Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

16 Haziran 2014 Pazartesi

Ordan burdan şurdan

Çıkmaz bir sokağa girdim,ya geri dönecek o korkunç yokuşu çıkacaktım ya da yan taraftaki alt tarafı uçurum olan çok dar yoldan yürüyecektim. Fakat bu yolda da biraz yürüdükten sonra önüme bir bina çıkıyordu ve yol bu binanın köşesinde bitiyordu,binaya tutunup diğer tarafa geçmem gerekiyordu. Uçurum ve alt tarafı deniz. Ne yapayım ben de uyanmayı tercih ettim. Üçüncü seçenek hep vardır di mi ama?)))

Bir saat kadar önce  yazı yazmak, maillerime bakmak için bilgisayarın başına oturdum ve ınınınınnn ne maillerimi açabiliyorum ne blogu...Üstelik böyle bir blog adresi barındırılmıyor gibi bir garip söylemle karşılaşıyorum. Anah rüyamdaki çıkmaz sokak bu mu dedim?)) Neyse sonra bana şifremi sıfırlamam önerildi falan filan sonunda kavuştuk benim canım okuyucu... Vallah kaybettiydik birbirimizi...

Neyse şimdi hadi başlayalım,koca bir hafta sonu geçirdik ne ettik nişledik bi bakalım.
Cumartesi günü doğum günümdü biliyorsunuz. İlk kutlamayı Ecemkuşla yaptık.Sabah kahvemizi Kuzguncuk Çınar Altında içtik. Kuzguncuk sokaklarını dolaştık. Öğle yemeğimizi yine Kuzguncuk ''Metet Döner'' de yedik. Burada döner yemenizi mutlaka öneririm... İstanbul'un en iyi 10 dönercisinden biridir.Vedat Milor tarafından test edilip onaylanmıştır.


Yemek sonrası da önce Kanlıca'ya gittik ,şu toprak eşyaları yapan ve satan yere rastladık. Her şey çok güzeldi fakat sahibi cuma namazına gitmişti... Biz biraz gezindik oralarda... Ecem gelincik tohumları topladı...




(BU SAKSILAR ÇOK ŞIKTI)
Daha sonra da kandili Kandilli'de söndürdük. Bir şeyler içmek ve atıştırmak için  deniz kıyısındaki ''Alperenler Cafe'' ye gittik. Kafe dediğime bakmayın burası oldukça büyük bir yer,özellikle kışın Beyran çorbasını öneririm.







Dün Babalar Günüydü  özel bir yazı yazmadım ama  Babamın yaptığı soğuk çay tarifim ve yine babalar günü için kocama pişirdiğim özel bir pilavın tarifi var size...







Babamdan size pratik buzlu çay tarifi:Biz çocukken babam bunu yapardı annem de yine lüzumsuz lüzumsuz icatlar çıkarıyorsun derdi. Babam da Avrupalı çayı böyle içiyor diye tuttururdu:))

Sabah çayınızı demlediniz ama fazla demlemişsiniz kaldı. Bunu bir cam şişeye süzün,üstünü buzlu suyla doldurun ve istediğiniz ölçüde şekerle karıştırın. İçine limon dilimleri atın. Buz dolabına koyun. Alın size İcetea:)) Benim babam bunu fi tarhinde yapardı:))
Dün  aklıma geldi,yaptım ve kitabımı okurken mis gibi içtim.



 Havuçlu ve tel şehriyeli bulgur pilavı tarfi:Bu pilav, yanına bir salata ya da cacık yaptığınızda tek başına bir ana yemek olabilir.

 Kuş başı etinizi pirin,iyice suyunu çekince yağ ilave edin,bir küçük soğanı ince ince çentin birlikte kavurun,
sonra yarım kase tel şehriyeyi ilave edin,şehriye pembeleşince 1 adet rendelenmiş havucu da üstüne koyun,bir kaç kez de havuçla çevirdikten sonra bir kase bulgur ilave edin,üstünü iki parmak geçeccek kadar
sıcak su ve tuzunu koyun kısık ateşte pişirin.Piştikten sonra, karabiber ve dereotu ilave edin bir kez karıştırın... Affiyet bal şeker olsun.


Gelelim doğum günümün en güzel an anlamlı hediyesine... Tabikitleri de madein: Ecemkuş:)) Okuma odam için kitap şeklinde bir yastık ama içini açınca da en sevdiğim türkü; Mihribanın sözleri ve notaları karşılıyor sizi. Beni yakından tanıyanlar bu türküyü defalarca hatta çok defalarca üst üste dinlemeden keyfini çıkaramayacağımı bilir.








İşte böle böle