Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Eylül 2013 Pazartesi

Zeyrek'te Zaman

Yeni eğitim-öğretim yılı bugün itibariyle resmen başladı. Bizim örtmenler de en az öğrenciler kadar heyecanlı ve tatile doymamış biçimde gittiler.

Ben de şimdi sanki her işim bitmiş de oooh kebap valla  imajı veriyor olabilirim ama   evin imajı -bir an önce ayıl artık durumlarında...
Şimdiii ben nasılsa  genel temizlik yakın o yüzden şöle üstten üstten geçip, gidip deniz kıyısında ayaklarımı uzatıp kitap okuyabilirim. Bugün pazarımız ,gelirken de evin alışverişini yapabilir, kış hazırlıklarına bir es verebilirim. Nasılsa daha ekim sonuna kadar sürer bu domates furyası...20 kavanoz kadar da yaptım zaten. Akşam yemeğimiz için dünden biraz bir şeyler yapmıştım, yanına da bir  domatesli spagetti sallayabilirim.Ya da balık pazarına uğrar akşam yemeğini balığa döndürebilirim

Ya daaaa evimi bi güzeeel toplar, pazarıma çıkar, alışverişimi yapar, kış hazırlıklarına devam  ederim.Kavanozlarımın karşısına geçer, üle ne becerikliyim diye kendi kendimle övünürüm.Akşama doğru da sinemaya  gider,haftasonu bir türlü gidip de izleyemediğim filmi izler,kızlar okuldan gelene kadar da eve dönerim. Sinemaya bir taş atımlık mesefade olduğumu  söyleyeyim de, oooo ne zaman gidicen de ne zaman gelicen demeyin...Tabi hala böyle oturmaya devam edersem bunların hiç birini gerçekleştiremem.


Şimdi gelelim hafta sonu ne yaptık ne ettik. Cumartesi günü  kocam, Naziş ve  ben Zeyrek'teydik. Çünküm Gamse  iki haftadır hafta sonunu Büyük Ada'da geçiriyor. Biz önce Fatih Kadınlar Pazarı içindeki ''Siirt Şeref Büryan Kebap Salonu'' na gittik. İnanmazsınız ben burayı üyesi olduğum yabancı bir yemek sitesi vasıtasıyla keşfettim.  Ülen Allahın gavuru gelmiş yemiş de ben niye bilmiyom burayı falan demedim. Gayet nazik nazik-hayatım ,bak ne kadar güzel bir yer, yemekleri de çok nezihmiş...Ecnebi bir site çok methediyor. Bak onlar bile nasıl beğenmişler kalk gidelim,demiştim ve gitmiştik. Üç yıl falan önceydi... Hatta oraya gidince önce ne var ne yok herşeyin tadına bakmış, sonra o pazarı gezip, pazar deyince meydan karşılıklı Büryan kebapçılarla dolu, daha aşağılarda da yerel yiyecekler satan dükkanlar var. Otlu peynirler, çeşit çeşit ahayatımda görmediğim,tadını bilmediğim baharatlar ve daha aşağılara doğruda kasaplar. İlgisini çekenler için hemen Bozdoğan Kemerinin altında olduğunu söyleyeyim. İsteyene daha detaylı adres de verebilirim.Neyse ,işte biz büryanları,mumbar dolmalarını , kepçe kepçe ayranları löp löp götürdük.Sonra daldık Zeyrek sokaklarına...Tarihi evler arasında dolaştık, Koç Vakfının Zeyrek Camii karşısındaki şahane  manzaralı Kafesinde bir mola verdik. Camii çok güzel ama tadilatta olduğu için ancak namaz saatlerinde açılıyormuş.Ama dışından bile bakmak  insana kendini bir tuhaf hissettiriyor. Asırlardır böyle ayakta duran bir yapı onun yanında ise en ufak bir sallantıda püf diye gidiveren modern binalar... Zeyrek sokaklarında dolaşa dolaşa Balat'a indik. Öyle bir yorulmuşuz ki ev ev diye inledik. Vapura attık kendimizi, denizin köpüklerini izleye izleye çaylarımızı içe içe attık kendimizi Üsküdar iskeleye... Sonrası Home sweet home...


















Dün yani pazar günü kızlar; son rötuşları yapmak üzere okula gittiler. Ben ha şimdi ha birazdan sinemaya gidicem derken evde öylece kalakaldım. Geçen hafta pazarda bizim oraların kabağından bulmuştuk, ondan kaygana yaptım,çayımızı da demledik oooh miss uzattım ayaklarımı Vatankitapın  10.yıl özel sayısını okudum. Hamdi Koç, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli gibi bir sürü ünlü yazar kendilerini etkileyen kitapları yazmışlar. Zülfü Livaneli ve Gülten Dayıoğlu'nun yazıları özellikle çok hoşuma gitti.

Hadi şimdi bi de kaygana tarifi verelim ve ben gideyim artık.




 


 





Hayde gittim ben...İyi bir hafta olsun.