Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

24 Mart 2017 Cuma

Yaz kızım

Böyle yazmaya ara verince de anlatacak çok şey birikiyor :) Anlatacaklarımı unutuyorum, o anki duygusu kalmıyor. Hep dediğim gibi her yazıdan sonra yarın hemen yeni yazı ekleyeyim diyorum ama gerisi gelmiyor. 
Havalar ısınmaya başladı ya, bizim de  programlarımız genelde açık havada oluyor. Yani anladığınız gibi önce gezmelerden tozmalardan başlıyoruz.
Havalar ısındı  tam ada zamanı a dostlar. Adalara gidin, vapurda çayınızı için, martılara simit atın. Kıyı lokantalarında yemek yeyin. Mimoza alın mutlaka... Biz öyle yaptık bir gün. Aslında  Bostancı sahilde yürüyecektik ama ben iskeleyi görünce hadi Adalara dedim. Heybeli Ada'ya geçtik hemen. Ada sokaklarında yürüdük. Sahilde bira balık olayına girdik. Mavi Restoranı tavsiye ederim. Mezesi, balığı, servisi güzeldi. Fiyatlar da makul sayılır.Hemen mimozalarımı da aldım tabiki.Yol arkadaşlarımız her zamanki gibi Banüü ve Ercü idi. :)




İsmet İnönü'nün müze evini gezdik. Hemen aşağısında ünlü çivileme dalışlarını yaptığı plaj var.
Evin mütevaziliği, gezdiren hanımın zerafeti insanı en başta büyülüyor.İsmet İnönü bu evi almak istediğinde ev eşyalı olarak 25.000 liraymış. Eşyasız 9.500 liraya almış. Ev eşyaları Atatürk'ün ev hediyesiymiş.

Okulun tatil olduğu bir gün en sevdiğimiz şeylerden birini yaptık, bu kez Nazlı'da geldi bizimle ve  Haliç vapuru ile Haliç'deki her iskeleye uğraya uğraya Eyüp Sultan'a gittik. Dualarımızı ettik, Her zamanki yerimiz Sultan Sofrası'nda yemeğimizi yedik. Eyüp sokaklarında dolaştık ve aynı güzergahı izleyerek evimize döndük.Bu restoran caminin avlusuna bakıyor. Tercih nedenlerimizden biri de o zaten.Yemekleri de leziz, garsonları çok kibar.

Eeeen sevdiğim yengem, İtalya seyehati öncesi İstanbul'a gelince huyu suyu tipi bana en çok benzeyen kuzenim Oya ile sabahın köründen, akşamın alacasına Kadıköy- Moda arası  oralarda yapılabilecek her şeyi yaptık. Ali Usta'dan dondurma yemek dahil. 

Pazar klasiğimiz Çamlıca/ Libadiye DSİ Sosyal Tesisleri... Sorulduğu için yazıyorum sadece mensupları yararlanabiliyor. Biz Ercü kontenjanından faydalanıyoruz. O da zaten biz gitmezsek gitmiyor ama ne zaman bir yere gidelim nereye gidelim Ercü desek hemen DSİ diyor😍 Biz ay yine miii deyince de bir kızıyor bir köpürüyor - efendim başka yerde ne yapıyormuşuz, orada da yemek yemiyor musunuz, çay içmiyor musunuz, mis gibi doğa yürüyüşü de yapıyorsunuz deyince biz de - e haklı hem de çok haklı deyip düşüyoruz peşine😍Şimdi fotoğraflara bakınca çocuk haklı dedim valla dedim. Şu mimoza ağacı için bile haklı😎
Yine Ercü ve Banüüü ile ama bu kez çoluk tombak Anadolu Hisarı Sabancı Öğretmen Evinde kahvaltıdayız. Sınava girecek olan Kıvırcık Salata Cemre ; sınava Kandilli Kız Lisesinde girince biz de hemen oraya en yakın yere kahvaltı ayarladık. Sınavdan çıkınca yanımıza gelsin diye... Her pazar canlı müzik eşliğinde açık büfe kahvaltı var. Öğretmene  26 lira, sivil 30 lira...Açık büfesi oldukça zengin. Manzara zaten Boğaz... Gitmişken kuaföründe saçımı da boyattım. Kızlar fön çektirdi derken erkek kısmı çok sıkıldı ve bir daha sizle buraya gelmeyiz dediler🙃

Bu da aile sinema günümüzden. Naziş cuma günleri yaptığımız bugünü cumartesiye alınca benim başka programım var deyip sabahın dokuzunda evden kaçtığı için yok. Yılmaz Erdoğan'ın Haybeden Gerçek Üstü Aşk adlı tiyatro oyunundan uyarladığı film çok eğlenceliydi Birbirimize tatlııım tatlııım diye diye çıktık sinamadan.



Ay bu kadar açık havada gemek yeter deyip bir de ev gezmesi yaptım. Çantama ev ayakkabıları bilem koydum :) O fotoğraftaki muhacir böreği var ya akıllara zarar bir şeydi. Koca tepsiyi çökerttik.


Haydi kitap faslı...

Hayat Bir Kervansaray/Emine Sevgi Özdamar
Kitap,Almanca yazılmış ve Ayça Sabuncuoğlu tarafından Türkçeye çevrilmiş. Kitabı okurken bu kitap nasıl Almanca yazılabilir diyorsunuz.Sanırım dilin bütün kurallarını,kalıplarını yerle bir etmiştir.Çevirmen de iki dile de çok hakimmiş ki romanın büyülü gerçekliğine bir gıdım halel gelmemiş.
Baştan söyleyeyim ki bu bambaşka bir yazım dili.Yani önermekte çok zorlandığım bir taraftan da herkes okusa keşke dediğim bir roman,bir masal. Sevgili Arsız Ölüm'ün tadını buldum ben.

Denizadamı İsveç'in küçük bir kasabasında geçen bir hikaye. Ama nası bir hikaye...İnsana kendini, anneliği babalığı, arkadaşlığı sorgulatan, kendimize benzemeyenlere karşı davranışlarımız ve kötü olabilmenin sınırı var mı? ... Çok beğendim mutlaka okumanızı öneririm.



Şimdi elimde olan kitap ise çok eğlenceli Sibop/ Başar Başarır... Arka kapak fotoğrafını koyuyorum ki kitap hakkında fikriniz olsun.

Şimdii sıra her yıl zamanı gelince tekrarladığım haberde.

Tabakta gördüğünüz meyva;pepino...
Her sene  pepinolar markette görülmeye başladığında bu bilgiyi tazelerim tekrarlarım ki bütün hanım kardeşlerim faydalansın.Bi tek ben güzel olmayayım😊
Tadı ve içi kavuna benziyor,çok sulu fakat tatsız.  
Bunu yiyebilirsiniz de ama en önemlisi dilim dilim kesip yüzünüze sürün maske niyetine ve 20dk sonra ılık suyla yıkayın.Maliyeti 2 lira bacım.Hem de en doğalı dan kolayından kozmetik.Zaten kozmetik  yapımında çok kullanılırmış.
Bunu biz tesadüfen keşfettik.Bi gün benim koca,markette görmüş bunu-bak Lale  değişik bir meyve dedi.Kestim baktım aaa kavun gibi dedim.Ama sonra ay çok tatsız ziyan olmasın bari yüzüme gözüme süreyim dedim.Benim Anneannem,dayım küçükken iğneden korkup kaçınca ziyan olmasın diye kendine vurdurmuş😊
Neyse işte yüzüme sürdüm.Ay bi vaktım cildim bi parladı,ışıldadı Kalanını diğer günlerde sürmeye devam ettim.O sırada göz kapağımda bir yağ bezesi oluşmuştu.Doktora gidip aldıracaktım.Bir sabah yüzümü yıkarken pıt diye çıkıp bilye gibi elime geldi.Demekki pepino yumşatmış.
Sonra bi de internet araştırması yaptım ve meğer meyva değil ilaçmış bu pepino😊Yalnız kan sulandırıcı ilaç kullananlar yemesin sadece yüzüne gözüne sürsün.
Aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
http://pepino.tropikalmeyveler.com/pepino-faydalari.html

Sıra son haberde bakın bu altın vuruş😍


Şu manzaraya karşı yürüyüş  yaptık karı koca, yemeğimizi yedik, balıkçılar çarşısından balığımızı aldık ve Migrosa girdik  ve çıkışta ben, arabaların park etmesini önlemek için yapılan beton bariyerlere takılıp alçaktan uçuşa geçtim. Kendi duyduğum acıdan çok kocamın korkusuna üzüldüm. Ağlayamadım, aslında oraca bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Düşerken üstüne düştüğüm kolum kalbimi ağrıtmıştı. Ama ben iyiyim iyiyim diyordum. Neyseki kırıksız çıkıksız atlattım. İki üç gündür evdeyim o yüzden🙃
Yani azcık tombul olmanın faydasını görmüş olabilirim :) :)  Hastanade bi ağrı kesici bir kas gevşetici iğne ve evde içebileceğim ilaçlarla kurtardım. Bundan sonra belki önüme bakarım, aklım beş karış havada gezmem...
Sonuna kadar gelebildiyseniz hayde gittim ben. Dilim damağım kurudu ayol konuşmaktan. Hata filmler kaldı😍




2 Mart 2017 Perşembe

Bugünlerde son günlerde

Her yazı yazdığımda yarın yine yazayım hemen diyorum ama orada kalıyor. Sonra tabi ne okuduğumu 
da ne izlediğimi de unutuyorum. 
En yakın tarihten dün akşamdan başlayalım o zaman. Dün akşam kitap kulübü gecesiydi.Bu ay, Hazan Vakti/ Aslı Perker okuduk.Kurtuluş Savaşı yıllarında işgal altındaki İstanbul'da vatanperver bir genç kızın hikayesi gibi şahane  bir konu malesef çok havada kalmıştı. Gerçek bir kurguya benzesin diye Osman Hamdi, Ahmet Hamdi Tanpınar ve İlk Osmanlı feministi Fatma Nesibe hanım gibi figürler hikaye içinde kullanılmıştı ama yine de gerçeklikten çok uzak duruyordu. Osman Hamdi'nin kendi çıkarları için tarihi eselerimizin yağmalanmasına göz yumduğunun söylendiği cümleler çok garipti. Böyle bir şey yazınca dip not ile bunun kaynağını da belirteceksin bence... Bir de Çerkes sözünün hırsız, çapulcu anlamına geldiği bu yüzden de Çerkeslerin kendine Çerkes denilmesinden hoşlanmadığının söylendiği bir bölüm vardı ki akıllara zarar. Ben bir Çerkesim ve hayatımda böyle bir şey duymadm. Dünya kadar Çerkes Derneği adı altında faaliyet gösteren dernek var, acaba bu konuda ne düşünürler çok merak ediyorum. Hele gittikçe modernleşen kadın giyimine ayak uyduramayan ve bu konuda sürekli babası tarafından bile eleştirilen kızımız, tren yolculuğu sırasında aşık olduğu delikanlı ile karşılaşınca hemen öpüşmesi...Bunun yanında kitap o zamanın diliyle ve çok akıcı bir tarzda yazılmıştı. 



Murakami'nin Kedisi/ Aylin Oflaz
Murakami İstanbul'a geliyor ve kedisi kayboluyor. Kediyi Murakami kitaplarına bayılan genç bir yazar buluyor ve evine götürüyor. Meğer kitapları asıl yazan da bu kediymiş😍Çok eğlenceli bir kitap. Spoiller verdiğimi düşünmeyin bu olay ilk iki sayfada oluyor😍

Malum Oscar ödülleri dağıtıldı, öncesinde de aday filmleri izledim. En çok beğendiğim film Menchester by The  Sea en iyi film ödülünü aldı.Herkesin yaşamının bir kıyısı vardır elbet.


Jackie'de Kenedy suikasti çok farklı açıdan ele alınmıştı. Kenedy  suikastından sonraki ilk dört gün, Jackie Kenedy'nin Life Dergisine verdiği bir röportaj kaynak edinilinerek anlatılmış. Natali Portmand bu rolde çok beğenilmiş ama ben çok beğenmedim  :(

Yabancı film dalında Oscar Adayı
Toni Erdman bir anarşist...
Kendini iş yaşamının çarklarına kaptırıp,duygularını kaybeden kızını bu çarktan kurtarmak için emperyalist dünyaya savaş açıyor.Silahı peruğu,takma dişleri ve acaip özgüveni ve de en önemlisi muzipliği.
Cannes'ten beri ödül ala ala Oscar'a yürüyen Toni Erdman'ın yönetmeni senaryoyu 2 yılda yazmış ve yazarken de babasından etkilenmiş.
Aslında filmin alt fonunda Romanya'nın dünya şirketleri arasında pay edilmesi var.
Vay anasını ne yazdım arkadaş,film eleştirmeni neyin olayım 😂
Bi de mevzubahis çocuğun ise; gururmuş, onurmuş hepsi hikaye...İnsanın yapamayacağı bir şey yok.

Ove Adında Bir Adam... Bu adamceyiz İsveçli. Karısı öldükten sonra yalnız yaşamaya başlıyor ve kendisini iletişime kapatmış. Ama siteye taşınan İranlı bir aile özellikle de İranlı kadın o kabuğu zorla kırıyor. Çok uzun zamandır izlemezseniz küserim kategorisinde film tavsiye etmemiştim. Bu aynen o kategoride...

Koca Dünya , bu kocaman dünyada yalnız kalan iki kardeşin hikayesi... Yersiz turtsuz olmanın, bir yere ait olamamanın ,aidiyetsizliğin çok acı bir hikayesi. 
Başrolde oyunculardan çok doğa var, afişe dikkatli bakarsanız bunu anlayabiliyorsunuz zaten.

Şimdiii buraya kadar ne yaptıysam kendim içindi ama bu dünyada bizden başkaları var ve biraz da şansız başlayabiliyorlar hayata. İşte bu şanssızlıkları devam etmesin diye bütün çocuklar bizim diye Tavsiye Evi'nin de destek olduğu # bütünçocuklarbizim projesi için çocuklar için örüyoruz bu sefer de..Süveterden  sonra bir de bebek battaniyesi örüyorum hemen hemen bitmek üzere... Her ilmekte şans diliyorum kulalanacak bebeğe...
Bunlar da battaniyemin parçaları...

E hayde gideyim ben.