Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Ocak 2017 Perşembe

Üçü bir arada çelınç 😍

Bu çelınç işi sömestr tatiline denk gelince blog yazmayı zaten savsaklamaya yatkın bünyeyi  ikisi bir arada üçü bir arada yazmalara zorladı🙃
Bugün 8-9 ve 10. sorular cevaplayacağız efenim.
8.soru:Bir dahaki hayatında kim olmak isterdim.Ben yine aynı çocukların annesi aynı adamın karısı,aynı anne babanın çocukları ve de aynı kardeşlerin ablası olmak isterdim.Bu çok net böyle.Çünkü; ben hala aşağıda ki küçük kızım😍



 9.soru:Göç etmek zorunda kalsan yaşamak için seçeceğin ülke:
Hali hazırda göç etmek istesem bana iki inek, arazi ve aylık gelir veren bir ülke var  :) Çerkezya...Sanırım köklerimin geldiği yerleri görmek isterim. Putin 2013 yılında çifte vatandaşlık hakkı verilebileceğini söyledi. Ama ben, tapusu bende olan bu ülkeden gitmeyi hiç bir zaman düşünmem. Tapu senedim de nüfus  kağıdımdır.Ama bu ülkenin yaşanacak bir hale gelmesi için "hayır" lı sonuçlara ihtiyacımız var.

10.soru: Asla unutmak istemeyeceğin anın.


Asla unutmadığım anılarım bir sürü  onları unutmam zaten imkansız ama unutmak istemediğim bir anım var.  Bir gün, Asis  İsviçre'den gelmiş ve geleneksel buluşmamızı yapmıştık. Çok keyifli bir günün kocaman gülümsemesi yüzümde Beşiktaş- Üsküdar motoruna binmiş eve dönüyordum. Motor iskeleye yanaşırken ayağa kalkıp kapıya yürüdüm ve motorun yanaşmasını beklemeye başladım. O sırada nedendir bilinmez arkama dönüp baktım, geri döndüm ve beynim bir sinyal gönderdi sanki bir ışık yandı tekrar dönüp baktım. Sadece sen misin diyebildim ve   sen misin dediğim de bana sarıldı.  Ordu'da oturan erkek kardeşim Metin'di. O gün iş için gelmiş ve sürpriz yapmak için de söylememiş. Ama bir taraftan da sağıma soluma bakıyordum, bir yerlerden çıkarsın diye dedi. Dur hemen eve gidip tantanaya karışmayalım, bir yerde ikimiz oturup sohbet edelim önce demiştim.

Hayde  gittim ben darısı  diğer soruların başına  :)

23 Ocak 2017 Pazartesi

Çelınç 6-7 hatırladığım en eski anı v.s v.s

Bizim evde yaşam her zamankinden daha hızlı, çünkü kızlar sömestr tatilinde. Bu demektir ki benim hayatım rutin dışı... Kendime ait saatlerim, sabah değil nereedeyse gece yarısından sonra. Herkes yattıktan sonra eski Fransızca şarkılar çalan tadyo kanalımı açıp kitabıma gömülüyorum. Sabah nasılsa kızlar uyuyor diye ben de geç kalkıyorum. Sonra kahvaltı töreni başlıyor. Bu tören adını kocam taktı  :) Hazırlaması ayrı, toplaması daha ayrı bir iş gerektiriyor. En çok da o masayı toplamak :)
 Pazar günü için bambaşka bir program peşindeydim ama tüm günümüzü Akasya AVM de geçirdik, alışveriş yapmamız gerekiyordu.  Şikayet ediyorum ama alışverişin büyük kısmı benimle ilgiliydi. Beş altı yıldır, bottur, ayakkabıdır, çizmedir işini bıraktım onun yerine dört mevsim spor ayakkabılar giyiyorum. Yeni bir taneye ihtiyacım vardı ve  gönlüme göre aldım. Colombia markalarda iki ürün alırsanız %30 indirim var ihtiyaç sahiplerini haberdar edeyim :)
 Gelelim çelınç olayımıza... Ben tabi dün yazamadığım için bugün yine ikisi bir arada yapıyorum.
6.soru: Hatırladığın en eski anını  anlatır mısın?
Anlatayım canım, milattan önce bilmem şu yılda  :)  😍😇 
Aslına bakarsanız, ben ailenin ilk çocuğu ve de sülalenin ilk çocuğu olmam hasebiyle biraz elden ele daldan dala olmuşum. O yüzden teyzelerimin, dayılarımın, halalarımın  falan benimle ilgilili anılarımı dinleye dinleye mesela dedem ismimin konmasını o kadar çok anlatırdı ki ben şimdi o anıyı gözümde canladırıyorum. Ben Annemin kucağında  dedemin şapkasının içine isimler atılmış ve her seferinde dedemin koymak istediği isim Lale çıkıyor, enteresan biçimde  :). Ya da baban kocaman elini açmış beni dik durdurmuş o ele, harmanda haşlanmış yumurta isteyen var mı diye gezdiriyor ve Anneannem  avaz avaz bağırıyor. Hatırladığıma yemin edebilirim o kadar yani :)
Şimdi sadede gelelim şöyle sisler arasından sıyırabildiğim en eski anılarım haliyle kardeşlerimle ilgili olanlar.  Çok kar yağdığında annemin eve taşıdığı tepsi tepsi karlar mı yoksa  Metin ile aynı anda salıncağa binmek istediğimiz için babamın yaptığı iki katlı salıncak anısı mı daha eski ayıramadım.

Bu soruyu kızlarıma sordum, en eski neyi hatırladınız mesela diye, ikisi de aynı şeyi hatırladılar. Balkona açılan mutfak  penceremizin pervaz altına eşek arıları yuva yapmış ve biz bunun farkına varmamıştık.Gamsegamse balkonda oynuyor bir taraftandan da mutfakta iş yapan bana bıcır bıcır bir şeyler anlatıyordu. Birden anne bakk burada ne var dedi ve baktığımda elinde eşek arısının yuvası vardı ve anında onlarca arı elini soktu. Hemen doktora gittik, iğneler çıkarıldı ve o gece doktorumuz, karısı  ben ve kocam sabaha kadar bizde okey oynadık, her hangi bir istenmedik  bir olay karşısında anında müdahale edebilmek için.

7.soru : Eğer bir hayvan olsaydın hangisi olurdun. 
Denizden çıkmadığım için teyzelerim balık kız derdi bana ama sanırım ben kirpi olurdum. Valla nedendir bilmem ama hep bir koruma kalkanım olduğunu hissederim bi aniden dikilirim  olaylar karşısında ve sanıldığı kadar yumşak biri değilimdir.

İşte böle böle :)


21 Ocak 2017 Cumartesi

Çelınç 4-5 ve bizim evde tatil havası

.Dün itibarıyla bizim evin kızları da karnelerini verip yarıyıl tatiline girdiler. Artık geç yatmalar, geç kalkmalar, hiç kapanmayan mutfak, sürekli bir yerlere gidenler gelenler, ve hiç durmadan çalan bir zilimiz var, Allahıma sonsuz şükürler olsun ki.
İlk gün yani dün bir film şenliği biçiminde geçti. İlk önce Naziş ile lahmacunlarımızı sipariş ettik ve   Florance Jenkins izledik. Meryl Streep ve Hugh Grant yine muhteşemlerdi ama piyanist rolünü oynayan Simon Helberg  inanılmazdı, Oscarlık oyun çıkartmıştı.
Filmi kesinlikle kaçırmamanızı öneririm.Gerçek bir hikaye. Dünyanın en kötü sesli operet artisti Florance Jenkins'in gerçek hikayesi.Çok zengin bir babanın tek varisi olan Florance Jenkins tüm yaşamını müziğe adamış, Sesi çok kötü olmasına karşılık hayallerinin peşinden koşmasındaki azmi  ve cesareti ile büyük sempati toplamış.  
(Piyanist rolünü oynayan oyuncu)



Günün ikinci filmini ise sinemada izledik. Banüü ve Bizim kıvırcık salatamız Cemre ve de Gamsegamse ile  Ata Demirer'in son filmi "Olanlar Oldu"yu izledik.



Yalnız şunu anlatmadan geçemeyeceğim, Bu film için mekan aranırken Cunda'ya geldiklerinde tesadüfen biz de oradaydık ve Zuz'un pansiyonu Adali Pansiyon'a da geldiler. Çok beğendiler, her yerin fotoğrafını çektiler ve gittiler sonra bir kaç kez yine konuşmuşlar ama yan komşularla anlaşamayınca iptal olmuş, çekimler Sığacık'a kaymıştı.
Dün akşam film başladı ilk gördüğümüz şey pansiyonun adı, bilin bakalım adı ne :) Adalı Pansiyon  değil mi :)  :) ve pansiyon dekoruna baktıkça  aaa duvardaki süse bak, bahçe dizaynına bak, duvarlara bak olduk. 
Filme gelirsek çok güldük ne yalan söyleyelim, Ata Demirer iki roldeydi ve kadın rolünde onun Ata Demirer olduğunu unuttuk. Keyifli bir gece geçirmemize neden oldu.
Çıkışta eve girmek istemedik, bizim mahallenin kahveleri gece birden önce kapanmaz sölim size :)   Kahve Sokağına girdik, oturduk sohbete devam ettik.
 Bugünü evde geçirdik. Dün gece yarılarına kadar sokakta olunca hiç farketmeden üşümüşüz, sırtım ısınmak bilmedi. O yüzden ev iyi geldi. Süt geldi, onu pişirdim, sütlü kahveler yaptım,Yoğurt mayaladım, pizza yaptım, kızlar battaniyelerini salona sürüklediler, sonra yastıkları ve battaniyeleri  koltuk tepelerine dizdiler  her zamanki gibi 😍


 Gelellim Çelınça... Ben dün akşam yazarım diye düşünüp sinemaya gidince yazı bugüne kaldı.
O yüzden 4 ve 5 bir arada...
4.soru : Etrafındakiler hangi sorunun çözümü için sana gelirler.
Valla bizim evdekiler bana genelde ne yicez diye gelirler. Ya da   - bilmem ne dosyasını unutmuşum, bilgisayarımı açıp mailime gönderir misin Anneee, ya da dolapta  şu evrak var onun fotoğrafını çekip gönderir misin anneeee diye gelirler.Kocam kişisel alış verişini asla kendi yapmaz, kesinkes alacağı halde ille beni de götürür. Ve yine kendi beğendiğini alır.
Ev dışına gelirsek en çok kitap, İstanbul'a dışardan gelecek olanlar ulaşım için, nerede ne yiyelim, kahvaltı için nereyi önerirsin, geçende  bir film izlediğini yazmıştın nereden izleyebilirim gibi konular sorulur ki bundan çok keyif alırım. Son zamanlarda en çok orkide bakımı ile ilgili sorular almaktayım ki orkidelerimle çok gururlanıyorum Allah nazarlardan saklasın.
5.soru:Her zaman ve bazen özlediğin iki şey.
Bu konuyu yer isimleri vererek cevaplayacağım.
Ordu  her zaman özlüyorum ve hep özleyeceğim. Doğduğum yer İstanbul olsa da hatırladığım en eski anılarım oraya ait. Köklerim orada... Havasını suyunu, taşını, toprağını her şeyini özlerim.Yürüdüğüm sahilleri, yüzdüğüm denizleri, Boztepe'yi...o hep bulutların arkasından bakan güneşini, alamuğunu,balığını, kuşunu kandaşlarımı, candaşlarımı, dünyanın en güzel manzaralı balkonunu çok ama çok özlerim.


Kumburgaz, ah o Kumburgaz ne çocukluk ne gençlik anıları var onda...  İstanbul'un sayfiyesi... Okullar kapanır kapanmaz gidilir, açılacağı hafta sonu dönülür. Perşembeden perşembeye gelen Migros otobüsü, postrestant mektuplar, kapısı hep açık evler, sahilde yanan ateşler, plaj voleybolları ille de Marin Otel'in plajından girmek için denizden kaynak yapmalar,fıtık olan müdürün yan kumsalla buranın ne farkı var çocuklar.insanlar burada bir hafta tatil yapıp gidiyor bak siz üç ay buradasınız deyip kendine  acındırmaya çalışsa da ertesi gün yine  aynı şeyi yapmalar.Hafta sonu misafirleri, ay çiçeği tarlaları,sonra büyümeler nişanlı yolunu balkonda beklemeler...

Define sitesi, bir tek bu fotoğraf var ne yazık ki...

Çoktandır yazmadığım kadar uzun yazdım hadi hayırlara vesile olsun...


19 Ocak 2017 Perşembe

Çelınç 2 ve 3 kalbimi kazanma yolları ve de...

Bu çelınç işi iyi mi oldu ne :)

Bugün iki  soruya cevap verip benden bir gün önce başkayanlara yetişmek istiyorum.
İkinci soru:Kalbini kazanmanın beş yolu
1-Aslında göründüğüm kadar kolay biri değilimdir. İlk tanışmada,önce bir dururum, hiç bir ilişkiye balıklama dalmam.Zira, her yüzüne güleni  dost sanma gibi bir atalar sözü kulağında büyüdü benim jenerasyon. Annelerimiz    az izlemedi Nuri Alço'lu, Aliye Rona'lı filmleri  :) 
Şaka bir yana ben bu soruya cevap bulamadım. Bodrum Masalı dizisini izleyen var mı aranızda, ben oradaki Uzay'a bayılıyorum, dizideki kötü çocuktu. Ama annesini arayan bir kızın annesini bulmak için yapmadığını bırakmadı. Nejat İşler ve Sinem Kobal'ın filmi İkimizin Yerine filmindeki Kudret mesela, mahallenin bıçkını ama kendini istemeyene ben de seni istemiyorum der. İşte, bu küçük sanılan nüanslar çok etkiler beni, derinliklerde ki pırıltı gibi.
 Beş şıktan ilki; iyi olduğunu benim hissettiğim insan benim kalbime girer, yani iyi olduğunu gösteren değil.
2-Kitap okuyan biri kalbimi kazanır elbette tartışmasız.
3-Bilgisini paylaşmaktan sakınmayan insan kalbimi iki kere kazanır. Eski bir komşum gibi tarifini verdiği pastanın püf noktasını kendine saklayan gibiler gibi değil mesela  :)
4-Keyifli bir insan kalbimi kazanır. Keyif çok bulaşıcı bir şeydir çünkü.
5- Tarzı nezaket olan insan kalbime balıklama dalar, nezaket zorla olabilen bir şey değildir, sahtesi hemen ortaya çıkar.

Soru-3 : Hayatın bir kitap/ film olsa türü ve adı ne olurdu?
 Bir kere adı kesinlikle  " Koş Lale Koş" olurdu. Ya da "İçimde ki Atlar"  da  olabilirdi. Çünkü  benim içimde koşan bir at var. Boş durmak, hareketsiz kalmak kitabımda yok. Her an bir devinim içindeyim.  Türü de romantik komedi olsun yav... Gerginlik  yeterince var memlekette.

Bu yazı fotoğrafsız kalmasın hem de ne yapıyorsun ne okuyorsun derseniz  bu günlerde böyle...Okuyorum,örüyorum.

Yarın dördüncü soruda buluşalım inşallah.

18 Ocak 2017 Çarşamba

Lale'nin Bahçesi 11 yaşında ve Çelınç

Başlıktan da anlaşıldığı gibi Lale'nin Bahçesi 11 yaşında. Hala kimler okuyor, kimler burada bilmiyorum ama ben bu 11 yıllık yolculuğuma eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Aranızda yüzyüze tanıştıklarım oldu.Buna ne kadar memnunum bilemezsiniz.
Türkiye'nin en eski bloglarından biri olarak Marketing Türkiye' de de yerimizi aldık bu yıl.Bloglar eskisi kadar okunmuyor malum diğer sosyal platformların kolay ve çok insana ulaşılabirliği, interaktif olarak kullanılırlığı blogları  neredeyse atıl duruma düşürdü. Ama blog aslında çok geniş bir arşiv de  aynı zamanda. Bazen şunu ne zaman yapmıştım acaba dediğimde bile bloga başvuruyorum.
Zaman zaman ortadan kabolsam da  burada bir Lale var, unutmayın :) Yine yeşil çayla başlıyor yine...yine kitap kovalıyor, sabah kahvaltılarında film izliyor, yine yemekler uyduruyor, birilerine kızıyor, birilerine gülüyor, memleket için kaygılanıyor  hep bildiğiniz gibi yani...

Siz yine de ara sıra buralara uğramayı ihmal etmeyin.

Leylak Dalı, bloglardaki bu durgunluğu atmak ve yazmaya teşvik etmek için çelınç çağrısı yaptı bize.
Çelınç ( challange)karşındakinin kimliğini tanımaya yönelik eylem demekmiş. Bizimki 17 soruluk bir çelınç. Her gün bir soru cevaplanacak. Yani 17 gün boyunca yazmak zorundayız. Böylece eski yazı alışkanlıklarımıza döneriz diye umut ediyorum.


İlk sorudan başlayalım.
Beş sözcükle kendini anlat.
1-Keyifli
2-okuyan
3- gezente( gezmeyi seven)
4- çaycı
5- dombilik :)

Yarın ikinci soruda kalbimi kazanmanın beş yolunda buluşmak üzere :)