Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

1 Nisan 2013 Pazartesi

Asis,yarışma, sportif Lale,yarışmacı Lale,sürprizler ve fiyaskolar

Bu haftasonu bir kaç haftasonluk  etkinlikle geçti...Çok güzeldi,çok lezizdi, çok sürprizliydi,çok sportmendi:)) Herşey çok güzeldi ama iki tane fiyaskosu var:)) Biri kitap,biri film...Leylak Dalım^^O kadarcık çatlak su sızdırmaz der ^^ bu gibi durumlar için. Önce fiyaskolardan başlayalım da sonu güzel bağlansın...

Önce film...Mavi Pansiyon...Fadik Sevin Atasoy,Veysel Diker ve Özlem Tekin'in adını görünce merak etmiştim...dvd sinin çıkması da çok uzun sürdü. Sonuçda 6.7lik bir puanı var ama hiç beğenmedim...Neyseki Bodrum manzaraları vardı...Bodrum anılarımı aklıma getirdi:)) Ataletimin de dediği gibi beğenenlerin olsun...

Kitap: Grinin Elli Tonu...Bir yıldır,çok satanların en başında durup duru...E insan merak etmez mi? Allahım Allahım,iyiki de kendi kitabım değil, kendim alsaydım  sinir olurdum...Debbie Macommer'in  ''Bir Yumak Mutluluk''undan  Leylak ve Atalet sayesinde yırtmıştım ama buna yakalandım. Yarım bıraktım...Bu da beğenenlerin olsun...

Neyseki, Leylak Dalıcım'ın Antalya Kitap Fuarından benim payıma düşen  kitabı göndermesi bu fiyaskoları bir nebze olsun unutturdu...Nedim Gürsel'in son kitabı '' Aşk Kırgınları'' hemi de adıma imzalı...


Haydi şimdi başlayalım asıl maceralara....

Cuma günü İsviçre'den her gelişinde mutlaka bir gününü bana ayıran ve bizim evi uzun bir süre kalori bombardımanı altında bırakan ''Asis'' ile birlikteydik...Çok öncesinden Piyer Loti programı yapmıştık ama hava şartları müsade etmeyince Beşiktaş'da buluştuk...Kitaplar arasında kahvaltı ettik Alkım Kitapevinde,  sandalyelerinin renklerini beğendiğimiz kahvede ,kahvemizi içtik, yine kitaplar arasında  bu kez Kabalcı Kitapevinin kafesinde çay molamızı verdik...Hepsi bahane sohbetimiz şahaneydi...Ben bunları yazarken Asis çoktaaan İsviçre'de ki evine yerleşti bile...



Akşam olunca Asis ile vedalaşınca karşıya geçmek için Üsküdar vapuruna  bindim...Çok kalabalıktı...Üsküdar iskelesine geldim ,kalktım,çıkışa yürüdüm,inmek için sıra beklerken çaprazımda duran biri dikkatimi çekti, döndüm baktım...Yine döndüm,yine baktım...Sen misin? sen misin? dedim...O da cevap olarak   bana sarıldı...Ordu'dan gelerek bize sürpriz yapmak isteyen erkek kardeşim Metin'e işte böyle vapurda rastladım...Halimizi bir  görmeliydiniz...Eve kadar sabredemem gel şurada bi soluklanalım dedim , ''Mado'' da oturduk bir yarım saat kadar,sonra eve geldik... Evde bir şaşkınlık,bir sevinç havası esti....Ama bir gece kaldı, fuara gitmek için sabah erkenden çıktı...Ben de hemen arkasından çıktım...Nereye mi? gittim sabah sabah...Ah işte bundan sonrası tufan derler ya aynen öyle...Haydi alt paragrafa taşınalım:))Ama önce kardiş kardiş resmimiz:)



Kocamın yeğenleri, Bilge,Mehmet,Banu( yeğen Ercü'nün eşi)ve Filiz'' Aileler Yarışıyor'' yarışmasına başvurmuşlar, yengemsiz  olmaz demişler ama yengeye dememişler:)) Bana ancak  başvuru onaylanıp,toplantıya çağrıldığımızda haber verdiler...Toplantı çok iyi geçince bizi cuma günü yarışmanın bant çekimi için çağırdılar...Baştan söyleyeyim,kazanamadık...Karşımızda gerçekten iyi yarışmacılar vardı,çok şekerdiler onlarla yarışmadan çok kulisde eğlendik...Yarışma bittikten sonra hallerimizi anlatıp anlatıp gülmekten yerlere yattık...Sanki kaznmış gibi ,program sonrası hep birlikte yemeğe gidip,birbirimizin,kendisinin farkında olmadığı durumları anlattık anlattık güldük...Bizi en çok güldüren ,kokulu çiçekler sorulduğunda Banu'nun hiç kimsenim yetmiş sene düşünse aklına gelmeyeceği hüsnü yusufu söylemeseydi...Sunucumuz hayatında duymamış zaten:)) .Banu'nun ,çıkışta  -yarışmayı kzanmak umurumda değil, yine kazanmasaydık da ben o hüsnü yusufu demeseydim deyişi,güne damgasını vurdu...Biz daha eve gitmeden haberler kulaktan kulağa yayılmış...Ercü,- söyle bana Banu, bu Hüsnü kim, bu Yusuf kim  diye dalga da geçince artık üç gün boyunca  hüsnü yusufla yattık hüsnü yusufla kalktık... Halbuki herkesin bildiği,gördüğü bir çiçektir ama bilmeyenler de Banuş sayesinde öğrendi:))

 (yayına hazırlanırken görülmekteyim efeeem)

Cumartesi günü ,güzeldi hava, koru yürüyüşü, Paşa Limanında çay molası, akşam  Banu'nun annesi Fato'da yarışmacılara verilen akşam yemeği:)) yine hüsnü yusuf geyiği, geç saatlere kadar çift masalı okey partileri ile geçti....

Pazar gününe gelince valla çok sportif bir gün oldu... Yarışmanın kamera arkasını dinlemek isteyen kocamın diğer yeğenleri ile  buluştuk...Biraz da onlar bizi tiye aldılar, bi de sizi görelim dedik, biz de:)) Basketbol,voleybol,bol bol yeme içme,çıplak ayaklarla çimlerde yürüme,ağaçların altında uzanıp kitap okuma, doğumgünleri çakışan iki kuzenin çift pastalı doğum günü ile şen şakrak bir pazar günü oldu...







(Görüyormusunuz, hepsinin ağzı beş karış açık atışıma bakmaktalar:))),Bilge, instagramda, kadının fendi erkeği yendi, yengem bu kadar erkeği dize getirdi yazmış:) Uzun yıllar basketbol topu elime almasam da hafıza denen bir şey var...Ben bile şaştım kendime...

İşte böyle geçti,haftasonu...Evimi özlemişim ama...Şimdi bir tencere kabak ve biber dolması yaptım misss gibi pişmekteler... Sahi sizler neler yaptınız haftasonunda...