Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Eylül 2014 Perşembe

Yazı uğurlarken sonbaharı karşılarken

Yaz da bitti... Bu yazın uğurlamasını  Saroz'da yaptım...Yakmadı güneş, üşütmedi sonbahrın ilk günü... Meteorolojinin gökgürültülü ve yağışlı demesine inat izin verdi bize... Güzel güzel doğdu, kızıl ışıklarını bize saça saça battı...Uzun süredir, kuş ötüşleri ile uyanmamış, geceleri baykuş ötüşü duymamıştım...

Lise yıllarımın, gençliğimin en yakın tanığı Nermin'in misafiriydik Ecemkuş'la... Keyifli keyifli sofralarında ağırladı bizi... Nermin öyle biri ki, öyle bir karşılar ki sizi - ay iyiki gelmişim, bak ne kadar mutlu ettim onu dersiniz... Öyle içten  hissettirir ki hemen o duygu geçer insana...Ecem'le  biraz rötarlı bir yolculuktan sonra Saroz Körfezi'nde ki Bolayır Köyü sapağında indik ve orada bizi üç saatir bekleyen Hüseyin  Bey'in taksisine bindik :)  Nermin'e yoldan zaten çaaayyyy çaaayyyy demiştim:)  Hemen çay sofrasına kurulduk...

Çaydan sonra yürüyüşe çıktık, bir bahçeye daldık lokum gibi incirleri   yuttuk resmen...


 Sonra sahile kurulup sonbaharın ilk gününün güneşini batırdık, yaza veda ettik...







 Güneşi batırıp eve döndüğümüzde Nermin hemen kaşla göz arasında sofrayı donattı, çalıştır beni çalıştır beni dedim ama tek yaptığım kavun tabağını masaya götürmek oldu... Ayıptır söylemesi biz de masanın hakkını verdik. Yedik içtik, sohbet sohbet üstüne kat attık resmen... Nermin'in görümcesi Sermil de hemen yan evde oturuyor, o da bize güzel sohbetiyle eşlik etti orada kaldığımız sürece...


 (gecenin yıldızı pasta şeklinde süslediği bu meyva tabağıydı... Bi misafirim gelsin hemen hemen aynısını yapacağım :)


Yatağa yattığımda  gerek yolculuğun verdiği yorgunluk gerekse sevdiklerle birlikte olmanın rehavetiyle öyle bir uyumuşum ki, gözümü açtığımda aşağıdan Nermin'in söylediği şarkıyı duydum. Hanım sultan Ece Hanım'da balkonda salıncağa kurulmuş örgüsünü örmekteydi... Kahvaltı masası da gördüğünüz gibi hazırlanmıştı...

  o gözlemeler Nermin'in elinden çıkma ve ıspanaklı...


Kahvaltımızı ettik pekiii kahve içmeyecek miyiz? ... Hemen Ayvalık'ta Çöp Madam'dan birlikte aldığımız örtüler masaya serildi ve kahveler geldi...




 Hadi şimdi güneşi kaçırmadan denize, serin serin Saroz sularına dalmaya ama deniz kıyısında da keyif yapmadan olmaz...Giderken şu elmaların tadına bakmadan hele hiç olmaz...




 
Güneş battı hadi eve gidelim, Biga tatlımızı yiyelim, hatta balkonda çayımızı da içelim akşama Gelibolu programı var :)
Gelibolu'dan henüz iki ay önce geçmiştim...Hemen sonra geleceğim liman lokantalarından birine kurulup çalgıcılar eşliğinde bağıra bağıra Mihriban söyleyeceğim kimin aklına gelirdi :) Gelibolu Yelkenci Resteurant sakinleri  kusura bakmayın sesim pek güzel değildi ama söylemesem de hiç olmazdı :)



 Yedik içtik, geceyi  de  Hamza Koy' a bir gece bakışı yaparak noktaladık...