Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

17 kez özledim


Bugün sen gideli tam 17 yıl oldu...17 kez sensizim...günde 17 kez aklımdasın... günler geçtikçe yokluğun azalmıyor aksine gittikçe büyüyor ve derinleşiyor...

Bu sabah kahvaltıyı hazırlarken,çocukluk sabahlarımızı nasıl şenliğe dönüştürdüğün geldi aklıma. Her sabah için mutlaka muzipçe bir yaratıcılığın olurdu. Hiç unutmam bir sabah kahvaltıya hiç üşenmeyip,zeytinin çekirdeklerini çıkarıp,içine ekmek içleri doldurmuştun... Annem zeytin dolması yapmış diye löp löp ağzımıza atmıştık da nasıl mutlu olmuştun... Sen, bizim mutluluğumuzla besleniyordun sanki...

Hayattan bu kadar keyif alan bir insan,ondan gitmek için niye bu kadar acele eder hiç anlamadım... Sen ki; uzun yolculuklarda dahi kahve saati gelince  ilk uygun yerde durup, hemen arabanın bagajından küçük tüpünü, cezveni çıkarıp o keyfini yapardın...

Denize girdiğimde kızlara,bakın anneaneniz böyle yüzerdi diyorum...Sulak gözlü bu torunların hemen göz yaşları  denizin suyuna karışıyor...

O kadar çok şey anlatmak istiyorum ki sana  mesela Metin dede oldu,  ben kayınvalide oldum,Zuhal pansiyonunda çok sevdiği hayatını yaşayıp her gün başka bir reçel icad ediyor :) Sen gideli dünya daha abuk bir yer oldu.İstanbul'un çok kalabalık,çok gürültülü...Ordu'da artık sokakta her rastladığın kişi tanıdık değil, hatta akşama kadar dolaşsan bir tanıdığa bile rastlamayabilirsin... Bizim hayallerimizi de artık daha küçük evler ve daha küçük kentler süslüyor.

Saç rengini onlarca kez değiştirdiğini bildiğim halde, ben seni hep kızıl saçların, pembe rujun ve mavi farınla hatırlıyorum...Burnumdan; o pembe şişeli,yandan minik pompalı parfümünden sıktığın koku hiç gitmiyor...


Bir gün buzdolabını açsam pembe kaselerde sütlaçlarla dolu olsa,mutfak penceresinden baktığımda lavivert döpyesin ,elinde kızlara getirdiğin paketlerin olduğu çantan ile yokuştan aşağı inerken görsem seni, denizden  gelip yazlığın balkona çay masası kursak, arkadaşların gelse tık oynasak,akşamları sahilde yürüsek sen üşüyüp omuzlarına beyaz hırkanı alsan...Metin tavuğun butlarını misafirlere verdiğini görüp, tavuğun kaç budu var anne diye sorsa, Zuhal oohhh miss gibi patates kızartması kokuyor diye girse eve ve gidişin bir rüya olsa...

 17  binlerce kez özledim seni....