Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Şubat 2013 Salı

Kapı filminden Bizans İmparatorluğuna doğru

İzlemezseniz küserim kategorisine koyduğum bir filmle karşınızdayım.Küserim ,çünkü;ben bu filmin ardında çok koştum. Önce kitabını okudum ,ha daha adını demediimm:)) Magda Szabo'nun aynı adlı kitabından uyarlanan yönetmenliğini de kendi yaptığı ''Kapı'' adlı filminden söz ediyorum.Filmi önce'' Filmekimi''nde izlemek istedim. Ama malesef bilet bulamadım,dvd sini falan da aradım yok yok...Ama dün birden bire hooop kucağıma düşüverdi...İzlemenizi şiddetle öneriyorum...Hatta öncesinde ''YKY'' den çıkan kitabını okursanız ballı lokma tatlısı gibi olur...Yalnız dikkat etmeniz gereken bir şey var o da bu isimde bir tane de korku filmi var..Ama ben size unutamayacağınzı bir kıyak yapıp,izleyebileceğiniz bir link vereceğim tabi..İzleyenler bana görüşlerini yazarsa çok memnun olurum...



İki farklı kadının biri yazar,diğeri ise onun yanında çalışan hizmetçisi...Ama kuralları koyan kim,patron kim belli değil...Çok fazla ip ucu vermek de istemiyorum...İzleyin ...okuyun...okuyun izleyin...


Kitap okumada yavaşım bu ara evet ama yoğunum da...Bugün hummalı bir temizliğin ardından bitap düşmüş vaziyetteyim mesela...Daha akşam yemeği kotarılacak, ve yarın da okey  grubu buluşmam olacğı için ev ona göre planlanacak. Burası 24 saat yaşayan bir ev artık biliyorsunuz:)Kitapda  hala Kızarmış palamutun kokusunu okuyorum... Düştük bir koku peşine yüzyıllar arasında gidip geliyoruz... bir paragrafta 6-7 Eylül olaylarına karışmış, caddede de koşarken birden bire hooop Bizans devrine hatta Körler ülkesi karşısına kurulan Byzns'ta yani İstanbul'un ilk kurulduğu günde bulduk kendimizi...Bu efsaneyi de size anlatmasam çat diye çatlarım... Efenim Byznos, ülkesindeki baskıalrdan yılar bir gün ve başka bir ülke bulmak için yollara düşer. Danıştığı kahin ona yeni ülkesini Körler Ülkesinin karşısına kurmasını söyler ve olay şöle gelişir:))





Kentini kuracağın yer, körler ülkesinin tam karşısında olacak.” der kahin.. Byzas yola çıktı, aradı taradı, körler ülkesi diye bir yer yoktu. Sonunda, mola verdikleri bir deniz kıyısında, karşı sahile baktı ve bağırdı: “Bu insanlar kör mü, burası varken orada oturulur mu?”. Delfoi kâhinini hatırladı genç adam; “Körler ülkesinin karşısında kuracaksın kentini.” Körler ülkesi, günümüzün Kadıköy’üdür! İstanbul’dan çok yıllar önce kurulmuştur “Khalkedonia”, yani Kadıköy. Byzas; ordusuyla gelip soluklanmak için durduğu şimdiki Sarayburnu’nda, manzaranın muhteşem görüntüsünden adeta büyülenmişti. Khalkedonia’nın neden “Körler Ülkesi” tanımlamasını hak ettiğini anlamıştı artık. Çünkü, böyle cennet benzeri bir yer dururken, tam karşıda ve korumasız bir yerde kent kuranlar, ancak kör olabilirlerdi! Ol hikâye böyle. Temelleri Sarayburnu sırtlarında atılan kente, kurucusunun adı olan Byzas’tan dolayı, “Byzas’ın kenti” anlamında “Byzantion”dendi…

Anam film derken Bizans İmparatorluğunun  temellerini attım ya...

Artık gitme,bamyayı ocağı koyma vakti geldi,bu bizim kızları açmaz yanına allengirli bişiler pişirmem gerek...

Haydi kalın  sağlıcakla...