Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

25 Şubat 2014 Salı

Dersimiz: Fizik

Dün itibariyle artık canıma tak eden diz ağrılarım nedeniyle fizik tedaviye başladım. Zuz da benimle birlikte tedaviye başladı Çünkü;O  da tenisçi dirseği denilen bir rahatsızlıktan  muzdaripti... Anam 100 yaşında olmak böyle bişi olmalı. O muzdarip kelimesi yerine koyabileceğim kelimeyi bulmadım:) Neyse işte kardiş kardiş tedavi oluyos. Karşılıklı geçip. Çabuk bitsin diye de günde iki seans alıyoruz.İki seans arasında iki saatlik boşluğumuz var o boşlukta da sohbet, yeme ,içme,didişme ve gülüşme işlerini yapıyoruz. Tedavinin en keyifli yanı yatıp kitap okumak:))Tabi en önemlisi de günün büyük bir kısmı hastanede olduğumuz için gündemden uzak kalıyor olmak.

Bugün dizimde hissedilir biçimde bir rahatlama hissettim. Eski günlerime dönmek, Üsküdar-Harem sahilini keyifle yürümek istiyorum. Dolmuşlardan zıp diye inmek, merdivenleri  hop hop inmek istiyorum.

Hava da ne kadar soğudu, kış başladığından beri bu kadar soğuk hatırlamıyorum. Durdu durdu bana sakladı sanki tüm hışmını . Hadi hiç resimsiz olmasın. Kabataş motorundan, yağmur damlaları ardından görünen Kabataş iskelesi...


Böle işte...