile... Açlıktan kırılmış gibi kahvaltı ettik:) Burada kahvaltı için fiyatlar oldukça makul,hem de oldukça ama bizim gibi yok paçanga böreği yok sucuklu yumurta yok menemen derseniz bunlar ekstraya giriyor...Çay sınırsız zaten masaya termos bırakıyorlar...Bir kaç okuyucum gittiğim yerlerle ilgili fiyat bilgisi de vermemi istedi ,bu bilgiler onlar için...

Kahvaltı bitti ne yapalım bundan sonra derken  kocam ,hadi Sarıyer'e  doğru geçelim bi sonrasına bakarız dedi... Sarıyer deyince aklımıza Telli Baba geldi hadi oraya da uğrayalım dedik. Kızlara giderken anlatıyorum, çok kalabalık olur,yüzlerce gelini bir arada görürsünüz falan diye ama tıssss....Bir tane bile yoktu ilaç için... İki tane yaşlı  teyze vardı dua eden...Neyse en azından  görmüş oldular.





  E buralara gelmişken, Karadeniz havasını özledik,Karadenize doğru akalım dedik. Rumeli Kavağına geldik ıııh çok gezdik buralarda, hadi Rumeli Feneri Köyüne, ama önce Garipçe adını duyarız ama görmedik,bi orayı da görelim buralara kadar gelmişken dedik ve önce Garipçe'ye gittik.Burası küçücük bir balıkçı köyü. Bir bakkalı,bir kahvesi ve üç restoranı var. Biz karnımız henüz acıkmadığından bir çay  kahve içelim dedik,kahveden isteyin verirler dediler:)Anadolu yakasındaki Poyraz Köy'ün tam karşısına düşüyor.  Biz kemençe sesine doğru gittik,adam kıyıya atmış sandalyeyi kemençesini çalıyordu. Balıkçılar ağlarını tamir ediyorlardı...Köylülerin ürünlerini pazarladıkları yerel bir pazarı vardı...Genelde motorsikletçilerin rağbet gösterdiği bir yerdi.Sarıyer'den sonra 10 km.













Garipçe'den Rumeli Feneri Köyüne geçtik. Burada Cenevizlilerden kalma bir kale var. Kızlar buraya bayıldılar,taştan taşa zıp zıpladılar,resimler çektiler. Deniz kıyısına kadar indik. Gözünü sevdumun Karadenizu uyyyyy dedik.Balık çoktu galiba denizde ki martılar denizin üstünü silme kaplamışlardı. Balık demişken ,buralara kadar da gelmişken hadi balık alalım  fikri doğdu kafamızda... Balıklar da   denizden çıkalı henüz bir saat olmuşmuş. İki balıktan anlayan Ercü ve ben yani balıkçıdan içeri girdik. Balıklarımızı seçtik,aldık.
















O sırada acıkmaya da başladık ama Cero ve Naziş biz balık yemeyiz,siz de balıklarınızı aldınız zaten başka bir şey yiyelim dediler. Ora mı? bura mı? derken  Sarıyer'e kadar geldik. Ercü madem buraya kadar geldik hadi Dragos'a demez mi? hemen rezervasyonu da yaptırmaz mı?...Kızlar feryat figan biz oraya kadar dayanamayız diye bağırışıyorlar. Neyse sonunda Göztepe D.S.İ   ye gidelim, hem istediğimiz gibi yer içeriz hem de kızlar onların da iki kızı var,onlar dinlenirler,sohbet ederler  biz de salona geçer  ellibir çeviririz  dedi. Hadi  ona razı olduk.Rezarvasyonu oraya çevirdik.








Göztepe D.S.İ tesislerine ulaştığımızda artık açlıktan gözümüz dönmüştü... Çorbadan başladık:) Yemeğimizi yeyince gözümüzün önündeki perde kalktı sanki...Kahvelerimizi içip ellibir partisi çevirmek için aşağı salona indik. Kızlar kanepelere yayıldılar biz eşler  oyunumuza başladık. Ercü ,şimdi size 400 yedircem diye diye oyun sonuna kadar bir kez bile açamayarak bizi gülmekten kırdı geçirdi...

Sabahın onunda çıktığımız eve gecenin on birinde  yorgun ama çok keyifli döndük.




Bugün Zuz'la Capitol^de buluşup ''Hükümet Kadın''ı izledik sinemada...Sermiyan Midyat'ın ailesine ait gerçek bir öykü...Güneydoğu Anadolu'nun ilk belediye başkanının hikayesi... Tamamiyle bir Demet Akbağ show diyebiliriz. Hikaye çok güzel... O beş dakikalık rolünde Cezmi Baskın yine harikaydı...

Bu kada...