Haydi başlayalım ne vaaarr ne yokkkk...
Beni ta başından beri dile kolay 10 yıl bitecek,takip edenler güne yeşil çay ile başlarım o sanki içimi yıkanıyor gibi hissettiriir bana... Bu sabah da güne içine yasemin çiçekleri attığım çayım ile başladım. Sonra kahvaltı için çayım demlenirken bi koşu kızların odasını topladım, kahvaltımı ederken izleyeceğim filmi seçtim. Bugünkü filmim İsveç Sinemasından; Taşraya Dönüş, oldu...Babalarının doğum günü için bir araya gelen üç kız kardeşin yıllardır devam eden sürtüşmelerinin daha da açığa çıkmasının hikayesiydi...Beğendim...
Eğer evde yalnızsam bu benim için parti zamanı demektir. :) Dün bütün gün kendime kıyak yaptım. Noel Filmleri izledim, kitabımı okudum, aromalı aromalı kahveler yapıp, zencefilli kurabiye kutusunun içine daldım.Akşama doğru hemen dolaptan tavuğu çıkardım , haşladım. Suyuna çorba, suyuna nohutlu pilav yaptım...Yanında da tavuğunu servis ettim. Birer kase de yoğurt verdim , oldu bitti...Yani telaşa gerek yok...
Hafta sonu sabahları Naziş ile izlemeyi çok sevdiğimiz bir çizgi film var. -Maşa ile Koca Ayı- Maşa, Naziş'in bebekliğine çok benziyor.Sanırım biraz da o yüzden seviyoruz. Ne kadar sevdiğimizi televizyonun köşesindeki bizim Maşa'dan anlayabilirsiniz :)
Maşa'yı izledik kahvaltıya kadar, evin geri kalan %50 lil kısmı kalkınca da kahvaltımızı yaptık...Pırrr, koca ile Gamsegamse kaçtı...Naziş; benim yarın programım var bugün seninle evdeyim dedi. Ama akşama doğru hadi Capitol'e gidelim dedi. Ben ıııhhhh deyince de rüşvet teklif etti... Hadi sana kahve, kitap ısmarlayayım dedi :) Hayat çok pahalı a dostlar, bi kitap bi kitaptır, gittim tabiki de... Gittik dolaştık, ana kız kahvelerimizi içtik, kitabımızı aldık, gitmişken Migrosdan alışverişimizi de yapıp geldik.
(Rüşvetin belgesi yukardaki foto )
Pazar sabahı ben sabah erkenden uyanıp, çayımı alıp bir hırsız sessizliği ile salona süzüldüm. Battaniye, çay, kitap keyfime koyuldum, hatta ay ne güzel keyif yapıyom beeen diye instagrama neyin fotoğrafını koydum. Bknz aşağıdaki foto ...
Ama benim gibi erkenci Banu beni görmüş, Lale Ablaaa, Ercü'de uyanık hadi dışarı çıkalım dedi. Saat henüz yedi buçuk falan biz bunu konuşurken. Biz sabahım köründe proğramımızı yaptık ve kaçırdığımız sonbahardan bir gün kaptık. O yakmayan ama nerenize vurda orayı çok güzel ısıtan sonbahar güneşimi kaçırmadık.
Şimdiii artık yazının sonlarına geliyoruz inşallah maşallah... Gitmeden iki kitabım var...Birinden daha önce söz etmiş olabilirim ama bu al eline otur oku, bitsin kaldır bir kitap değil... Dursun sehpanızın üstünde hele de kışın hele de İstanbul'da yaşıyorsanız hele hele bir İstanbul aşığı iseniz , hiç değilse İstanbul'a bir kış günü yolunuz düştüyse bu kitabı mutlaka alın...
İstanbul'un Kış Günlüğü/Cengiz Kahraman
İçinde Ahmet Rasim'den kış hikayeleri, İstanbul'dan kış manzaraları, fotoğraflar , İstanbul'un kış kronolojisi, eski kışlara ait haberler, anektodlar ne ararsanız var...
İkincisi Ayfer Tunç'dan Evvel Otel... 2006 da çıkan bir kitabı... Bu kitaptan bitince söz edelim en iyisi valla yaza yaza, yaz gelecek neredeyse anacım ben gideyim artık...
Hadiii gittim... Kendinize iyi bakın, soğuk, insanların enerjisini alan, hayallerinizi anlatırken bile ama ama diye duran insanlardan uzak durun... Havalar soğuk ama insan en çok insanlardan üşüyor yeminle...