Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

1 Nisan 2014 Salı

Haliç Vapuru yandan çarklı ve Kıymet Teyze

Seçimi de atlattık diyemiyorum malesef,çünkü bir çok yerde itirazlar devam ediyor. Ne seçimler gördük ama böylesine hop oturup hop kalkmadık hiç. Bu seçim bambaşka bir seçimdi. Demokrasi sınavında yine sınıfta kaldığımız şaibelerini yıllar yılı konuşacağımız bir seçim oldu. Ama hangi partiye oy vermiş olursak olalım hepimizin hemfikir olduğu tek konu biz artık oylarımızın ne kadar değerli olduğunu öğrendik.

1 Nisan tarihinin bizim evin tarihinde önemli bir yeri var. Tam 35 yıl önce he şimdi 35 yıl dedim diye bana yaşlı başlı,ununu elemiş eleğini de duvara asmış  gözüyle bakmazsınız umarım:)) o zamanlar evlilik yaşı 35 değildi:))Neyse ,işte zaten biz de evlenmemiş nişanlanmıştık zaten. Dün gece koca -Lale ben yarın için bir program yaptım dedi... Sabah kalkalım,Haliç vapuruna binelim,Eyüp'e gidelim. Eyüp Sultan'a uğrar,teleferikle ''Piyer Loti'' ye çıkar,çayımızı neyin içer,sonra da cıkmış oluruz yemeğimizi yeriz dedi. Akşam da kızlarla kutlarız ,he ne dersin dedi. Aynen de öyle yaptık.
Çok keyifli bir gün oldu. Hava da güzeldi. Haliç vapuru da yandan çarklıydı. Vapurda kitabımı okudum,çayımı içtim. Haliç manzaraları seyrettim. Vapurun zik zak yapa yapa Haliç'de ki tüm iskelelere uğramasına bayılıyorum zaten.


Önce Eyüp Sultan'a uğrayıp dua ettik. Ailem için ederken  Allahım şu ülkeye de bi izan ver artık demeyi de unutmadım... Sonra teleferikle Piyer Loti tepesine çıktık. Burayı Japonlar,Eyüp Sultan'ı da Fransızlar basmıştı. Teleferikde bizimle birlikte Arap bir aile vardı. Küçük kız adı da Meryem'miş. Çok şekerdi. Teleferiğe tayyare diyordu. Aşağı inip durduğumuzda da Maşallah Maşallah dedi. Gülmekten gözümden yaş getirdi.Piyer Loti'de oturduk,şahane manzaraya baka baka çaylarımızı içtik,sohbetimizi ettik. Birbirini kaybeden Japonların haline güldük. Biraz sokaklarını dolaştık ve tekrar teleferikle aşağı indik. Acıkmıştık ,yemek yiyelim dedik. Buraya hem yerli hem yabancı turist ziyareti çok olduğu için her çeşit lokanta,kafe var. Ben gözüme ''Tarihi Osmanlı Sofrası''nı kestirmiştim zaten:)) Gittiğimiz de  üç katı da Fransızlarla doluydu. Çok genç bir kafileydi, sanırım öğrencilerdi. Buranın özelliği madem Eyüp Sultan'a gittiniz,manzaranızda Eyüp Sultan Camii... Sanki avlusunda yemek yer gibi hissediyorsunuz kendinizi...



(şölee bi resmimi koyayım da otuzbeş motuzbeş dedik)))


 Yemek sonrası da biraz Eyüp sokaklarında dolaştık. Benim görmek istediğim ''Deftardar Nazlı Mahmut Camii'' ne gidecektik. Ama uzun bir yürüyüş gerektirdiğini öğrenince dizime daha fazla yüklenmemek adına bir başka sefere bıraktık.

Vapura bindiik çayımızı söyledik. Kah sohbet,kah kitap okuyarak Üsküdar'a döndük. Yol sanırım 45dk falan sürüyor. Hem trafik derdi yok hem manzara var yani o taraflara geçmek isterseniz Haliç Vapurunu tercih etmenizde fayda var. Benden söylemesi.

Ve bence bugünün en önemli kişisi ve en çok umut veren kişisi Edirne'li Kıymet Teyze...Evinin önündeki parka giren iş makinelerinin önüne sandalyesini koyup oturan ve Belediye Başkanı gelip de söz verene kadar kalkmayan eli,yanakları öpülesi Kıymet Teyze...



Bugün kitap,film konuşmadık ama nasılsa ben hancı siz yolcu daha çook konuşuruz. Kalın sağlıcakla