Kızkardeşim Zuz'u artık hepiniz tanıyor ve Cunda'da bir pansiyon işlettiğini ve dahi evinin de Cunda'da olduğunu artık sağır sultan bile biliyor. bilmeyenler sayfanın yan tarafındaki Cunda Adali Pansiyon fotosuna tıklayabilir. :)
Bu gidişimizde anladık ki Cunda ve Ayvalık artık bizim için İstanbul'da bir mahalle olmuş...
Restoran işletmecisi tanıdık, plaj işletmecisi artık ooo hoşgeldiniz diye karşılar, garsonuna ismiyle seslenir hale gelmiş hatta ev ziyaretleri bile yapar olmuşuz...
İlk gün kızkardeş beni hemen çalıştırdı, pansiyona erken gel Alman müşteriler var ama İngilizce biliyorlar iletişim sağlarsın ayağına beni çalıştırdı da çalıştırdı. :)
Denize Beyaz Balina favorimiz olmakla beraber Patriça Koyundaki İkinci Köy'deki ( adı İkinci Köy) zeyin ağaçları altındaki Sobe Beach'den Ayvalık'a gittiğimiz günlerde Lale Adası'ndaki Duba Plajından girdik... Beyaz Balina; denizini ve işletmesini en sevdiğimiz yer olması açısından Sobe Beach ise konumu açısından tercih ettiğimiz bir yer...Patriça Koyun'da terkedilmiş bir Rum Köyünde bulunuyor ve Cunda'dan servisi var... Tabiat parkı içinde olması nedeniyle toprak bir yoldan ulaşım sağlanıyor...Denizde yüzerken kendinizi bir akvaryumda gibi hissediyorsunuz..Hiç görmediğiniz balıklar etrafınızda cirit atıyor... Ayrıca köyü de gezebilirsiniz...
Terkedilmiş bir Rum Köyü
Çok hüzünlü...denize girerken onların da burada denize girdiklerini , o bahçelerde neşeli sofralar kurduklarını acaba şimdi nerelerde olduklarini düşünmeden edemiyor insan...)
Cunda'yı bizim için en güzel yapan şey dost buluşmalarıydı... kumsallarda, şezlonglarımıza yayılıp yaptığımız sohbetler, gece yarılarına kadar uzayan şen sofralar) tatilimizi bin kat daha güzelleştirdi.Hatta Meltem ve Levent ile Ayvalık Çamlık Kır Bahçe'de upuzun şahane bir kahvaltı yaptık... kuzen Funda ve Füsun Dikiliden geldiler, İstanbul'dan Ayvalık'a taşınan Aylin ve Tayfun daha kolilerini açmadan bizi evlerinde ağırladılar... Gece çok geç oldu kahveye beklemeyelim dediğimizde Aylin fincanlarımızı sarıp elimize verdi, gidince bu fincanlarda kahve için diye. :) Funda balıkçıda laptopunu açıp astrolojik haritamıza baktı... kuzenim anatomi hocasıdır ama astrolojide de uzmandır... Yemek sonrası Cunda' nın içi trafiğe kapalı olduğu ve araba da dışarda kaldığı için Zuz'un rehberliğinde tepelere çıkıp daracık sokaklardan aşağı indik... sıcaktan kapı önlerine yayılan Cunda halkına benim geçerken ayaklarınızı çekin diye bağırmama saatlerce güldük...Melek İngiltere'den geldi Cunda Meze Dünyasında Yusuf Usta'nın şahane mezeleri ile sohbetin dibine vurduk...Pansiyon nöbetine kaldığımız gece nöbeti kırıp Florina Pansiyona Emre ve Mehtap' a kahve içmeye gittik... Karşı pansiyonun sahibi fallarımıza baktı ve şaşılacak şey Funda ile benzer şeyler söyledi... hadi inşallah maşallah. :) Banu'nun Dünyas'nın Banu'su Altınoluk'dan bize annesi ve kızıyla birlikte kahvaltıya geldi sonra Beyaz Balina ' da birlikte denize girdik...Ayvalıklı dostlar Nükhet ve eşi Tahsin Bey yine bir deniz gününde bizi yalnız bırakmadılar ve bizim de artık Ayvalıklı olmamız için ikna ettiler. :)
sıcaktan ve sohbetten çok kitap okuyamadım...Bu yazın Cunda kitapları bunlar oldu...
Sıcak gecelerde gece lambam ay oldu... Nerdeyse gözgözeydik...Gittiğimizde karpuz dilimi olmak üzereydi bizi dolunay olarak uğurladı...Fotoyu dolunay olduğu gece yatağımda yatarken çektim...
Yemek yediğimiz restoranlarda Cunda Meze Dünyasında şahane Girit mezeleriyle Yusuf Usta, Ra restoranda ızgara balıkları, koruklu bamyası, ızgara pileli kalamarıyla Ayşegül ve eşi Ragıp hep itina ile ağırladılar bizi...
Artık evimize döndük nasıl özlemişiz .Hemen kahvemizi yaptık, Aylin'in fincanlarına koyduk, Melek'in İngiltere'den getirdiği tereyağlı kurabiyelerimizi de aldık ooohhh Home sweet home. :)