Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Mart 2013 Perşembe

perşembe yazısı

Yazmayalı neler oldu ,neler yaptım hadi başlayalım..Sondan başa doğru gidelim...Dün ,Zero,Natali ve Özlem (Macera Kitabım) ile önce Kız Kulsesinin karşısında Filizler Köftede  kahvaltı yaptık... Kahvaltı bahane, sahilin sabah sessizliği ve sohbet   şahaneydi...Sahilde yürüyüş, sohbet eşliğinde kahvaltı...Natali'nin çantasından bize çıkan sürpriz Sait Faik kitapları hangisinden söz edeyim...Kahvaltı sonrası kahvelerimizi içmek için bu kez de yine sahilde ki Simit Evine geçtik ki,terası;Tarihi Yarımada manzaralıdır...Buranıntek sevmediğim yönü self servis oluşu neyseki,ilk servisten sonra içecek servisini yapıyorlar ama yiyecek için yine sizin  kalkmanız gerekiyor...Biz de ne yapalım kahvelerimizi aldık tıpış tıpış çıktık yukarıya... Yine  bi dalmışız filmlere kitaplara dilimiz damağımız kurumuş ve acıkmışız hatta...Simit Evine geldik bari simit yiyelim dedi Zero ben karşı masadakilerin havuçlu kurabiyesine göz dikmiştim bile:))





Çok keyifli bir günün sonunda hepimiz evlerimize dağıldık ama ben akşam bi numara daha çektim ve bu kez 17/9 tansiyonla kendimi hastanede buldum...Artık ciddi bir takibe girildi... Umarım devamlılık arz eden bir şey değildir...

Önceki gün çıktığımız yürüyüşte fidanlığa uğrayıp okuma odama bu çiçekleri aldık...Bu sene orayı çiçekle dolduracağım inşallahhhh....





Gelelim filmlere kitaplara,bugün bir film izledim  bir Rus filmi...Adı; Sessiz Ruhlar..






.Adı gibi  bir filmdi...Konuşma çok az,görüntü ağırlıklı...Bir ara bir Nuri Bilge Ceylan filmi izliyorum sandım hatta...İki adam ve kafeste iki kuş...Kuşlara kiraz kuşu diyorlar ama bildiğiniz bizim serçeler...Kocam bizim kiraz ağacının tepesindeki kirazları toplatmazdı serçelerin hakkı diye...Bak belki o yüzden kiraz kuşudur onlar:) Neyse filme dönersek,oldukça ağır tempolu bir film izlerken mesela kendime çay yapmaya gittim onlar hala arabada uçsuz bucaksız yolda gidiyorlardı... Konusu şöyle, Meryalar, Orta Batı Rusya’daki Nero Gölü bölgesinden gelen kadim bir Ugro-Fin kavmidir. 17. yüzyılda Rus halkıyla kaynaşmış olsa da, Merya destan ve gelenekleri halkın yeni nesillerince sürdürmektedir... Geleneklerine göre,eşlerden bir ölünce diğer eş ''Duman'' adı verilen bir konuşma yapıyor ve aralarındaki en mahrem sırları bile anlatıyor...Duman çıkarmak diyorlar buna...Çok sevdiği eşi Tanya’yı yitiren Miron, onunla Merya kültürünün ritüellerine uygun bir şekilde vedalaşmak için en yakın arkadaşı Aist’ten yardım ister..Ve  Tanya'nın cesedi ile yola çıkarlar,yol boyu Miron bol bol duman çıkarır yani evlilik hayatının en mahrem sırlarını Aist'e anlatır...Film konu itibariyle ilginç görünse de o ağır temposu beni benden aldı:)

 Yeni Kitabım; Murat Menteş'in ''Ruhi Mücerret''...Murat Menteş bir kelime cambazı,o yazınca başka bişi oluyo o kelime..''.Korkma Ben Varım'' kı okumaya başladığımda bu ne yav,neyin içine düştüm demiştim ama sonra tarza alışınca  bir cümbüşün içinde olduğumu anladım...Bir sürpriz yumurta vardı karşımda bir ara içinden çizgi roman bile çıktı:) Şimdi ''Ruhi Mücerret'' de beni ne bekliyor bilmiyorum ama bu kez daha hazırlıklıyım en azından...Kitap şimdilik nasıl  bilemiyorum ama ilk sürpriz kapağından geldi...Kapağın üstünde gördüğünüz televizyon üç buutlu,üç boyutlu değil anam üç buutlu...Aşağı doğru tutunca Orhan Gencebay, hafif yukarı doğru tutunca Cüneyt Arkın  görünüyor. Düz olarak bırakıncada  eski televizyonlar gibi kumlu görünüyor...Ve televizyonun altındaki dantel ise kabartmalı sanki gerçek bir örtü duygusu veriyor insana...


Bitti...