Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Eylül 2015 Pazartesi

Bu haftasonunda ben

Eylül ayını da bitiriyoruz benim canımın ta içi okuyucu...Eylül ayı benim için kış hazırlıkları kapsamında bol bol domates konservesi, konserve menemen, mürdüm eriği marmelatı, dondurucuya biraz sebze stoklaması bunları yaparken de kitap okuma, film izleme ile geçti sayılır... 
Bu yıl kış hazırlıklarını yaparken çok sıkıldığımı her seferinde de bir daha yapmayacağım dediğimi de itiraf edeyim...Nedense her sene coşa coşa bin hevesle yaptığım bu iş bu sene bana zül geldi...sanırım bir türlü serinlemeyen havanın yanında bir de onu daha çok ısıtan ülke gündemi bunda etkili oldu.
Hadi bakalım ne yapmış ne etmiş bu Lale kişisi. :)

Irmak Zileli'nin Eşik adlı. Kitabını bitirdim...


Çocukluktan başlayıp, ergenliğe uzanan İngiltere ve Türkiye'de geçen çok çarpışmalı  baba kız ilişkisi arka fonunda da yetmişli yılların çarpışmalı Türkiyesi var...Üç anlatıcının olduğu kitapta geçişler o kadar ustalıkla yapılmışki bütünlük hiç bozulmuyor...Tavsiye ettiğim kitaplar arasına koyabilirsiniz...
İhsan Oktay Anar'ın yazdığı Puslu Kıtalar Atlası; İlban Ertem çizimleriyle çizgi romana dönüşmüştü, hafta sonunun kitaplarından biri de o oldu...



Sözünü edeceğim film ise; 5 to 7

New York'ta yaşayan arzu dolu bir roman yazarı ile genç ve güzel bir kadın arasında bir ilişki başlamıştır.. Ancak bu kadın Fransız bir diplomatın karısıdır ve bu yeni çift her akşam yalnızca 5 - 7 arasında buluşabilmektedirler. Aşkları derinleştikçe kültürler, dünya görüşü, kişisel ahlak ve diyet tercihleri gibi konularda aralarında çatışmalar gün yüzüne çıkmaya başlar...

Şimdi yeni çıkan bir edebiyat dergisinden söz etme sırası...Adını Didem Madak'ın Pulbiber Mahallesi adlı kitabından alan Pulbiber; Kadınlar, çocuklar,hayvanlar ve ağaçlar için hayat çok zor. biz bunu kolaylaştırmaya geldik. bize ayrılan süre,yeni başlıyor diyerek yayın hayatına başladı...



Beklenildiği üzere dokuz günlük bir bayram tatiline girdik ve tüm memleket. Yollara düştü yeniden... Bizim Naziş'de bunlardan biri...Bu yüzden Gamsegamse, bir teklifim var, bu gece benim odamda yat, bir teklifim var hadi Kızguncuk'a gidelim diye yanıma geliyor....
Dün harika bir Kızguncuk günü yaptık ana kız daha sonra da Haktan katıldı bize...
Sandalyelerimizi omuzumuza taktık, tıngır tıngır yokuş aşağı Kuzguncuk'a indik... Önce Nail Kitapevine uğradık ve Didem Madak'ın Pulbiber Mahallesi adlı kitabını aldım. Sonra, Dilim pastanesinin o harika tartaletlerinden aldık kahvemizin yanına ...ve sandalyelerimizi deniz kıyısına kurup, kahvelerimizi söyledik...
Martı uçtu, deniz dalga dalga gelip arada su serpti, vapur düdüğü öttü, kitap okuduk. Gamsegamse meditasyon yaptı. Biz  hava serinledi derken boğazın malum üçlüsü yüze yüze önümüze geldiler :) 
Derken,Haktan sıcak Çengelköy böreği almış, yanımıza geldi. Hadi börekli çay faslı derken akşam ettik.
Akşam oldu dedik ama dönüşte yİne Nail Kitapevine uğramadan edemedik.
Özellikle de oturup kitabını okurken arada kafamı kaldırıp,çarşıya bakmak çok hoşuma gitti...

Kitapevinden çıkınca bir de İlya'nın Bostanı'na uğradık...

İşte böyle böle
8.3/10
7.0/10